Kenevir ağız spreyi

Tıbbi esrar ürünleri dünyasında gezinmek karmaşık olabilir. Bunların arasında özellikle yenilikçi ürünlerden biri de kenevir ağız spreyi Sativex®’tir. Kökenleri Cannabis sativa bitkisine dayanan ve bir dizi tedavi edici faydası bulunan bu sprey, belirli tıbbi rahatsızlıkları olan hastalar için umut sunuyor.

San Diego’daki California Üniversitesi’ndeki araştırmacıların esrarın MS için potansiyel faydalarını araştırmaya başladıkları 1990’ların başlarına kadar uzanıyor. 1998 yılında kendilerini esrar bazlı ilaçlar geliştirmeye adamış bir şirket olan GW Pharmaceuticals’ı kurdular.

GW Pharmaceuticals, Sativex’in klinik denemelerine 2003 yılında başladı. İlaç, 2005 yılında Kanada’da ve 2010 yılında Birleşik Krallık’ta kullanım için onaylandı. Şu anda birçok Avrupa ülkesinin yanı sıra Avustralya ve Yeni Zelanda’da da mevcuttur.

Sativex’in şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanımı onaylanmamıştır. Ancak devam eden birçok klinik çalışma var ve ilacın yakın gelecekte FDA onayına sunulması bekleniyor.

  • 1990’lar: San Diego’daki California Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, esrarın MS için potansiyel faydalarını araştırmaya başladı.
  • 1998: GW İlaç kuruldu.
  • 2003: Sativex’in klinik denemeleri başladı.
  • 2005: Sativex’in Kanada’da kullanımı onaylandı.
  • 2010: Sativex’in İngiltere’de kullanımı onaylandı.
  • 2023: Sativex’in Avustralya ve Yeni Zelanda’da kullanımı onaylandı.

Sativex, MS için umut verici yeni bir tedavi yöntemidir. Çoğu hasta tarafından iyi tolere edilir ve spastisiteyi, ağrıyı ve mesane sorunlarını azaltmada etkili olduğu gösterilmiştir. Ancak uzun vadeli güvenliğini ve etkinliğini doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Kökenleri ve Kompozisyonu

Sativex®, Cannabis sativa bitkisinin, özellikle yaprakları ve çiçeklerinin bir ekstraktından elde edilir. Bu spreydeki ana aktif bileşenler tetrahidrokannabinol (THC) ve kannabidioldür (CBD). Bu bileşiklerin her ikisi de tıbbi özellikleriyle ünlüdür ve çeşitli rahatsızlıklar bağlamında kapsamlı bir şekilde incelenmiştir [1].

Sativex® titiz ekstraksiyon işlemlerinin bir ürünüdür. Cannabis sativa L. bitkisinin özellikle yaprak ve çiçeklerinden elde edilen konsantre bir ekstrakt içerir. Sıvı karbondioksit, birincil ekstraksiyon ortamı olarak görev yaparak temel aktif bileşenlerin tutulmasını sağlar.

Mekanizma ve Terapötik Faydalar

Bu kenevir ağız spreyinin temel tedavi edici faydaları, antispastik ve psikotropik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Özellikle MS hastalarında motor fonksiyonu geliştirir. Derin etkiler, THC ve kanabidiolün endokannabinoid sistem içinde bulunan CB1 ve CB2 reseptörlerine bağlanmasına atfedilebilir. Bukkal olarak uygulandığında, bu aktif bileşenler mukoza zarına hızla nüfuz ederek kan dolaşımına karışır ve etkilerini gösterir.

Terapötik Faydalar

Sativex®’in birincil tıbbi faydası antispastik ve psikotropik özelliklerinde yatmaktadır. Multipl skleroz nedeniyle orta ila şiddetli spastisiteden şikayetçi olan hastalarda semptomları hafifletmek için özel olarak tasarlanmış ikinci basamak bir ajan olarak onay almıştır. Bilmeyenler için spastisite, sertlik hissini ve istemsiz kas spazmlarını ifade eder; multipl sklerozun yaygın bir belirtisidir. Sativex®, diğer tedavilerin başarısız olabileceği veya etkisiz olduğu kanıtlanmış bu hastalar için potansiyel bir rahatlama yolu sunmaktadır [2].

Uygulama ve Emilim

Sativex®, tipik olarak yemek sırasında doğrudan ağız mukozasına uygulanan, benzersiz bir oral sprey olarak uygulanır. Bu dağıtım şekli hızlı emilim sağlar. Aktif bileşenler, THC ve CBD, ağız mukozasına hızla nüfuz ederek kısa sürede kan dolaşımına girer. Bu yöntem, potansiyel olarak diğer dağıtım yöntemlerine göre daha hızlı bir rahatlama sunarak daha doğrudan bir uygulama yolu sağlar.

Olası yan etkiler

Sativex® çok sayıda terapötik fayda sunarken, potansiyel yan etkilerin farkında olmak önemlidir. En sık bildirilen yan etkiler yorgunluk ve baş dönmesidir. Herhangi bir ilaç veya terapötik ajanda olduğu gibi, hastaların tedaviye başlamadan önce sağlık uzmanlarına danışması ve vücutlarının spreye nasıl tepki verdiğini bilmeleri çok önemlidir.

Önlemler ve Kontrendikasyonlar

Sativex® umut verici sonuçlar sunarken bazı hasta gruplarının dikkatli olması gerekir:

  • Aşırı duyarlılığı olan kişiler.
  • İntihar eğilimi veya düşüncesi olanlar.
  • Kişisel veya ailesel şizofreni, psikoz, önemli psikiyatrik bozukluklar (depresyon hariç) veya ciddi kişilik bozuklukları öyküsü olan hastalar.
  • Emziren anneler.
  • Kapsamlı bir önlem listesi, beraberindeki ilaç broşüründe ayrıntılı olarak verilmektedir.

İlaç Etkileşimleri ve Yan Etkiler

THC, CYP izozimleri tarafından metabolize edildiğinden, potansiyel olarak CYP indükleyicileri ve inhibitörleri ile etkileşime girebilir. Merkezi depresan ilaçlar, diğer antispazmodik ajanlar ve alkol ile ek etkileşimler ortaya çıkabilir.

Hastalar, en sık görülenleri yorgunluk ve baş dönmesi olan potansiyel yan etkiler konusunda dikkatli olmalıdır. Diğerleri hafıza bozukluğu, oryantasyon bozukluğu, denge bozuklukları ve gastrointestinal sorunları içerir. Yan etkilerin tam olarak anlaşılması, hastaların tedavi rejimleri hakkında bilinçli kararlar vermelerini sağlayabilir.

Sonuç olarak, Sativex®’in ortaya çıkışı esrar araştırmalarında kaydedilen ilerlemelerin bir kanıtıdır. Bununla birlikte, tüm ilaçlarda olduğu gibi, hastalar ve sağlık profesyonelleri, optimal terapötik sonuçları sağlamak için ilacın faydalarını potansiyel risklere karşı tartmalıdır.

Kaynak:

  1. Russo, E. B. (2011). Taming THC: potential cannabis synergy and phytocannabinoid‐terpenoid entourage effects. British Journal of Pharmacology, 163(7), 1344-1364.
  2. Notcutt, W., Langford, R., Davies, P., Ratcliffe, S., & Potts, R. (2012). A placebo-controlled, parallel-group, randomized withdrawal study of subjects with symptoms of spasticity due to multiple sclerosis who are receiving long-term Sativex® (nabiximols). Multiple Sclerosis Journal, 18(2), 219-228.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Antijen Spesifik İmmünoterapi Sayesinde Relaps MS gibi Otoimmün Hastalıklar Tedavi Edilebilir

Aggressör hücrelerinin otoimmünite yapabilme olasılığı vardır. Yapılan tedavi ile bu hücrelerin koruyucu(protektör) hücrelere dönüştürülmesi hedefleniyor. Tedavinin her aşamasında , derece derece gen ifadesi değişiyor. Bu illüstrasyon sıcaklık haritası dizilerindeki renk değişimlerini ifade ediyor.

Bilim insanları elden ayaktan düşüren ciddi otoimmün hastalıklarda (MS gibi) hücrelerin ,sağlıklı vücut dokularına saldırmasını nasıl durduracağını ortaya çıkararak, bilimsel açıdan büyük bir ilerleme (breakthrough) kaydetti.

Bristol Üniversitesi’nden araştırmacılar vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırması yerine, hücreleri agresif konumdan gerçekten hastalıklara karşı koruyacak hale nasıl dönüştüreceklerini keşfettiler.
2014 Eylül Ayı’nda Nature Communications dergisinde yayınlanan araştırma Wellcome Trust tarafından fon desteği alıyor.

Antijen-spesifik immünoterapi adı verilen bu son tedavi yaklaşımının MS(multipl skleroz), Tip 1 diyabet, Graves hastalığı ve sistemik lupus  eritematozus (SLE) hastalığı gibi pek çok otoimmün hastalığında yaygın olarak kullanımı umut ediliyor.

MS hastalığı tek başına Birleşik Krallık’ta 100,000 civarı insanı etkilerken, tüm dünyada 2,5 milyon kişiyi etkiliyor.

Bilim insanları otoimmün hastalığına neden olan hücreleri seçici hedefleyerek, bu hücrelerin kendi dokularına karşı saldırganlığını hafifletmeyi başardı. Hücreleri hastalığa karşı koruma kabiliyetlerini kazanacak şekilde dönüştürdüler. Bu türden bir dönüşüm daha öncesinde alerjilere uygulanmıştı. Alerjik densensitizasyon(duyarsızlaştırma) adı verilen bu uygulamanın değeri otoimmün hastalıklar açısından ancak anlaşıldı.

İşte Bristol ekibi normalde saldıran hücrelerin protein fragmanlarının nasıl yönetildiğini açığa çıkararak, otoimmün tepkisinin düzeltilmesine vesile oldular.

Çalışmanın en önemli kısmı ise antijenin fragman enjeksiyonun kademeli doz artımıyla etkili bir tedavinin oluşturulabileceğinin açığa çıkması.

Bu tarzda immünoterapinin nasıl işlediğini ortaya çıkarmak amacıyla, bilim insanları immün hücreleri detaylı inceleyerek, hangi genler ve proteinlerin açılıp kapatılarak tedavi için kullanılabileceğini araştırdı.

Gen ifadesindeki değişimlerinin keşfinin yardımıyla, nasıl aggressör(saldırgan) hücrelerin protektör(koruyucu) hücrelere dönüştürülebileceğine açıklanabiliyor.

Sonuç olarak, tekrardan eski haline dönen hücreler , bireyin kendi bağışıklık sistemine tolerans göstererek kendi dokularına saldırmak yerine , yeniden enfeksiyona karşı koruyucu duruma geliyor.

Hücrelerin spesifik olarak hedeflenmesi sayesinde, immünosupresif ilaçların; enfeksiyon, tümör oluşturma , doğal mekanizma bozulmaları gibi istenmeyen yan etkilerinden kaçınılabilir.

Araştırmaya başkanlık eden Profesör David Wraith: “ Antijen-spesifik immünoterapinin moleküler tabanlı bakış açısı, heyecan verici yeni fırsatlara kucak açıyor. Seçicilik yaklaşımının iyileştirilmesi sayesinde etkili bir tedavi sağlayabilecek değerli etiketler sağlanabilir. Bu sonuçların tedavisi zor otoimmün hastalıkların tedavisi için önemli çıkarımları olacaktır,” diyor.

Bu tedavi yaklaşımı sayesinde dünya çapında milyonlarca insanın hayatları iyileştirilebilir.

Bristol Üniversitesi ve Apitope biyoteknoloji firması tarafından halen klinik çalışmalar sürdürülüyor.

Apitope Relaps Multipl Skleroz Faz II Denemelerini Tamamladı  Apitope biyoteknoloji şirketi otoimmün hastalıklar için ilaç keşfi ve geliştirilmesi için kuruldu. 2015 Ağustos ayında ortağı Merck Serono ile relaps (nükseden) multipl sklerosis klinik çalışması Faz II-A Denemesini sonuçlandırdığını duyurdu. ATX-MS-1467 (M2736) adı verilen ilacı, bağışıklık sistemini tolere etmesi hedeflenen bir ajan. ATX-MS-1467 adlı yeni ajan, otoimmün sistemini geliştirerek, otoimmün hastalıkların altında yatan nedeni hedefleyerek , bağışıklık sistemini yeniden dengelemek için geliştirildi. Bu yeni yaklaşım , semptomları tedavi etmek için bağışıklık tepkilerini tümüyle kapatmak yerine, hastalığı temelden tetikleyen mekanizmaya odaklanıyor.

Daha öncesinde Apitope, birinci grupta 6 hastalık ikincil progresif multipl skleroz (SPMS- secondary progressive multiple sclerosis)  ve ikinci grupta ise 43 kişilik relaps multipl skleroz için Faz 1 klinik deneylerini sonuçlandırmıştı. ATX-MS-1467 ilacıyla tedavi edilen relaps multipl skleroz hastalarının ,manyetik rezonans görüntüleme sonuçlarında kontrast –artan beyin lezyonlarında % 78 azalma görüldü.

Faz II-A çalışmasında relaps multipl skleroz hastalarında ilacın güvenliği ve immün tolerasn hareketi inceleniyor. Araştırmada hastaların beyinleri sık sık manyetik rezonans görüntülemeyle değerlendiriliyor. Araştırmanın bu yıl sonuçlandırılması bekleniyor.

Apitope CEO’su Dr Keith Martin şöyle not düşüyor. “ Merck Serono bu zorlu klinik deneme rekrutmanını tamamladığını belirtmek isterim. Relaps MS hastalarında yapılan bu klinik ilk iki çalışmamızda elde ettiğimiz, olumlu verilere devam edeceğini umuyoruz. Ayrıca Apitope’un bu yaklaşımının önemli otoimmün hastalıkların tedavisinde klinik destek sağlayacaktır.”

Kaynaklar :

  1. GerçekBilim
  2. ScienceDaily
  3. Multiplesclerosisnewstoday
  4. Apitope
  5. Bris

Araştırma Referansı : Bronwen R. Burton, Graham J. Britton, Hai Fang, Johan Verhagen, Ben Smithers, Catherine A. Sabatos-Peyton, Laura J. Carney, Julian Gough, Stephan Strobel, David C. Wraith. Sequential transcriptional changes dictate safe and effective antigen-specific immunotherapy. Nature Communications, 2014; 5: 4741 DOI: 10.1038/ncomms5741

Yarı-İnsan Beyinli Zeki Fare

Beyinlerinin yarısı insan beyni olan fareler üretildi ve tamamı fare beyni olan kardeşlerinden çok daha zeki oldukları kaydedildi. Fikir bir kurgunun taklidi değil, tamamen insan beyin hastalıklarını daha iyi anlamak ve bunu laboratuvar kaplarında değil bütün halinde yerinde araştırmak için bir gelişme niteliğinde.

Değiştirilmiş fareler hala fare nöronlarına sahipti – “düşünmeyi” sağlayan ve beynin yarısını oluşturan hücreler, ancak gliyal hücreleri, -beyni destekleyen ve besleyen- tamamen insan hücreleriydi. Bu demek oluyor ki beyin hala bir fare beyniydi, ama nöron harici hücreler insana aitti.

Hızlı Devir

yari-insan-beyinli-zeki-fare-1-bilimfilicom
Bu fotoğrafta görülen insan astrosit hücresinin yeşil renkli uzantıları sinaps bağlantılarını kuvvetlendiren tendrillerdir.

Araştırma ekibi olgunlaşmamış gliya hücrelerini, bağışlanmış insan fetüslerinden çıkardılar. Fare paplarına (yavrularına) enjekte ettiler ve burada bu hücreler astrositlere dönüşerek , doğal olarak yıldıza benzer bir şekil aldılar ve olgunlaştılar.

Bir yıl içinde, tüm fare gliya hücreleri insandan alınanlar tarafından tamamen gasp edildi ve kullanılmaz hale geldi. Alınan 300.000 insan hücresi bölünerek 12.000.000 tane olana kadar yerli hücrelerle yer değiştirerek bölündü.

Bilinçli düşünce için astrositler olmazsa olmaz, çünkü nöronlar arası bağlantıları (sinaps) kuvvetlendiriyorlar. Tendrilleri (bkz. figür:1) bu işlevi, sinapslarda elektrik sinyallerini ileterek yerine getiriyorlar.

İnsan astrositleri farelerinkinden 10 ila 20 kat daha büyük ve 100 kat daha fazla tendril taşıyor. Bu da farelerinkinden çok daha fazla bağlantıyı koordine edebildiği ve adapte edebildiği anlamına gelir.

Zekada Sıçrayış

Fare hafızası ve bilişsellik ile ilgili standart testler uygulandığında, insan astrositlerine sahip olan farelerin, normal fare astrositlerine sahiip olan kardeş ve arkadaşlarına nazaran çok daha zeki oldukları tespit edildi.
Ani bir elektrik şoka bağlı olarak çıkan ses dalgalarını hatırlamayı ölçen bir testte, insanlaştırılmış olan fareler normal olanlara nazaran 4 kat daha uzun süre bekleme haline geçti, buradaki önerme hafızalarının yaklaşık 4 kat daha iyi çalıştığıdır. Hem istatiksel hem de önemsel olarak çok ciddi bir fark görünüyor.
Geçen sene ki çalışma da araştırmanın yöneticisi olan Prof. Goldman ve ekibi farelere zaten olgunlaşmış olan gliya hücrelerini eklemişler ve statik bir gözlem yapmışlardı. Yine de benzer sonuçlar gözlenmişti. Ancak bu sefer, bu hücrelere dönüşecek olan hücreler koyuldu -gliyal öncül hücreler – (bölünebilen ve çoğalan olgun hücrelere dönüşebilen gliya hücreleri) . Bu şekilde farenin beyni ele geçirilmiş oldu, ve ancak fiziksel alan yani farenin beyni durduğunda bu ele geçirme süreci durdu ve fare beyni içine insan astrositleri yayılmış oldu.

Türlerin Çaprazlanması

İnsan astrositlerinin farelerde de aynı yolla fonksiyon gösterip göstermediğini anlayabilmek çok ilginç olurdu; çünkü bu aynı zamanda alıcı canlının eklenen hücrelerin kaderini değiştirip değiştirmediği ve bu hücrelerin aynı özellikleri insanda olduğu haliyle koruyup korumadığını göstermiş olurdu.

Bir türe ait hücrelerin başka bir türe ait bir organizmada fonksiyonunu yerine getirebiliyor olması son derece ilgi çekici ve hangi özelliklerin hücrenin kendisi tarafından taşındığı ve hangilerinin çevresel koşullarla şekilllendiği sorusunu ise içinde barındırmakta.

Yapılan bir çalışmada, insanlarda dil gelişimi ile ilişkilendirilen Foxp2 geninin farelerde öğrenmeyi kolaylaştırdığını gösterdi. Paralel başka bir deneyde ise, olgunlaşmamış insan gliyal hücreleri -sinir hücrelerine yalıtım yapan- miyelin proteinini oluşturmakta sıkıntı yaşayan fare yavrularına enjekte edildiğinde, bu hücrelerin fare beyni içerisinde yalıtım maddesi oluşturan oligodendrositleri oluşturmak üzere olgunlaştığı gözlemlendi. Bu da, hatalı hücrelerin bir şekilde tespit edildiği ve kusurların telafi edildiğini göstermekte. Bu yöntem, multipl skleroz (MS) gibi miyelin kılıfın hasarlı olduğu hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. MS hastalığının tedavisinde gliyal öncül hücrelerin kullanım izni için ilk başvuru çoktan yapıldı bile, araştırmaların 1 ila 1,5 yıl içerisinde başlaması bekleniyor.

Hâlâ Bir Fare

İnsan astrositlerinin zeka, hafıza ve öğrenmeyi nasıl etkilediğini daha detaylı anlayabilmek amacıyla farelerden daha akıllı olan sıçanlara hücre aşılanıyor. Bu her ne kadar bilim-kurgu gibi gözükse de, yeni eklenen bu hücrelerin farelere onları daha “insan” haline dönüştürecek ek yetenekler sağlamaması bu kanıyı yıkıyor. Aksine, eklenen bu insan hücreleri farelerin kendi sinir ağlarının etkinliğini artırıyor, ancak fare “fare” olarak kalıyor.Bununla birlikte, insan hücrelerinin maymunlara eklenmesi potansiyel etik sorunlardan dolayı gerçekleştirilemiyor. İnsan beyni hücrelerinin hangi hayvana ekleneceği ise zor bir karar. Çünkü hayvanların insan özellikleri verilerek insanlaştırılması işlemi için nerede duracağımız sorusu akılları kurcalıyor.

Bu çalışma Journal of Neuroscience dergisinde orijinal olarak yayımlanmıştır.<


Referans : Bilimfili, A Competitive Advantage by Neonatally Engrafted Human Glial Progenitors Yields Mice Whose Brains Are Chimeric for Human Glia Martha S. Windrem1, Steven J. Schanz1, Carolyn Morrow1, Jared Munir1, Devin Chandler-Militello1, Su Wang1, and Steven A. Goldman1,2 —26 November 2014–Journal of Neuroscience, DOI: 10.1523/JNEUROSCI.1510-14.2014