Total Kalça Artroplastisi

Kalça total uç protezi için kullanılan Latince terim prothesis totalis coxae‘dir. Kalça eklemini yapay bir eklemle değiştirmek için yapılan cerrahi bir prosedürdür.

“Protez” kelimesi Yunanca “ekleme” veya “yerleştirme” anlamına gelen “próthesis” kelimesinden gelmektedir. “Coxae” kelimesi ise Latince “kalça” anlamına gelen “cāxa” kelimesinden gelmektedir.

  • Ameliyat genellikle genel anestezi altında yapılır.
  • Prosedür genellikle yaklaşık 2-3 saat sürer.
  • Hastalar genellikle ameliyattan sonra 3-5 gün hastanede kalırlar.
  • Kalça total uç protezi uzun ömürlü bir ameliyattır. Protezlerin çoğu 20-30 yıl dayanır.

Kalça total uç protezi çok başarılı bir ameliyattır. Şiddetli kalça artriti olan kişilerde ağrıyı hafifletebilir ve hareketliliği artırabilir.

Genellikle total kalça protezi olarak adlandırılan total kalça artroplastisi (THA), kalça ekleminin yıpranmış veya hasar görmüş kısımlarının yapay parçalarla değiştirildiği cerrahi bir prosedürdür. Bu, ciddi kalça artriti olan hastalarda veya belirli kalça kırıklarından sonra ağrıyı hafifleterek ve işlevi iyileştirerek yaşam kalitesini büyük ölçüde artırabilir.

Prosedür:

Bir THA’da cerrah, hasarlı veya hastalıklı kıkırdak ve kemiği kalça ekleminden çıkarır. Asetabulum (kalça soketi) pürüzsüz, yuvarlak bir boşluk oluşturmak için oyulur ve sokete yarım küre şeklindeki bir kap yerleştirilir. Femur başı (uyluk kemiğinin tepesindeki top veya femur) daha sonra çıkarılır ve femurun geri kalanı yeni femoral bileşeni kabul etmeye hazırlanır. Yapay femoral gövde, femur şaftından aşağıya sokulur. Daha sonra yeni yuvaya uyan bir top femur gövdesinin tepesine yerleştirilir.

Malzemeler:

Protezde kullanılan malzemeler polietilen (plastik), metal ve seramiktir. Her birinin kendi avantajları ve dezavantajları vardır ve malzeme seçimi hastanın bireysel ihtiyaçlarına ve koşullarına bağlıdır.

İyileşmek:

Ameliyat sonrası bakım, ağrıyı yönetmeyi, komplikasyonları önlemeyi ve kalça işlevini eski haline getirmek için fizyoterapiye başlamayı içerir. Tipik hastanede kalış süresi birkaç gündür ve çoğu hasta ameliyattan sonraki gün veya aynı gün yardımla yürüyebilir. Tam iyileşme ve normal aktivitelere dönüş genellikle birkaç ay sürer.

Uzun Vadeli Sonuç:

Modern total kalça protezlerinin çoğunun 15 yıl veya daha fazla sürmesi beklenir. Şiddetli kalça eklemi hastalığı olan hastalarda yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilirler.

Tarih

İlk kalça protezi 1960 yılında İngiltere’de Sir John Charnley tarafından gerçekleştirilmiştir. Charnley’in protezi metal ve plastikten yapılmıştı.

O zamandan bu yana kalça protezi ameliyatlarında birçok gelişme kaydedildi. Protezler artık daha dayanıklı malzemelerden yapılmakta ve ameliyat daha az invaziv olmaktadır.

Kaynak:

  • “Total Hip Replacement.” OrthoInfo – AAOS. Link
  • “Hip Replacement.” Mayo Clinic. Link

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Atelectasis platealis

Plaka benzeri atelektazi olarak da bilinen “atelektazi platealis”, genellikle akciğer tabanlarında olmak üzere lineer veya diskoid atelektatik (çökmüş) akciğer alanları ile karakterize yaygın bir atelektazi şeklidir. Tipik olarak göğüs röntgeni veya BT taramalarında görülür.

Atelektazi terimi, sırasıyla “eksik” ve “genişleme” anlamına gelen Yunanca “ateles” ve “ektasis” kelimelerinden gelir. Gaz değişiminin azalmasına veya hiç olmamasına neden olan bir akciğerin çökmesi veya kapanması anlamına gelir.

Plaka benzeri atelektazi hakkında daha fazlası:

Nedenleri:

Plaka benzeri atelektazi genellikle küçük plevral efüzyonlar, plevral kalınlaşma veya minimal akciğer fibrozu gibi plevral basınçta küçük, keskin değişikliklere yol açan durumlarla ilişkilidir. Uzun süreli yatak istirahati, karın ameliyatı ve yetersiz derin nefes alma nedeniyle de oluşabilir.

Semptomlar:

Çoğu durumda, plaka benzeri atelektazi, özellikle önemsiz bir durum olduğunda asemptomatik olabilir. Bununla birlikte, semptomlar nefes darlığı, hızlı nefes alma, göğüs ağrısı ve öksürüğü içerebilir.

Teşhis:

Plaka benzeri atelektazi genellikle görüntüleme çalışmaları ile teşhis edilir. Bir göğüs röntgeninde, akciğer tabanlarının yakınında doğrusal opasiteler olarak görünebilirken, BT taramaları çökmüş akciğer dokusunun ince, plaka benzeri yatay bantlarını gösterebilir.

Tedavi:

laka benzeri atelektazinin yönetimi öncelikle altta yatan nedenin tedavisini içerir. Örneğin, neden uzun süreli yatak istirahati ise, kişiyi hareket etmeye ve derin nefes almaya teşvik etmek yardımcı olabilir. Sebep plevral efüzyon ise, sıvının boşaltılması gerekebilir.

Prognoz:

Prognoz büyük ölçüde atelektazinin altında yatan nedene bağlıdır. Sebep belirlenip tedavi edilebilirse, plaka benzeri atelektazi genellikle kalıcı sorunlara neden olmadan düzelir.

Kaynak:

“Atelectasis: Causes, Symptoms, and Diagnosis.” Healthline. Link

Marisk

Marisken terimi, tarihsel olarak “büyük bir incir türü” anlamına gelen ve daha sonra mecazi anlamda hemoroidleri veya genital siğilleri tanımlamak için kullanılan Latince marisca kelimesinden türemiştir. Almanca Mariske kelimesi doğrudan bu Latince terimden ödünç alınmıştır ve anal deri fleplerinbelirtmek için kullanılır; anal bölgenin etrafında oluşan zararsız, yumuşak deri kıvrımları.

Bu deri fleplerinin görünümü ile incirlerin şekli arasındaki mecazi bağlantıyı yansıtır; bu karşılaştırma Fransızcada (marisque) ve diğer dillerde de yankılanır. Zamanla, terim, orijinal botanik anlamıyla doğrudan bir ilişkisi olmaksızın anal bölgeyi etkileyen belirli iyi huylu durumları tanımlamak için gelişmiştir.

This content is available to members only. Please login or register to view this area.


Anüs etrafındaki küçük, iyi huylu deri flepleri. Bunlar siğil, tümör veya cinsel yolla bulaşan enfeksiyon değildir.


Nedenler

  • İyileşmiş iltihap: Genellikle çözülmüş hemoroid, çatlak veya apselerin kalıntılarıdır.
  • Sürtünme: Tekrarlayan sürtünme (örn. dar giysiler, uzun süre oturma).
  • Yara izi: Travma veya kötü iyileşmiş cilt yaralanmalarından.
  • Genetik yatkınlık: Bazı kişilerde deri etiketi oluşumuna daha yatkınlık vardır.

Belirtiler

  • Görünüm: Ten rengi, yumuşak ve ağrısız (tahriş olmadığı sürece).
  • Hijyen sorunları: Nem veya dışkı kalıntısını hapsederek kaşıntıya, tahrişe veya kokuya neden olabilir.
  • Kozmetik endişe: Hastalar görünümleri konusunda kendilerini bilinçli hissedebilirler.

Tedavi

Çıkarma seçenekleri:

  • Küçük flepler: Keserek çıkarma (anestezi gerekmez).
  • Daha büyük etiketler: Lokal anestezi + cerrahi çıkarma veya yakma.
  • Kriyoterapi: Etiketin dondurulması (daha az yaygın).
  • İyileşme: Minimum iyileşme süresi; 1-2 gün boyunca hafif rahatsızlık.

Ne Zaman Doktora Görünmeli

  • Etiket kanarsa, hızla büyürse veya renk değiştirirse (kanser veya enfeksiyonları dışlamak için).
  • Kalıcı kaşıntı/ağrı veya hijyen zorlukları için.

Önleme

  • Hijyen: Suyla nazikçe temizleyin (sert sabunlardan kaçının).
  • Altta yatan rahatsızlıkları tedavi edin: Hemoroid, ishal veya kabızlığı derhal tedavi edin.
  • Sürtünmeyi azaltın: Bol, nefes alabilen giysiler giyin.

Önemli Not

  • Dil: Mariske öncelikle Almanca/Felemenkçe tıbbi bağlamlarda kullanılır. İngilizcede “anal deri etiketi” standart terimdir.
  • Yanlış Anlama: Bunlar yalnızca bulaşıcı veya kötü hijyenle bağlantılı değildir.

Kişiselleştirilmiş tavsiyeler için her zaman bir sağlık uzmanına danışın! 🩺


Keşif

  • Antik Çağlar (M.Ö. 400 civarı)**: Yunanistan’daki Hipokrat’ınki gibi erken tıp metinlerinde, özellikle anal deri etiketlerinden olmasa da, vücudun çeşitli bölgelerindeki iyi huylu deri büyümelerinden bahsedilmektedir. Bunlar genellikle “ekskresyonlar” veya etli çıkıntılar hakkındaki genel gözlemler içinde toplanır ve çok az ayrım yapılır.
    1. Yüzyıl: Andreas Vesalius (1514-1564) gibi Rönesans anatomistleri insan anatomisi üzerine detaylı çalışmalara başlar. Belirli bir durum olarak deri etiketleri izole edilmemiş olsa da, perianal anormalliklerin tanımları cerrahi metinlerde yer alır ve bu tür büyümelerin erken tanınmasına işaret eder.
  • 19. Yüzyıl (1800’ler)**: Modern patolojinin yükselişiyle birlikte Sir James Paget ve Rudolf Virchow gibi doktorlar iyi huylu deri lezyonlarını daha sistematik bir şekilde incelemeye başlar. Anal bölgedekiler de dahil olmak üzere deri lekeleri, terminoloji tutarsız kalsa da siğillerden, hemoroidlerden veya kötü huylu büyümelerden farklı olarak tanınmaya başlar.
  • 1950’ler-1960’lar: Dermatoloji ve kolorektal cerrahi sınıflandırmayı geliştirir. Deri flepleri resmi olarak akrokordonlar olarak tanımlanır, anal varyantların yaygın olduğu ve tahriş olmadıkça tipik olarak asemptomatik olduğu belirtilir. Kozmetik veya semptomatik sorunlar ortaya çıkmadıkça tedavinin gereksiz olduğu düşünülür.
  • 1980‘ler: Çalışmalar anal deri fleplerini küçük travma, kronik tahriş veya çözülmüş hemoroidal hastalığa bağlar. İnvaziv olmayan gözlem standart hale gelir, kalıcı vakalar için çıkarma (eksizyon veya kriyoterapi yoluyla) ayrılır.
  • Günümüz : Amerikan Kolon ve Rektum Cerrahları Derneği gibi kaynaklara göre tıbbi konsensüs, anal deri fleplerinin zararsız, rahatsızlık veya hijyen sorunlarına neden olmadıkça tedavi gerektirmeyen deri renkli kıvrımlar olduğu yönündedir. Etiyolojileri üzerine araştırmalar devam etmektedir, ancak iyi anlaşılmış küçük bir durum olmaya devam etmektedirler.

İleri Okuma

  1. Arcaeus, J. (1575). De recta curandorum vulnerum ratione libri septem. Lyon: Gulielmus Rovillius.
  2. Heister, L. (1739). Institutiones chirurgicae. Nürnberg: Johann Andreas Endter.
  3. Boyer, A. (1815). Traité complet d’anatomie pathologique. Paris: Méquignon-Marvis.
  4. Allingham, W. (1879). Diseases of the Rectum. London: J. & A. Churchill.
  5. Ball, C. B. (1887). The rectum and anus: Their diseases and treatment. London: Cassell & Co.
  6. Gant, S. (1901). Diseases of the rectum and anus. Philadelphia: J. B. Lippincott Company.
  7. Goligher, J. C. (1955). Surgery of the Anus, Rectum and Colon. London: Baillière, Tindall & Cox.
  8. Parks, A. G. (1956). The surgical treatment of haemorrhoids. British Journal of Surgery, 43(180), pp. 337–351.
    DOI: 10.1002/bjs.18004318002
  9. Thomson, W. H. F. (1975). The nature of haemorrhoids. British Journal of Surgery, 62(7), pp. 542–552.
    DOI: 10.1002/bjs.1800620703
  10. Seow-Choen, F., & Nicholls, R. J. (1992). Anal skin tags: Do they have any significance? International Journal of Colorectal Disease, 7(2), pp. 102–103.
    DOI: 10.1007/BF00340273
  11. Loder, P. B., Kamm, M. A., Nicholls, R. J., & Phillips, R. K. S. (1994). Haemorrhoids: Pathology, pathophysiology and aetiology. British Journal of Surgery, 81(7), pp. 946–954.
    DOI: 10.1002/bjs.1800810705
  12. Madoff, R. D., & Fleshman, J. W. (2004). Clinical practice. Haemorrhoids. New England Journal of Medicine, 351(9), pp. 933–940.
    DOI: 10.1056/NEJMcp033076

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Mannitol

Mannitol ilk olarak 1806 yılında Fransız kimyager Joseph Louis Proust tarafından tanımlanmıştır.
Mannitol, gıda katkı maddesi, farmasötik ve tıbbi teşhis dahil olmak üzere çeşitli uygulamalarda kullanılır.
Mannitol ayrıca plastik ve diğer endüstriyel ürünlerin üretiminde de kullanılmaktadır.

Mannitol kelimesi, Ortadoğu’da ağaçlarda bulunan tatlı bir maddeye verilen isim olan Latince manna kelimesinden gelmektedir. Mannitol, şekere benzeyen ancak daha az kaloriye sahip bir karbonhidrat olan bir tür şeker alkolüdür.

Mannitol, genellikle tatlandırıcı ve ilaç olarak kullanılan bir tür şeker alkolüdür. Bir tatlandırıcı olarak, yaygın sofra şekeri olan sükrozdan daha az tatlıdır. Bir ilaç olarak, glokomda olduğu gibi gözlerdeki artan basıncı tedavi etmek ve belirli bir ameliyat türü sırasında yeterli oksijen alamayan beyninizin çalışmasına geçici olarak yardımcı olmak için kullanılır. Mannitol, akut (ani) böbrek yetmezliği olan kişilerde idrar üretimini artırmak için de kullanılabilir. Tıbbi prosedürler ve testler sırasında da kullanılır.

Farmakodinamik olarak mannitol, ozmotik bir diüretik olarak çalışır, yani böbrek tübülüne su ve elektrolit akışını artırarak idrar üretimini artırır. Bunu glomerüler filtratın osmolalitesini artırarak, su ve elektrolitlerin tübüler reabsorpsiyonunu engelleyerek ve idrarın ozmolaritesini artırarak başarır.

Farmakokinetik olarak mannitol, gastrointestinal sistemden zayıf bir şekilde emilir ve oral olarak uygulandığında ozmotik ishale yol açabilir. İntravenöz olarak verildiğinde hücre dışı sıvıya dağılır ve böbrekler tarafından değişmeden atılır. Yarı ömrü 1.7 saattir ancak böbrek yetmezliğinde artabilir.

Herhangi bir ilaçta olduğu gibi, mannitolün de yan etkileri ve olası komplikasyonları vardır. Yan etkiler dehidrasyon, elektrolit dengesizliği ve hiponatremiyi içerebilir. Bu ilaca ciddi bir alerjik reaksiyon nadirdir, ancak meydana gelirse tıbbi yardım alın. Ciddi bir alerjik reaksiyonun belirtileri arasında kızarıklık, kaşıntı/şişme (özellikle yüz/dil/boğazda), şiddetli baş dönmesi ve nefes almada zorluk yer alır.

Tarih

Mannitolün bilinen ilk tanımı, 1806’da Fransız kimyager Joseph Louis Proust tarafından yapıldı. Proust, mannitol’ü, manna külünden doğal tatlı bir salgı olan mannadan izole etti. Mannaya benzerliği nedeniyle bileşiğe mannitol adını verdi.

1900’lerin başında, mannitol ticari olarak mannadan üretildi. Bununla birlikte, manna arzı sınırlıydı, bu nedenle mannitol sonunda mısır şurubu gibi başka kaynaklardan üretildi.

Günümüzde mannitol, gıda katkı maddesi, farmasötik ve tıbbi teşhis dahil olmak üzere çeşitli uygulamalarda kullanılmaktadır. Mannitol ayrıca plastik ve diğer endüstriyel ürünlerin üretiminde de kullanılmaktadır.

Kaynak:

  1. MedlinePlus. Mannitol. (https://medlineplus.gov/druginfo/meds/a682602.html)
  2. PubChem. Mannitol. (https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/compound/Mannitol)
  3. Drugs.com. Mannitol. (https://www.drugs.com/monograph/mannitol.html)

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Norgestrel

Norgestrel östradiol ile sabit kombinasyon halinde kaplanmış tabletler şeklinde mevcuttur. ABD’de, 2023 yılında doktor reçetesi olmadan temin edilebilen bir monopreparat olarak bir doğum kontrol hapı onaylanmıştır (Opill®).

Bu makale norgestrel rasematına atıfta bulunmaktadır. Enantiyomer levonorgestrel de piyasadadır ve genellikle doğum kontrol hapı ve “ertesi gün hapı” olarak kullanılır.

  1. Nor, “değil” veya “olmadan” anlamına gelen bir önektir.
  2. Gest “hamilelik” anlamına gelen bir köktür.
  3. Str, genellikle sentetik bileşiklere atıfta bulunmak için kullanılan bir son ektir.

Norgestrel, doğum kontrol hapları ve acil kontrasepsiyon dahil olmak üzere çeşitli hormonal kontrasepsiyon formlarında kullanılan sentetik bir progestin, bir hormon türüdür.

  • Sentetik bir progestindir.
  • Hormonal kontraseptiflerde kullanılır.
  • Ayrıca ağır adet kanamaları ve endometriozis tedavisinde de kullanılır.
  • Oldukça etkili bir doğum kontrol yöntemidir.

Farmakodinamik:

Norgestrel bir progestin veya doğal olarak oluşan kadın cinsiyet hormonu progesteronun sentetik bir formudur. Norgestrel vücutta esas olarak yumurtlamayı (yumurtalıklardan bir yumurtanın salınması) önleyerek çalışır. Ayrıca spermin yumurtaya ulaşmasını (döllenme) önlemeye yardımcı olmak için vajinal sıvıyı daha kalın hale getirir ve döllenmiş bir yumurtanın bağlanmasını önlemek için uterusun (rahim) astarını değiştirir.

Farmakokinetik

İlaçların vücuttaki emilimi, dağılımı, metabolizması ve atılımı ile ilgilenen farmakoloji dalıdır. Bu dört ana süreç, bir ilacın vücut tarafından belirli bir süre boyunca nasıl ele alındığını tanımlar ve ADME kısaltmasıyla özetlenebilir. İşte her bir sürecin kısa bir açıklaması:

Absorpsiyon: Bu, bir ilacın uygulama yerinden kan dolaşımına girdiği süreci ifade eder. Emilimi etkileyen faktörler arasında uygulama yolu (örn. oral, intravenöz), ilacın formülasyonu ve hastanın fizyolojik durumu yer alır.

Dağılım: Bir ilaç kan dolaşımına emildikten sonra vücutta dağılır. İlaç, kimyasal özelliklerine ve bu bölgelere giden kan akışına bağlı olarak farklı dokulara veya organlara gidebilir. Vücut yağ oranı, protein bağlanması ve kan-beyin bariyeri gibi bazı faktörler bir ilacın nasıl dağıldığını etkileyebilir.

Metabolizma: Bu, vücudun ilacı kimyasal olarak değiştirdiği, genellikle daha kolay elimine edilebilmesi için daha fazla suda çözünür hale getirdiği süreçtir. Karaciğer, ilaç metabolizmasının birincil bölgesidir, ancak diğer organlar da bir rol oynayabilir. Bazı ilaçlar metabolizma ile aktive edilirken (ön ilaçlar), diğerleri inaktive edilir veya detoksifiye edilir.

Boşaltım: Bu, vücudun ilacı veya metabolitlerini uzaklaştırdığı süreçtir. İlaç atılımından öncelikle böbrekler sorumludur, ancak ilaçlar akciğerler, safra, ter ve anne sütü yoluyla da atılabilir.

Bir ilacın farmakokinetiğini anlamak, ilacın optimal dozajını, sıklığını ve uygulama yolunu belirlemeye yardımcı olduğu için ilaç geliştirme ve klinik uygulamada çok önemlidir. Bu bilgi aynı zamanda potansiyel ilaç etkileşimlerinin ve yan etkilerin öngörülmesine ve bunlardan kaçınılmasına da yardımcı olur.

Kullanım Alanları:

Norgestrel yaygın olarak doğum kontrol haplarında hormonal kontrasepsiyon yöntemi olarak bir östrojen ile birlikte kullanılır. Norgestrel ve etinil estradiol kombinasyonu gebeliği önlemek için kullanılır. Acil kontrasepsiyon haplarında da kullanılabilir. Ek olarak, adet döngüsünü düzenlemek, menopoz semptomlarını tedavi etmek veya bir sağlık hizmeti sağlayıcısı tarafından belirlenen diğer durumları tedavi etmek için kullanılabilir.

Yan Etkileri:

Yaygın yan etkiler arasında bulantı, kusma, baş ağrısı, mide krampı/şişkinliği, baş dönmesi ve göğüs hassasiyeti yer alır. Bunlar kullanıma devam edildiğinde kaybolabilir. Ciddi yan etkiler, nadir de olsa, migren, kan pıhtılaşması ve görme değişikliklerini içerebilir.

Önlemler:

Tromboflebit öyküsü, karaciğer hastalığı, belirli kanser türleri gibi belirli tıbbi durumları olan veya hamile olan veya olabilecek kadınlar norgestrel almamalıdır. Anne sütüne geçebilir ve emziren bir bebek üzerinde istenmeyen etkileri olabilir, bu nedenle emziren anneler kullanmadan önce sağlık uzmanlarına danışmalıdır.

Etkileşimler:

Norgestrel, diğerlerinin yanı sıra bazı antikonvülzanlar, barbitüratlar ve HIV ilaçları dahil olmak üzere bir dizi başka ilaçla etkileşime girebilir. Bu etkileşimler norgestrelin etkinliğinin azalmasına neden olabilir, bu nedenle norgestrele başlamadan önce tüm ilaçları ve takviyeleri bir sağlık uzmanıyla görüşmek önemlidir.

Tarih

Norgestrel’in geçmişi 1960’ların başına kadar uzanmaktadır. İlk olarak Schering AG ilaç şirketi tarafından sentezlenmiştir. Norgestrel sentetik bir progestindir, bu da progesterona benzer bir hormon olduğu anlamına gelir. Progesteron, yumurtalıklar tarafından üretilen ve hamilelik için gerekli olan bir hormondur. Norgestrel, doğum kontrol hapları ve implantlar gibi hormonal kontraseptiflerde kullanılır.

Norgestrel 1966 yılında FDA tarafından hormonal kontraseptiflerde kullanım için onaylanmıştır. Oldukça etkili bir doğum kontrol yöntemidir ve aynı zamanda ağır adet kanamaları ve endometriozis tedavisinde de kullanılır.

Kaynak:

  1. Briggs GG, Freeman RK, editors. A reference guide to fetal and neonatal risk: Drugs in Pregnancy and Lactation. 10th ed. Philadelphia: Wolters Kluwer Health; 2015.
  2. MedlinePlus. Norgestrel and Ethinyl Estradiol. Updated June 15, 2017.
  3. Whalen K, Finkel R, Panavelil TA. Lippincott Illustrated Reviews: Pharmacology. 6th ed. Wolters Kluwer Health; 2015.
  4. Brunton LL, Hilal-Dandan R, Knollmann BC, editors. Goodman & Gilman’s: The Pharmacological Basis of Therapeutics. 13th ed. McGraw-Hill Education; 2017.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Azrail

Tanımlar ve kapsam

Azrail (Arapça: ʿAzrāʾīl, عزرائيل), İslamî gelenekte “ölüm meleği” olarak bilinen meleğin yaygın adıdır. Yahudi geleneğinde karşılığı malʾakh ha-mavet (מַלְאַךְ הַמָּוֶת, “ölüm meleği”) ifadesidir; İbranice Kutsal Metin’de (Tanah) ve Kur’an’da bu ad özel isim olarak geçmez; Kur’an’da “malakü’l-mevt” (32:11) ifadesi yer alır. Batı dillerindeki “Grim Reaper” ve Almanca Sensenmann (“tırpan-adam”) adlandırmaları ise Ortaçağ sonundan itibaren Avrupa’da gelişen, tırpan taşıyan iskelet figürüyle ölümün kişileştirilmesini anlatır. Bu imgeler, bir “doğa olayı” olan ölüm ile insanlar arası dil, ritüel ve sanat arasında köprü kuran kültürel araçlardır; modern tıpta ve sağlık etiğinde, ölümün kaçınılmazlığı ve tıbbın sınırları üzerine yürüyen tartışmalara metaforik bir çerçeve sağlarlar.

Etimoloji ve filolojik notlar

  • Azrail adının kökü çoğu dilbilim kaynağına göre İbranice ʿāzar (עָזַר, “yardım etmek”) fiili ile El (אֵל, “Tanrı”) unsurundan türeyen ʿAzrā’ēl/ʿAzrīʾēl biçimidir ve “Tanrı yardım etti / Tanrı’nın yardımı” anlamı taşır. Bu bakımdan “kul” (Arapça ʿabd, İbranice ʿeved) köküyle ilişkilendirme doğru değildir.
  • Arapçada biçim ʿAzrāʾīl olup Türkçeye Azrail olarak geçmiştir. İbranice ve Arapça’daki “ölüm meleği” terimleri ise adlandırmadan bağımsız, göreve (ölüm anındaki vekâlet) işaret eder.
  • Sensenmann Almanca sense (“tırpan”) + Mann (“adam”) bileşiğidir. Grim Reaper’daki grim Eski İngilizce grimm kökünden gelir (“sert, ürkütücü, amansız”); reaper “biçen, hasat eden” demektir. “Grim Reaper” kalıbı 18.–19. yüzyıllarda İngilizcede yerleşik hâle gelmiştir.

İkonografi ve kültür tarihi

  • Tırpanlı iskelet: Kırsal toplumların hasat metaforu, “ruhsal ürünün toplanması” fikriyle birleşir. Tırpan, yaşam-ölüm diyalektiğini görselleştirir: hasat gibi ölüm de doğaldır, döngüseldir ve ertelenebilir ama engellenemez.
  • Danse Macabre / Totentanz: 14. yüzyıldaki Kara Ölüm salgını sonrasında Avrupa’da, toplumsal statü ayrımı gözetmeksizin herkesi dansa çağıran iskelet figürleri yaygınlaşır; bu sahneler ölümün eşitleyici niteliğini vurgular. 16. yüzyılda Hans Holbein the Younger’ın gravür dizisi bu görsel dili kanonlaştırır.
  • Memento mori & vanitas: Kurutulmuş çiçek, kum saati, kafatası gibi motifler, zamanın akışını ve bedensel faniliği hatırlatır; anatomi tiyatrolarındaki iskeletler bu didaktik işlevin tıbbî yüzüdür.

Dinler tarihi bağlamı: isimden vazifeye

  • Yahudilik: Metinlerde “ölüm meleği” (malʾakh ha-mavet) yer alır; isimlendirme gelenekte çeşitlenir. Teolojik vurgu, ölümün yasal/ahlaki sınırlar içinde karşılanması ve defin ritüellerinin bütünlüğüdür.
  • Hristiyanlık: “Ars moriendi” (ölme sanatı) geleneği, iyi ölüm idealini (hazırlık, vedalaşma, itiraf, barışma) kodlar; pastoral bakımın ve modern hospis düşüncesinin tarihsel arka planını besler.
  • İslam: Kur’an’da malakü’l-mevt kavramı, kişinin ecelinin geldiği anda canı kabzeden meleği bildirir; kader, ecel ve emanet kavramları ölümün kabulü ve yas süreçlerinde kültürel bir çerçeve sunar. “Azrail” adı rivayet ve folklor kanalıyla yaygınlaşmıştır.

Tıbba açılan kapı: ölümün kişileştirilmesi ne işe yarar?

1) Klinik gerçeklik: ölüm ertelenir, ortadan kaldırılamaz

Modern tıp mortaliteyi dramatik biçimde geciktirir; fakat ölüm, fizyolojinin çözümlenemeyen son eşiğidir. Bu nedenle Azrail/Grim Reaper metaforu, **“son sınır”**ı hatırlatan bir işaret levhası gibi işlev görür: yoğun bakım, onkoloji, geriatri ve acil tıpta kararlar, çoğu kez yaşamı uzatma ile zarar vermeme ilkeleri arasında tartılır.

2) Metaforun gücü ve tehlikesi

Metaforlar iletişimi kolaylaştırırken düşünceyi şekillendirir: “savaş” metaforu (kanserle savaş), “yolculuk” metaforu (tedavi yolculuğu) ve “hasatçı” metaforu (ruhun toplanması) hastanın anlam kurmasını etkiler. Azrail imgesi, bazı hastalar için teslimiyet ve huzur, bazıları için dehşet ve kaçınma çağrıştırır. Klinik iletişimde metafor seçimi, fayda-zarar dengesi gözetilerek kişiselleştirilmelidir.

3) Palyatif bakım ve hospis felsefesi

Palyatif bakım, ölümün tıbben yönetilen değil insanî olarak karşılanan bir hadise olduğunu vurgular:

  • Total ağrı (C. Saunders): Biyolojik ağrı kadar psikolojik, sosyal ve spiritüel boyutlar da ele alınır.
  • Hedef: Acıyı azaltmak, anlamlılık ve öz-belirlenimi korumak, iyi ölüm koşullarını desteklemek (semptom kontrolü, iletişim, yakınıyla vedalaşma, tercihlerin saygısı).
  • Araçlar: İleri bakım planlaması, SPIKES gibi kötü haber verme protokolleri, palyatif sedasyon için etik-klinik çerçeveler.

4) Etik mihenk taşları

  • Otonomi: Hastanın değerleri ve tercihleri (DNR/DNI, yaşam desteğinin sınırlanması) merkezde tutulur.
  • Yarar–zarar–adalet: Orantılılık ilkesi gereği tıbbi faydasızlık şüphesi doğduğunda yoğun invazivlikten kaçınma gündeme gelir.
  • Niyet doktrini: Amaç acı gidermek olduğunda ve ölüm istenmeyen ama öngörülebilir bir yan etki olarak hızlanıyorsa (ör. refrakter dispnede titrasyonlu sedasyon), bu durum öldürme ile etik olarak ayrıştırılır.
  • Kültürel-dini duyarlılık: “Azrail”, “ecel”, “emanet” gibi kavramlar bazı topluluklarda ölümün çerçevelenmesine yardım eder; klinisyen, inanç ve anlam dünyasına saygılı, ama tıbbi gerçekliği bulanıklaştırmayan bir dil kullanmalıdır.

5) Klinik iletişim: önerilen yaklaşımlar

  • Açık ama nazik: Ötanazi/yardımlı ölüm tartışmaları dâhil hassas başlıklarda doğrudan, yalın ve euphemism’den kaçınan bir dil.
  • Çift yönlü keşif: “Ölüm meleği” benzetmesi hastadan geliyorsa, “Bu benzetme sizin için ne ifade ediyor?” diyerek anlam keşfi; böylece korku, suçluluk ya da kabulleniş temaları ortak bir zeminde işlenir.
  • Yapılandırılmış protokoller: SPIKES adımları (ortamı hazırlama, algıyı yoklama, davet, bilgi, duyguya empatiyle yanıt, strateji/özet) klinikte tekrarlanabilir güvenlik ağı sağlar.
  • Yakınların dâhiliyeti: Yasın öncülleri (vedalaşma, bağışlanma, teşekkür, sevgi) için zaman ve mekân yaratmak, “iyi ölüm”ün klinik belirteçleri arasındadır.

Tıp kültüründe ölümü düşünmenin yolları

Anatomi tiyatrosundan modern yoğun bakıma

Rönesans anatomi tiyatrolarındaki iskeletler didaktik memento mori işlevi görürken, bugünün hastanelerinde “kod mavi” alarmı ve ileri yaşam desteği, ölümün teknik yönetimini öne çıkarır. Her iki uçta da ölümle yüzleşme eğitsel bir bileşendir: reflektif yazım, tıp-insanî bilimler (medical humanities) ve sanat eserleri üzerinden duygu düzenleme ve mesleki dayanıklılık güçlendirilebilir.

Sağlık profesyonellerinde ölüm kaygısı ve moral distres

Sık ölüm görme, özellikle genç hekim ve hemşirelerde ölüm kaygısı, tükenmişlik ve ahlaki sıkışmayı (moral distress) tetikleyebilir. Düzenli ekip debriefingleri, etik danışmanlık ve palyatif bakım rotasyonları bu yükü hafifletir.

Yanlış kanılar ve düzeltmeler

  1. “Azrail adı kutsal metinlerde aynen geçer.”
    Tanah ve Kur’an’da özel isim olarak geçmez; işlevsel unvan (“ölüm meleği”) geçer. Ad gelenek ve folklor yoluyla yaygınlaşmıştır.
  2. “Azrail = şeytanî figürdür.”
    İbrahimi gelenekte ölüm meleği ilâhî bir vekildir; kötücül bir güç olarak kodlanmaz. Folklorik tasvirler, kültürlerarası estetik ve metaforik farklılıkların ürünüdür.
  3. “Tıbbın görevi ölümü her koşulda yenmektir.”
    Tıbbın görevi acı azaltmak ve yarar sağlamaktır; hayatı orantısız müdahalelerle uzatmak her zaman yararlı değildir. Palyatif yaklaşım “vazgeçmek” değil, odak değiştirmektir.

Klinik uygulamaya dönük pratik çıkarımlar

  • Erken palyatif entegrasyon: İlerlemiş hastalıklarda tedaviye paralel palyatif eklemlenme, semptom yükünü ve gereksiz hastane yatışlarını azaltır.
  • İleri bakım planlaması: Hastanın değer ve hedefleri (evde kalma arzusu, invaziv girişim sınırları, dini ritüeller, beden bağışı vb.) erken kayda geçirilmelidir.
  • Dilde özen: Hastanın kendi getirdiği metaforlar (Azrail, yolculuk, hasat) saygıyla yansıtılır; fakat bilgilendirme net, ampul metaforlardan arınmış ve karar verdirici olmalıdır.
  • Ekip temelli yaklaşım: Spiritüel bakım uzmanları, sosyal hizmet, psikoonkoloji, etik kurullar ve palyatif konsültasyon, “iyi ölüm” olasılığını artırır.

Kültürel hassasiyet ve adalet

Ölümün kişileştirilmesi bazen teselli (kozmik düzen, kader), bazen kaygı (cezalandırıcı imge) üretir. Sağlık hizmetinde kültürlerarası yetkinlik; ritüellerin (dua, kıbleye yönelim, Tehillim, son yağlama), mahremiyetin ve defin süreçlerinin lojistiğine kadar uzanır. Kaynak tahsisi, evde bakım olanakları ve palyatif hizmetlerin erişilebilirliği adalet ilkesiyle birlikte ele alınmalıdır.


Keşif

Bir kütüphaneyi hayal edin: rafları boyunca, deri ciltler ve gevşek varaklar arasında bin yılın nefesi dolaşır. Mürekkep kurudukça anlam katılaşır; her satır, insanın ölümü adlandırma çabasına küçük bir not düşer. İşte Azrail’in tarihi, bir kristalin farklı yüzeylerde ışığı kırması gibi, her çağda başka bir düzlemde belirir: bir yerde ad yoktur ama görev vardır; başka bir yerde ad belirir, görev derinleşir; sonra ad geri çekilir, yerine bir tırpan ve bir iskelet figürü geçer. Azrail dediğimiz şey tek bir an değil, uzun bir iz sürmedir—müstensihlerin, seyyahların, tefsircilerin, gravür ustalarının, tabiplerin ve hemşirelerin ortak emeği.

I. Adın Gölgesi: İsimden Önce Görev

Hikâye önce bir eksikle başlar: kutsal metinlerde “ölüm meleği” görevi varken, “Azrail” adı yoktur. Adın yokluğu, figürün yokluğu demek değildir; görev, metnin dokusunda bir damar gibi akar. Bir dilbilimci, İbranice köklerin kenarında “ʿāzar” ile “El” unsurunu yan yana koyar; “yardım” ve “Tanrı” birleşince bir isimleşme ihtimali doğar. Fakat bu ihtimal, bir mühür gibi metne vurulmaz; ad, çok daha sonra, kültürel dolaşımın sıcak atölyesinde dövülür. Arapça söyleyiş, ʿAzrāʾīl’i dudaklara alıştırır; Türkçe kulakta Azrail olur. Böylece “görev” ile “ad”, tarih boyunca birbirini çağırır, bazen buluşur, bazen ıskalar.

II. Eşiği Bekleyen: Folklorun ve Tasvirin Kaşifleri

Kara Veba’nın uğultusu Avrupa şehirlerini doldurduğunda, ressamlar ve ağaç baskıcılar ölümün yüzünü çizmek için atölyelerine çekilir. Böylece tırpanlı iskelet—Sensenmann, Grim Reaper—caddelerdeki sessizliği kesen bir görsel dile dönüşür. Bu yeni ikonografinin kaşifleri, deniz aşırı coğrafyaları değil, insan kalbinin korku haritasını keşfeder: tırpan, hasadın aletiyken, birden ruhun biçeni olur; kapüşon, anonimliği ve kaçınılmazlığı taşır; kum saati, zamanın akışını görünür kılar. Gravür ustaları, kireçle beyaza çalan kemikleri siyah mürekkebin içinden çıkarırken, ölümün eşitleyici ritmini de kazırlar: kralla köylünün aynı halkaya çağrıldığı bir danse macabre.

Bu sırada Doğu’nun atölyelerinde, antropomorfizme mesafeli bir estetik içinde, ölümün meleği çoğu kez adı anılmadan görevle anlatılır. Metinler, nefes veren ve nefesi alan kudretin emanetini, ölçülü bir dilin içinden geçirir. Minyatürler, melekleri ışık ve kanatla imler; ölümse çoğu kez bir an—ecel—olarak sahnelenir. Şairler, “emanet” ve “ecel” kelimelerini yan yana getirerek kaderin ilerleyişinde bir iç sükûnet arar.

III. Klasik Metin Avcıları: Müstensihler, Tefsirciler, Filologlar

Bir müstensihin parmak uçlarında, Azrail’in keşfi mikroskobik bir sabır işidir. Bir harf düşer, bir imla değişir, bir kenar notu gövde metne sızar; yüzyıllar boyunca kopyalanan sayfalarda “ölüm meleği”nin görevi netleşir. Tefsirciler, “canın kabzedilmesi”ni anlatan pasajları çoğaltır; kıssalarda ölüm bir “kapı” metaforuna dönüşür. Dilciler, ismin etimolojisini tartışır; “ʿabd” ile ilişkilendirenler çıkar, hemen yanı başlarında “ʿāzar” kökü ısrarla durur. Keşfin kaşifleri burada bilim insanlarıdır, ama onların pusulası mit ve metafordur; metin eleştirisiyle yazma kültürünün iç içe geçtiği bir laboratuvarda çalışırlar.

IV. İkonografiden İdeaya: Azrail’in Modernleşmesi

Matbaanın düzenli nabzı hızlandıkça, ölümün kişileştirilmesi Avrupa dillerinde kalıplaşır. Sensenmann sözcüğü bıçak kadar net bir bileşiğe dönüşür; İngilizcede Grim Reaper ifadesi, 19. yüzyılda yaygın bir gölge gibi metinlerin kenarına siner. Ressamlar, tırpanın yanında bazen bir kitap çizer: kapakta yazgı değil, çoğu kez hesap; bir defter-i kebir gibi. Felsefeciler ve ahlâkçılar, iyi ölümün ne olduğuna dair ince mizansenler kurar; “ars moriendi” geleneği bir el kitabına dönüşür: vedalaş, bağışla, teşekkür et, sev.

Doğu dillerinde, “Azrail geldi” ifadesi gündelik dile yerleşir; korkutucu bir karartıdan çok, işini yapan bir görevlidir bu. Şairler—gazelin ve mersiyenin katmanlı dilinde—Azrail’i bazen teselli, bazen uyarı olarak işler. Mezar taşları, yalnızca bir kimlik kartı değil, zamana yazılmış bir etik olur: kavuklar ve çiçekler, meslekler ve dualar, ölümün toplumsal semantiğini taşır.

V. Hastane Işığı: Tıbbın Kaşifleri ve Ölümün Yeni Coğrafyası

Elektrik ışığı geceyi gündüze çevirip hastane koridorlarını aydınlattığında, Azrail’in keşfi klinik bir sahaya taşınır. Artık ölüm çoğu zaman evdeki sedirin değil, monitörlerin ve infüzyon pompalarının gözetiminde gelir. Yoğun bakım üniteleri, teknolojiyle uzatılan hayatın sınırlarını belirledikçe, hekimler ve hemşireler şu sorunun kaşifi olur: Ne zaman daha fazlası, daha azına dönüşür?

Palyatif bakım bu soruya verilen sistematik cevaptır. “Total ağrı” kavramı, damardaki biyokimyadan çok daha geniş bir haritayı önümüze serer: korku, yalnızlık, anlam kaybı, vedalaşamama. İletişim modelleri—sessizliğin ve sözün gramajını ayarlayan protokoller—kötü haberin ağırlığını taşıyıcı bantlar gibi ekipler arasında dağıtır. Klinik etik komiteleri, orantılılık ve yararsızlık kavramlarını inceltir; amaç acıyı yatıştırmaksa, tedavinin tonu buna göre ayarlanır. Ölüm burada artık “yenilecek bir düşman” değil, eşlik edilmesi gereken bir geçittir. Azrail’in tırpanı, bir teknoloji eleştirisi değil; sınır bilincinin simgesi olur.

VI. Psikolojinin Haritası: Korkuyu ve Anlamı Ölçmeye Çalışanlar

Psikologlar, ölüm düşüncesinin davranışa sızdığı ince kanalları haritalamaya koyulur. İnsan, ölüm fikriyle karşılaşınca kendine bir dünya görüşü zırhı örer; inançlar, gelenekler, millî anlatılar ve kişisel hatıralar bu zırhın pullarıdır. Araştırmacılar, ölüm hatırlatmalarının tutumları ve seçimleri nasıl etkilediğini deneysel desenlerle izler; bir ilan panosundaki cenaze evi reklamı bile fark edilmeden ruh hâline gölge düşürür. Bu çalışmaların kaşifleri, laboratuvarda rakamlarla, sahada hikâyelerle konuşur; Azrail burada bir figürden çok, tetikleyen bir kavramdır.

VII. Antropolojinin Uzun Yürüyüşü: Ritüellerin Sessiz Bilgisi

Antropologlar köylere, metropollere, sahil kasabalarına dağılır; yas ve defin ritüellerini, mezarlık mimarisini, cenaze evi ekonomisini, ağıtların ritmini kaydeder. “İyi ölüm”ün yerel dilleri çoğalır: kimi yerde gözyaşı, kimi yerde sessizlik; bir coğrafyada kahve ve hurma, bir diğerinde çiçek ve çan sesi. Hepsi, ölümün toplumsal müzakeresidir. Azrail isminin geçtiği yerlerde, insanlar çoğu kez “emanet” kelimesini de anmayı sever; eğer emanetin sahibi açıksa, geri veriş de öfkesiz olur. Ritüelin işlevi tam da budur: öfkeyi kurum ve söz içinde çözmek.

VIII. Sanatın Karışımı: Gravür, Fotoğraf, Sinema

Gravürlerin yerini fotoğraflar aldığında, ölümün yüzü merceğe yaklaştı. Pandemilerde boş sokakların fotoğrafları, bir çağın kolektif vanitas’ı oldu. Sinema, tırpanlı figürü bazen mizahla, bazen alegoriyle karşıladı; siyah cüppeli yabancı, bir tren istasyonunun ıssızlığında belirdi, bazen bir çocuğun odasında gülümsemeyi öğrendi, bazen satranç oynadı, bazen hiç konuşmadı. Sanat tarihçileri, bu figürün modernliğe uyumunu incelerken, Azrail’in yüzündeki sertliğin yer yer şefkate döndüğünü fark etti: korku, yerini eşlik etme estetiğine bıraktı.

IX. Güncel Araştırmaların Ufku: Biyoloji, Anlatı, Teknoloji

Bugün ölümle ilgili araştırmalar üç büyük nehirde akıyor. Birincisi, biyomedikal sınır: ağrı fizyolojisi, refrakter semptom yönetimi, ileri bakım planlamasının klinik sonuçları, palyatif sedasyonun etik çerçevesi. İkincisi, anlatı ve iletişim: hasta ve aile deneyimlerinde metaforların etkisi, kültüre duyarlı bakım modelleri, sağlık çalışanlarında moral sıkışmanın önlenmesi. Üçüncüsü, teknoloji ve dijital ritüeller: sanal anma törenleri, çevrimiçi yas toplulukları, yapay zekâ destekli karar araçları, ev içi sensörlerle desteklenen yaşam sonu bakımı. Bu alanlarda yürüyen çalışmalar, tırpanın keskinliğini azaltmıyor; fakat sapı ele daha insanî oturtuyor.

Azrail burada bir yöntem değil, bir rehber çizgisi: “Ölüm vardır; dile getirilmeli, birlikte taşınmalı ve iyi yönetilmelidir.” Klinik veri tabloları bu çizginin üstüne serilir; etik ilkeler, yasal çerçeveler ve kültürel duyarlıklar yan yana getirilir. Sağlık sistemleri, evde bakım ağlarını güçlendirmenin yoğun bakım yataklarından daha fazla iyilik ürettiğini gördükçe, politika metinleri de değişir.


İleri Okuma

  • Sudnow, D. (1967). Passing On: The Social Organization of Dying. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall.
  • Kübler-Ross, E. (1969). On Death and Dying. New York: Macmillan.
  • Becker, E. (1973). The Denial of Death. New York: Free Press.
  • Ariès, P. (1974). Western Attitudes toward Death: From the Middle Ages to the Present. Baltimore: Johns Hopkins University Press.
  • Ariès, P. (1981). The Hour of Our Death. New York: Knopf.
  • Greenberg, J., Pyszczynski, T., & Solomon, S. (1991). A Terror Management Theory of Self-Esteem and Cultural Worldviews. Advances in Experimental Social Psychology, 24, 93–159.
  • Seale, C. (1998). Constructing Death: The Sociology of Dying and Bereavement. Cambridge: Cambridge University Press.
  • Baile, W. F., Buckman, R., et al. (2000). SPIKES—A Six-Step Protocol for Delivering Bad News. The Oncologist, 5(4), 302–311.
  • Quill, T. E., & Byock, I. R. (2000). Palliative Options of Last Resort for Terminally Ill Patients. Annals of Internal Medicine, 132, 409–414.
  • World Health Organization (2002). WHO Definition of Palliative Care. Geneva: WHO.
  • Kellehear, A. (2007). A Social History of Dying. Cambridge: Cambridge University Press.
  • Encyclopaedia Judaica (2007). “Azrael” maddesi. 2nd ed., Detroit: Macmillan Reference.
  • Cherny, N. I., & Radbruch, L. (2009). EAPC Recommended Framework for the Use of Sedation in Palliative Care. Palliative Medicine, 23(7), 581–593.
  • Back, A. L., Arnold, R. M., & Tulsky, J. A. (2009). Mastering Communication with Seriously Ill Patients. Cambridge: Cambridge University Press.
  • Dover Publications (2016). Holbein’s “The Dance of Death” (facsimile ed.). New York: Dover.
  • Gawande, A. (2014). Being Mortal: Medicine and What Matters in the End. New York: Metropolitan Books.
  • Beauchamp, T. L., & Childress, J. F. (2019). Principles of Biomedical Ethics (8th ed.). New York: Oxford University Press.


Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Etiyoloji

Etiyoloji terimi, Yunanca neden veya sebep anlamına gelen αἰτία (aitia) kelimesinden türemiştir.

Etiyoloji (etiyoloji olarak da yazılır), nedensellik veya köken çalışmasını ifade eder. Bu terim öncelikle tıp, felsefe ve teolojide kullanılır ve çok çeşitli bağlamlarda uygulanabilir. (bkz: etiloj-i)

Tıp:

Tıp alanında etiyoloji, bir hastalığın veya durumun nedenini veya kökenini ifade eder. Örneğin, tüberkülozun etiyolojisi Mycobacterium tuberculosis bakterisidir. Tıp uzmanları hastalıkları genetik, bulaşıcı veya kimyasal hastalıklar gibi etiyolojiye dayalı olarak sınıflandırabilir.

Felsefe:

Felsefe alanında etiyoloji, şeylerin neden meydana geldiğinin, hatta şeylerin hareket etme biçiminin arkasındaki nedenlerin veya sebeplerin incelenmesiyle ilgilidir.

Teoloji:

Teolojide etiyoloji, yaratılışın veya kökenin felsefi olarak incelenmesi anlamına gelir.

Etiyolojiyi anlamak çeşitli disiplinlerde, özellikle de teşhis, tedavi planları ve önleyici tedbirlere rehberlik edebildiği tıpta çok önemli olabilir. Ayrıca felsefi ve teolojik bağlamlarda varoluş ve evren hakkındaki genel anlayışımıza da katkıda bulunabilir.

Tarih

Etiyoloji çalışması, özellikle tıp ve biyolojide olguların kökenlerinin ve nedenlerinin araştırılmasıdır. Etiyoloji iki ana dala ayrılabilir: yakın ve nihai. Yakın etiyoloji, patojenler, toksinler, yaralanmalar veya genetik mutasyonlar gibi bir hastalığın veya durumun acil ve doğrudan nedenlerine odaklanır. Nihai etiyoloji ise doğal seçilim, genetik sürüklenme, göç veya birlikte evrim gibi bir hastalığın veya durumun ortaya çıkışını ve dağılımını etkileyen evrimsel ve tarihsel faktörleri inceler. Etiyoloji, filozofların ve hekimlerin hastalıkların ve bozuklukların doğasını ve nedenlerini açıklamaya çalıştıkları antik çağlara kadar uzanan uzun ve zengin bir geçmişe sahiptir. En eski etiyoloji teorilerinden bazıları, tanrıların gazabı, yıldızların etkisi veya mizaç dengesizliği gibi doğaüstü veya dini inançlara dayanıyordu. Daha sonra, deneysel yöntemlerin ve bilimsel araştırmanın gelişmesiyle etiyoloji daha rasyonel ve kanıta dayalı hale gelmiş, mikrop teorisi, hücresel patoloji, genetik, epidemiyoloji ve ekoloji gibi kavramları da içermiştir. Etiyoloji, hastalıkların ve bozuklukların mekanizmalarını ve modellerini anlamanın yanı sıra etkili önleme ve tedavi stratejileri geliştirmeye yardımcı olduğu için günümüzde hala aktif ve önemli bir araştırma alanıdır.

Kaynak:

  1. Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease, Professional Edition E-Book. Elsevier Health Sciences; 2014.
  2. Audi R. The Cambridge Dictionary of Philosophy. Cambridge University Press; 1995.
  3. Cross FL. The Oxford dictionary of the Christian Church. Oxford University Press; 2005.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Oksomemazin

Oksomemazin, alerji semptomlarının ve soğuk algınlığı ile ilgili durumların tedavisinde uzun bir kullanım geçmişine sahip, fenotiyazin ailesine ait eski, birinci nesil bir antihistaminiktir.

  • Oksomemazin** ilk olarak 1966 yılında ruhsatlandırılmış ve öncelikle Toplexil® Syrup markası altında pazarlanmıştır.
  • Alerji semptomları ve soğuk algınlığı ile ilgili bazı rahatsızlıklar için yaygın olarak kullanılan bir ilaçtı, ancak onlarca yıllık kullanımdan sonra 2023’te dağıtımı durduruldu.
İsim Türetme:
  • Oxo**: Bu ön ek “oksijen içeren” anlamına gelir ve muhtemelen bileşiğin moleküler yapısındaki oksijen varlığına atıfta bulunur.
  • Memazin: “Memory” bileşeni yapısına veya farmakolojik sınıfına bir referans olabilirken, ‘azine’ azot içeren bileşikler için yaygın bir son ektir ve moleküler yapısında azot içeren phenothiazine kökenini yansıtır.
Farmakodinamik:

Oxomemazine, histamin H1 reseptörlerini bloke ederek çalışır. Alerjik reaksiyonlar sırasında salınan histamin, kaşıntı, hapşırma ve burun akıntısı gibi semptomlar üretmek için bu reseptörlere bağlanır. Oksomemazin, histaminin reseptörlerine bağlanmasını önleyerek bu semptomları azaltır.

Bir fenotiyazin türevi olarak, antikolinerjik ve sedatif özellikler de dahil olmak üzere bu sınıftaki diğer ilaçlarla aynı özellikleri paylaşır:

  • Antihistaminik etkiler**: Histaminin H1 reseptörlerindeki etkisini inhibe ederek alerji semptomlarından kurtulmayı sağlar.
  • Antikolinerjik etkiler**: Muskarinik reseptörlerdeki asetilkolini bloke eder, bu da salgıları (örneğin burun akıntısı) azaltabilir, ancak ağız kuruluğu veya idrar retansiyonu gibi yan etkilere de yol açabilir.
  • Sakinleştirici etkiler**: Merkezi sinir sistemi depresan özelliklerine sahiptir, bu da onu uykusuzluk ve hareket hastalığının tedavisinde yararlı kılar, ancak aynı zamanda yaygın yan etkilerden biri olan uyuşukluğa da katkıda bulunur.
Etki Mekanizması:

Oksomemazin öncelikle periferik dokulardaki ve merkezi sinir sistemindeki (MSS) histamin H1 reseptörleri üzerinde etkilidir. Ek olarak, antikolinerjik etkisi salgıları kurutma ve bulantıyı azaltma yeteneğine katkıda bulunur (antiemetik etki). İlacın yatıştırıcı özellikleri, kan-beyin bariyerini geçme ve MSS’ye etki etme yeteneğinden kaynaklanır.

Kullanım Alanları:
  • Alerjik reaksiyonlar: Esas olarak *alerjik rinit* semptomlarını hafifletmek için kullanılır (örn. kaşıntı, hapşırma, burun akıntısı, gözlerde sulanma).
  • Soğuk algınlığı ve grip: Antikolinerjik etkileri nedeniyle *burun tıkanıklığını* ve burun akıntısını hafifletmeye yardımcı olur.
  • Sakinleştirici: Yatıştırıcı özellikleri, uyuşukluğa neden olduğu ve uykuyu iyileştirdiği için kısa süreli *uykusuzluk* tedavisinde yararlı olmasını sağlar.
  • Antiemetik: Oxomemazine, bulantı önleyici özellikleri nedeniyle *hareket hastalığı* için kullanılmıştır.
Yan Etkiler:

Bir ilk nesil antihistaminik olarak, oksomemazin yatıştırıcı etkileri ve antikolinerjik yan etki potansiyeli ile bilinir:

  • Yaygın yan etkiler**:
  • Uyuşukluk** ve sedasyon: Bu, oksomemazinin ayırt edici yan etkilerinden biridir ve araba kullanmak gibi uyanıklık gerektiren faaliyetler sırasında kullanımını sınırlar.
  • Ağız kuruluğu**, *kabızlık* ve idrar retansiyonu: Bunlar ilacın tipik antikolinerjik etkisidir.
  • Bulanık görme**: Göz odağını etkileyebilen parasempatik sinir sistemi üzerindeki etkilerinin bir sonucu.
  • Ciddi yan etkiler** (nadir):
  • Konfüzyon**: Bu durum özellikle yaşlı yetişkinlerde, özellikle de bilişsel bozukluğa karşı zaten savunmasız olanlarda ortaya çıkabilir.
  • Solunum depresyonu**: Küçük çocuklarda (2 yaş altı) bir risktir, bu nedenle bu popülasyonda kontrendikedir.
Önlemler:
  • Yaşla ilgili önlemler:
  • 2 yaşın altındaki çocuklar şiddetli solunum depresyonu riski nedeniyle oksomemazin kullanmamalıdır. Sedatif ve antikolinerjik etkilerine karşı daha hassas olan yaşlı hastalarda da dikkatli kullanılmalıdır.
  • Spesifik sağlık durumları**:
  • Glokom**: Oksomemazin, antikolinerjik özellikleri nedeniyle kapalı açılı glokom semptomlarını şiddetlendirebilir.
  • Peptik ülser hastalığı**: İlaç mide hareketliliğini yavaşlatarak semptomları kötüleştirebilir.
  • İdrar retansiyonu**: Prostat hiperplazisi veya diğer idrar yolu sorunları olan bireylerde, oksomemazin idrara çıkma zorluğunu artırabilir.
  • Miyokard enfarktüsü sonrası (kalp krizi)**: Kalp atış hızını artırabileceğinden ve kardiyovasküler sisteme stres ekleyebileceğinden, yakın zamanda kalp krizi geçiren hastalarda oksomemazinden kaçınılmalıdır.
İlaç Etkileşimleri:

Oksomemazin, sedatif ve antikolinerjik etkileri nedeniyle bir dizi ilaçla etkileşime girebilir:

  • NS depresanları: Oksomemazin alkol, benzodiazepinler, barbitüratlar ve opioidlerin sedatif etkilerini artırarak derin sedasyon, solunum depresyonu ve koordinasyon bozukluğu riskini artırır.
  • Antikolinerjikler**: Diğer *antikolinerjik ilaçların* (örn. atropin, antispazmodikler) etkilerini artırarak ağız kuruluğu, idrar retansiyonu ve konfüzyon gibi yan etkilerin artmasına neden olabilir.
  • Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI’ler): Bu antidepresanlar oksomemazinin yatıştırıcı etkilerini artırabilir ve hipertansif krizler gibi tehlikeli etkileşimlere neden olabilir.
2023’te kesilmesi:

Oksomemazinin 2023’te kesilmesi muhtemelen güçlü sedatif ve antikolinerjik yan etkiler olmaksızın benzer terapötik etkiler sunan ikinci nesil antihistaminiklerin mevcudiyetini yansıtmaktadır. Setirizin** veya loratadin gibi ikinci nesil antihistaminikler, kan-beyin bariyerini kolayca geçmedikleri için daha az MSS etkisine sahiptir ve bu da onları alerji tedavisinde uzun süreli kullanım için tercih edilir hale getirir.

Keşif

1. 1966: Oxomemazine’in Doğuşu – Alerjiler için Yeni Bir Umut

1960’ların ortalarında, saman nezlesi ve mevsimsel alerjiler gibi alerjik reaksiyonlar ilkel ve genellikle etkisiz çözümlerle tedavi edilirken, oxomemazine’in piyasaya sürülmesi bir dönüm noktası oldu. 1966** yılında ruhsatlandırılan bu ilaç, burun akıntısı, hapşırma, gözlerde sulanma ve diğer yaygın alerjik semptomlardan muzdarip hastalar için güçlü ve yeni bir seçenek sunuyordu. Marka adı altında pazarlanan Toplexil® Syrup, Avrupa’da alerjiyle ilgili semptomların ve hatta soğuk algınlığının tedavisinde kısa sürede bir ev ilacı haline geldi.

İlaç, güçlü antihistaminik özelliklerinin yanı sıra sedasyon ve antikolinerjik etkileriyle de bilinen bir sınıf olan fenotiyazin türeviydi. İlk yıllarında, oksomemazin sadece alerjiyi hafifletmedeki etkinliği için değil, aynı zamanda sedatif etkileri için de popülerlik kazandı, bu da onu hastalık sırasında uyumakta zorlanan hastalar için yararlı hale getirdi.

2. Çok Görevli Bir İlaç: Oxomemazine’in Rolü Alerjilerin Ötesine Geçiyor

Doktorlar ve hastalar oksomemazine daha aşina oldukça, kullanım alanları genişlemeye başladı. İlacın alerjileri tedavi etmenin ötesinde sedatif ve antiemetik (bulantı önleyici) özellikleri olduğu keşfedildi. Bu da uykusuzluğun ve hatta hareket hastalığının kısa süreli tedavisinde kullanımının artmasına yol açtı. Örneğin, yolculuğa çıkmak üzere olan bir aile, çocuklarına oxomemazine vererek sadece mevsimsel alerjilerden kurtulmalarını değil, aynı zamanda sakin, hareket hastalığından uzak bir yolculuk yapmalarını da sağlayabilir.

1970’lerde tıp camiası, oksomemazinin burun salgılarını kurutmada özellikle etkili olduğunu fark etmeye başladı ve bu da onu soğuk algınlığı veya grip semptomları olan hastalar arasında popüler hale getirdi. Daha yeni antihistaminikler piyasaya çıkmaya başlamış olsa da, oksomemazinin çok yönlülüğü onu birçok evde temel bir ürün haline getirdi.

3. 1980’ler-1990’lar: Sedasyon ve Yan Etkiler Konusunda Artan Endişeler

1980’ler** ve 1990’lara gelindiğinde tıbbi manzara değişmekteydi. Piyasaya cetirizine ve loratadine gibi yeni nesil antihistaminikler girdi ve oxomemazine gibi eski ilaçlarla ilişkili ağır uyuşukluğa ve ağız kuruluğuna neden olmadan alerjik semptomlardan kurtulma imkanı sundu.

Oksomemazinin sürekli kullanımına rağmen, yan etkileri -özellikle sedatif özellikleri ve özellikle yaşlı hastalar arasında konfüzyon riskleri- hakkında endişeler ortaya çıkmaya başladı. Oksomemazin alan ve düşme yaşayan yaşlı yetişkinlerin veya yanlışlıkla çok yüksek doz alan küçük çocukların hikayeleri, dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdi. Bu olaylar, doktorları yaşlılar ve çok küçük çocuklar gibi savunmasız popülasyonlarda oksomemazin kullanımını yeniden gözden geçirmeye sevk etti.

Bu süre zarfında araştırmalar, özellikle önceden sağlık sorunları olan yaşlı hastalarda idrar retansiyonu, bulanık görme ve kabızlığa neden olabilen okzomemazinin antikolinerjik etkilerine de işaret ediyordu. Bu riskler daha iyi anlaşıldıkça, klinisyenler uzun vadeli alerji yönetimi için ikinci nesil antihistaminikleri tercih ederek ilacın kullanımını sınırlamaya başladılar.

4. 2000s: İkinci Nesil Antihistaminiklere Doğru Değişen Tercihler

2000’li yıllarda ikinci nesil antihistaminiklerin yükselişiyle birlikte, oksomemazin yavaş yavaş gözden düşmeye başladı. Bu yeni antihistaminikler, kan-beyin bariyerini geçmeden aynı düzeyde alerji rahatlaması sağladı, yani hastalar aynı düzeyde sedasyon veya bilişsel yan etkiler yaşamadı. Uyanık ve aktif kalırken gündüz alerjilerinin giderilmesine ihtiyaç duyan hastalar için feksofenadin veya loratadin gibi ilaçlar tercih edilir hale geldi.

Bununla birlikte, oksomemazin, gece soğuk algınlığı tedavisi veya kısa süreli uykusuzluk vakaları gibi yatıştırıcı özelliklerinin arzu edildiği belirli durumlar için kullanılmaya devam etti.

5. 2023: Kullanımdan Kaldırma ve Bir Dönemin Sonu

Yaklaşık altmış yıllık kullanımın ardından 2023 itibariyle oksomemazinin dağıtımı durduruldu. Üretimi sona erdiğinde, alerji ve soğuk algınlığı tedavisinin hikayesinde uzun bir bölüm de sona ermiş oldu. Bu hareket, daha güvenli, daha az sakinleştirici seçeneklere doğru bir kaymanın yanı sıra birinci nesil antihistaminiklerle ilişkili potansiyel risklerin tanınmasının doruk noktasını oluşturdu.

Oxomemazine’i bırakma kararı, uzun süredir kullananların acı tatlı tepkileriyle karşılandı. Yeni ilaçlar daha güvenli alternatifler sunarken, oxomemazine’in yıllar boyunca sayısız soğuk algınlığı, alerji ve uykusuz gecenin tedavisindeki rolünün nostaljik bir kabulü vardı. Birçokları için bu şurup onlarca yıldır ecza dolaplarında saklanan güvenilir bir ilaçtı.

Son yıllarda doktorlar, özellikle solunum depresyonu riskinin en yüksek olduğu yaşlı hastalar veya iki yaşın altındaki çocuklar için yan etki profiline ilişkin endişeler nedeniyle oksomemazini daha az sıklıkta reçete etmeye başlamıştı. Oksomemazinin piyasadaki varlığının sona ermesi tıp alanındaki gelişmelerin bir yansımasıydı.

İleri Okuma
  1. British National Formulary (BNF) 76th Edition (Sep 2018 – Mar 2019): BMJ Group and Pharmaceutical Press.
  2. Cazzola, M., Matera, M. G., & Rossi, F. (2011). Bronchodilators: current and future. Clin Chest Med, 32(3), 435-450.
  3. Simons, F. E. R., & Simons, K. J. (2011). “Histamine and H1-antihistamines: celebrating a century of progress.” Journal of Allergy and Clinical Immunology, 128(6), 1139-1150.
  4. Rupp, T., & Hohenhorst, U. (2014). “Antihistamines and their role in treating allergic rhinitis.” Allergy, Asthma & Immunology Research, 6(3), 187-195.
  5. Berger, W. E. (2003). “Antihistamines in clinical allergy management.” Allergy and Asthma Proceedings, 24(3), 157-162.
  6. Simons, K. J., & Simons, F. E. R. (2013). “The pharmacology and use of H1-receptor-antagonist drugs.” New England Journal of Medicine, 368(5), 456-463.