İnsanların Seks ve Uykuyu Birbirine Bağlamalarının 3 Sebebi

Uyku ve seks daima birbirine dolaşık haldedir. Yatak odası; sık sık böylesi bir yakın samimiyet için kişinin evindeki en özel alan durumundadır. Herhangi birisine yatak odasında yapılacak en iyi iki şey nedir diye sorarsanız; vereceği cevabı tahmin edebilirsiniz.

Seks ve uyku arasındaki bu ilişkilendirmenin daha derin bir sebebi olabilir. Indiana University’den davranışsal nörobiyolog Dr. Sue Carter; seks sonrası yayılan bir hormonun biyolojik amaçlar için uykuyu kolaylaştırdığını söylüyor. Birçok ödüllü çalışmaya sahip olan Dr. Carter, stres hormonları ve bu hormonların ilişkileri teşvik etmeye nasıl yardımcı olduğu üzerine çalışmalarıyla ünlüdür ve kendisi “aşk hormonu” olarak bilinen nöropeptid oksitosin üzerine çığır açan çalışmalarıyla bilinir.

Dr. Carter; uyku ve seksin insan türünde çok sıkı bağları olmasının doğuştan gelen sebepleri olduğunu söylüyor. Elbette ki üzerine daha fazla araştırma yapılması gerekiyor, fakat Dr. Carter’a göre; oksitosin ile seks ve seksin uykuyu artırması arasında çok fazla bağ var.

İşte bu bağlardan üçü:

1. İyi bir seks sizi sakinleştirir

Oksitosin sayesinde cinsel ilişki sonrası mutluluk dalgası gelişir.

Orgazm anında yayılan oksitosin hormonu; stresi ve savunma güdüsünü azaltarak korkusuzca hareketi (güveni) güçlendirir. Bu durum da uykuya dalmak için en ideal anı oluşturur.

Geceleri sizi rahatsız eden düşüncelere dalmayan ya da ertesi gün yapmanız gerekenlerin stresine sokmayan bir beyinle yatabilmek; kaliteli bir dinlenme için en uygun zemini oluşturur.

2. Seks hormonları birincil uyku fonksiyonu olan onarımı teşvik eder

Dr. Carter’a göre; cinsel deneyim büyük bir oksitosin dalgasına sebep olur, ancak bu dalga uzun süre devam etmez.

Vücudumuz bir tür tepki halinde oksitosin yayılımı yapar ve bu tepki yüksek oranda rahatlatıcıdır. Örneğin; deliller, oksitosinin farklılaşmamış kök hücrelerini kalbin onarımında görev alan yeni hücrelere dönüştürmeye teşvik ettiğini ortaya koyuyor. Bilindiği gibi onarım uykunun temel görevlerinden birisidir. Tam olarak nasıl işlediği bilinmese de bu olayın hikayenin bir parçası olduğunu söyleyen Carter; bu ikili (seks ve uyku) arasında bu tarz bir ilişkinin de olduğunu düşünüyor.

3. Eğer seksin biyolojik amacı üreme ise, hareketsiz kalmak önemlidir

Normal, güvenli bir ortamda; ayak kıvrılmasıyla gelen orgazm ile salınan oksitosin güven duygusunu artırır. Ve bu durum kadınlarda daha yaygın olarak bir hareketsizlik hali oluşturur.

Söz konusu seks olduğunda fizyolojik amaç; üremedir. Ve eğer bir kadın hala pozisyonunu koruyorsa, bu amaç daha etkili bir şekilde başarılır. Çünkü hareket etmek spermin yumurtaya erişim sürecinde kaybolma ihtimalini güçlendirir ve yumurtaya ulaşma zamanını artırır. Öte yandan hareketsiz kalmak ise, spermin kaybolma ihtimalini düşürür ve daha kolay bir ulaşım ortamı sağlar.

Ek olarak; Dr. Carter; cinsel davranışın ovulasyon (yumurtlama) hormonlarını yayabileceğini söylüyor; seks eylemi, yumurtaların yumurtalıktan yumurta kanalına yollanmasını tetikler. Bu durum; “uyarılmış ovulasyon” olarak isimlendirilir ve birçok türde yaygın olarak görülür.

Oksitosinin biyolojisi, üremeyi kolaylaştıran bazı mekanizmalara ihtiyaç duyar. Ve bu kolaylaştırmalardan birisi de hareketsizliktir ve elbetteki uyku böylesi bir hareketsizlik için ideal durumu oluşturur.


Kaynak:

  • Bilimfili,
  • Van Winkle’s, “Three Reasons Why People Evolved To Connect Sex and Sleep”, https://vanwinkles.com/what-the-love-hormone-can-teach-us-about-sex-and-sleep

Vajina Hakkında Bilgiler

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

İnsan vajinası, üreme organları arasında onu benzersiz kılan çok sayıda işlevi ve özelliği olan büyüleyici ve karmaşık bir organdır. Fibromüsküler yapısından feromon salgılayan tüylerine kadar vajina, insan üremesinde ve cinsel sağlığında çok önemli bir rol oynar. Bu yazıda, insan vajinası hakkında 11 ilginç gerçeği keşfedeceğiz.

“Vajina” kelimesi Latince “kılıf” veya “kın” anlamına gelen “vāgīna” kelimesinden gelmektedir. Vajina, lifli ve kaslı bir yapıya sahip olan dişilerin üreme organının bilimsel adıdır. Canlı organizmalarda cinsel ilişki ve doğum işlevlerine sahiptir. İnsanlarda uterus (rahim) adı verilen boşluğa bağlıdır, ancak vajinal tüp servikste sonlanır.

Erkeklerden farklı olarak dişilerde iki açıklık vardır: üretra ve vajina. Vajinal açıklık üretradan çok daha geniştir ve her iki yapı da koruyucu bir örtü görevi gören etli yanaklar (labia) tarafından korunur.

Vajinal kılların varlığı, kadınların “güzel görünmek” adı altında sürekli kesmeleri gereken bir yapı oluşturmakla ilgili değildir. Bu kılların üç önemli işlevi vardır: vajinayı mikropartiküllerden korumak, erkeklere “cinsel ilişkiye hazır” olduklarının ya da “üreme çağına geldiklerinin” sinyalini vermek ve erkekleri daha uzun süre etkisi altında tutmak için yavaş yavaş feromon salgılamak.

Vajinanın klitoris olarak adlandırılan bölgesinde toplam 8000 sinir ucu bulunmaktadır ki bu sayının peniste 4000 civarında olduğu bilinmektedir.

Ortalama bir vajina 7,5-10 santimetre uzunluğundadır. Cinsel ilişki sırasında bu uzunluk herhangi bir sorun olmadan %200 oranında artabilir. Bu esnekliğin nedeni doğum sırasında bebeğin çıkışına izin vermektir.

Vajina vücut boşluğuna değil, karmaşık bir yapısı olmayan kapalı bir boru gibi düşünülebilecek rahim içine açılır. Bu nedenle vajinaya giren herhangi bir cisim orada kaybolmaz. Prezervatif ve benzeri nesneler vajinaya düşerse kolayca geri alınabilir.

Vajinanın yapısında aşırı bir çeşitlilik vardır ve bu da vahşi doğada yaşayan insanlar için cinsel seçilimin ne kadar önemli olduğunu gösterir. “Vajinal yanaklar” olarak bilinen etli doku, her kadında farklı uzunluk, kalınlık ve şişkinlikte olabilir.

Kadınların sadece %30’u cinsel ilişki sırasında orgazm olabilmektedir. Bunun cinsel ilişkiye bir adaptasyon olduğu düşünülmektedir. İnsanlar vahşi doğadayken bu oranın çok daha düşük olduğu düşünülmektedir.

Çok az kadın, erkeklerdeki boşalmaya benzer bir sıvı atılımı yaşar. Bu, üretradaki paraüretral bezler tarafından salgılanan bir sıvıdır. Bazen idrarla karışabilir. Cinsel ilişki sırasında aşırı uyarılma bu bezleri harekete geçirir.

G noktası klitoristen ayrı bir organ değildir. Klitorisin en derin ve en çok sinir içeren kısmıdır. G noktası her kadında orgazma neden olmaz, bu yaygın bir yanılgıdır. Sadece bazı raporlarda bu bölgenin aşırı uyarılmasının orgazma neden olduğu bilinmektedir. 1940 yılından beri bu yapının varlığından hala emin değiliz. Farklı raporlarda farklı sonuçlar var. Bazı çalışmalar da G noktasının kadın prostat bezinin bir kalıntısı olabileceğini gösteriyor.

Seksin kadınlar üzerinde çok sayıda faydası keşfedilmiştir. Bunlar arasında daha düşük kalp krizi oranları, daha az felç, daha az meme kanseri, daha iyi savunma sistemi, daha iyi uyku sağlığı, daha iyi cilt gerginliği (genç görünüm), daha iyi genel vücut sağlığı (artan zindelik), daha az adet ağrısı, daha az kronik ağrı, daha az depresyon riski, daha az stres ve daha fazla benlik

Kaynaklar ve İleri Okuma:
  1. Clinical pediatric urology: A. Barry Belman, Lowell R. King, Stephen Alan Kramer (2002)
  2. “Health and Wellness for Life”. Google Books.
  3. Psychology Today

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Yanlışlıkla Keşfedilen Orgazm Makinası: Dişilerde Üreme Sorunlarının Yaygınlığı ve Tedavi Eksiklikleri

Çoğu insan sadece erkeklerin orgazm ve üreme konusunda sıkıntıları olduğunu zanneder. Muhtemelen bu, birçok toplumda erkeğin “erkekliğinin”, üreme kapasitesiyle ve becerisiyle ölçülmesinden kaynaklanan bir algı yanılgısıdır. Ancak üreme sistemi sorunlarından sadece erkekler çekmez. Üstelik sadece kısırlık gibi iki cinsiyette de görülebildiği bilinen hastalıklardan söz etmiyoruz. Orgazm olma veya olabilme konusunda dişilerin de büyük bir kısmında ciddi sıkıntılar görülmektedir. Erkekte olduğu zaman “iktidarsızlık” gibi güçlü ve yaftalayıcı sözlerle bilinen bu bozukluklar, dişilerde olduğunda pek tanınmaz. Bu yazımızda sizlere insan dişilerinde sanılandan çok daha yoğun bir şekilde görülen “hatalı orgazm” sorunundan söz edeceğiz.

Viagra ile başlayalım… Viagra, aslında sertleşme sorununa çare olsun diye üretilmedi. İlk üretildiğinde amaç, hipertansiyonu tedavi edebilmekti. Ancak bilimde çok sıklıkla görüldüğü gibi, tıbbın bu sahasında da yapılan ufak bir hata, büyük bir keşfi beraberinde getirdi: Viagra, hipertansiyon üzerinde etkili olmaktan ziyade, erkeklerde penis sertleşmesi sorununu çözüyor gibi gözüküyordu!
Benzer bir hata sonucu yapılan bilimsel keşif de, dişi orgazmik bozukluğu olarak bilinen hastalıkta yaşandı! Şu anda ABD’nin North Carolina eyaletindeki Winston-Salem kentinde Girişimsel İleri Ağrı Yönetimi kliniğinde anestezist ve ağrı yönetim uzmanı olarak çalışan Stuart Meloy, bu keşfin arkasındaki isim. Her ne kadar amacı sırt ağrılarına iyi gelecek bir implant cihazı geliştirmek olsa da, ekipmanın testi sırasında ilginç bir gerçekle karşılaştı: ürettiği alet, kadınların cinsel doruk noktasına ulaşabilmesini sağlıyordu! Sözünü ettiğimiz bu keşif 15 sene kadar önce yapıldı ve o zamandan beri bu yanlışlıkla üretilen orgazm makinesinin piyasaya çıkarılması mücadelesi devam ediyor (ve hala başarıya ulaşamadı).
Sırt ağrısını tedavi etmek için Meloy genellikle hastalarının omurilik kanallarına elektrotlar yerleştiriyor ve elektrikle bu bölgelerdeki sinirleri uyararak acı ve ağrı uyartılarının beyne gitmesini önlemeye çalışıyor. Hastaların bu işlem sırasında uyanık kalması gerekiyor. Meloy, bu elektrotların kabaca nereye yerleştirilmesi gerektiğini bildiklerini; ancak spesifik yerlerin kişiden kişiye değiştiğini belirtiyor. Bu spesifik yeri belirlemek için hastalarına elektrodu nereye yerleştirdiğinde hafifçe gıdıklandıklarını soruyor ve aldığı cevaba göre yeri tespit ediyor. 1999 yılında bir hastasına bu aleti takarken, dişi hasta çığlıkla inleme arasında bir ses çıkardı. Meloy, aradan geçen onca seneden sonra, kadının nefesi yerine geldiğinde söylediği şeyi gururla tekrar ediyor: “Bunu nasıl yaptığını kocama öğretmek zorundasın!”
 
Dünya’daki kadın popülasyonunun tahminen %12-43 arasının herhangi bir üreme bozukluğu bulunuyor. NorthShore Üniversitesi Sağlık Sistemi Başkanı olan ve aynı zamanda Chicago Pritzker Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev alan Dr. Jeffrey Albaugh şöyle söylüyor:
“Bu durum inanılmaz derecede yaygın ve sıklıkla karşımıza çıkıyor. Birçok kadın bu tür sorunları sessiz bir şekilde yaşıyor.”
 
Meloy, 2001 yılında ürettiği aletin patentini almayı başardı. Sonrasındaysa ABD Yiyecek ve İlaç Müdürlüğü’nden (FDA) izin almak için çalışmalara başladı; ancak bu oldukça zor bir süreçti. Nihayet, 2006 yılında Lifestrim, Inc. firması tarafından desteklenerek 11 kadın üzerinde klinik bir deneye imza attı. Bu kadınların hepsinde ikincil anorgazmiya hastalığı bulunuyordu. Yani bu kadınlar hayatlarında en azından 1 defa orgazm olabilmişlerdi; ancak artık bir sebeple olamıyorlardı. Bu alet sayesinde kadınların %80’i yeniden orgazmik fonksiyon kazandı! İlginç bir şekilde, hayatlarında hiç orgazm olamamış birincil anorgazmiya hastalığına sahip kadınlarda alet hiçbir işe yaramadı.
Günümüzde erkek cinsel bozukluğuyla ilgili 5-6 farklı tedavi yöntemi bulunsa da, kadınlar için 1 tane bile bulunmuyor. Dişilere yönelik olarak üretilen birkaç ilaç FDA’den izin almak için geçilmesi gereken müthiş karmaşık ve zorlu süreç içerisinde bulunuyor; ancak bunların hiçbiri henüz markete sürülme aşamasına ulaşamadı. Dr. Albaugh’un söylediğine göre aslında her şey ilk ilacın onaylanıp markete çıkabilmesiyle başlıyor. Erkeklere yönelik olan ilaçlardaki müthiş patlama da bu ilk ilacın onaylanmasından sonra mümkün oldu. Çünkü ilk ilaç onaylandığında, bu ilaçların güvenli ve etkili olduğu anlaşılıyor ve süreç hızlanıyor.
 
Kaynak: Shaikh-Lesko, R. (2014, July 1). Accidental Orgasms. New Scientist, 17-20.