Sigara Neden Bazı Ortamlarda Daha Çok İçiliyor ?

ss

Sigara içenler için sigara içmekten vazgeçemedikleri ortamlar vardır. Mesela bir arkadaşıyla otururken, çalışma odasında, molaya çıktığında, araba kullanırken… Bu liste birçok sigara kullanıcısı için uzar gider. Peki nasıl oluyor da bir arkadaşınızla görüşürken veya molaya çıktığınız an normalde içtiğinizden daha fazla sigara içiyorsunuz veya içmek istiyorsunuz?

Morfin Verilen Farelerin Toleransı

Siegel’in 1975’te “Ortama-Özgü Tolerans” kavramı buna makul bir açıklama getiriyor. Farelere morfin verilip ardından morfinin ne kadar ağrı kesici özelliği özelliği gösterdiğini ölçümlemek için fareleri sıcak bir yüzeyin üzerine koyup ayağını çekme süresini tutuyorlar. Deneyin tekrar eden günlerinde araştırmacılar, farelerin morfine tolerans (vücudun aynı etkiyi göstermesi için daha fazla doz istemesi) geliştirip her gün ayaklarını daha erken çektiğini kaydediyorlar. deney faresiFakat farelere bir sonraki günlerde, her zaman deneye aldıkları ortamda değil başka ortamlarda aynı işlemi uyguladıklarında vücudun toleransını kaybettiğini tespit ediyorlar.  Yani başka bir ortamda farelerin toleransı bir anda sıfıra yaklaşıyor ve maddeyi uzun bir süre almasına rağmen ilk defa alıyormuşçasına bir tepki veriyor. Siegel’in yaptığı yoruma göre vücut maddenin alındığı ortama koşullanıp kendini maddeye hazırlıyor. Örneğin: Deneyin yapıldığı ortamın mavi renkte olduğunu düşünün vücut deneyin tekrar eden günlerinde bu ortamla morfinin ağrı kesici etkisini koşulluyor ve maddeye hazır hale gelmek için gitgide ağrıya daha duyarlı bir hale geliyor. Fakat sonra sarı renkli bir odada deneye alındığında bu sefer koşullanmış tepki gözlenmiyor. Vücut morfini ilk defa alıyormuşcasına mavi odadaki ilk günler gibi tekrar veriyor.

Sigara İçilen Ortamlar Sevgili Gibidir

sigara bağımlılığıBu durum sigara için düşünüldüğünde vücudunuz sürekli sigara içtiğiniz bir ortamda bulunduğunuz anda kendini olası
içilecek bir sigaraya daha hazır hale getirmek için karşılayıcı bir tepki geliştirir. Böylece canınız o ortama girdiğiniz anda daha fazla sigara ister. Çünkü ortamla koşullanan vücut nikotinin geleceğini bilir, fazla nikotini karşılamak için karşılayıcı bir tepki geliştirir nikotin seviyesi azaltır böylece canınız daha fazla sigara çeker.  Bu şuna benzer; sevgilinizle uzakta kaldığınızda aranıza soğukluk girdiğini hissettiğiniz olmuştur. Bu soğukluğu aşmak için sıcak bir ortam yaratmanın ise yarayacağını bilirsiniz. Bunun için telefonda daha çok sevginizi belli etmeye; onunla görüşmek için otobüs biletlerine bakmaya, yanına gitmek için bir vakit yaratmaya çalışırsın. Çünkü sevgilinizden uzak kalmak (sigarayı çok içtiğiniz bir ortama girmek) size bir soğukluğun habercisi (sigaranın içileceğinin) bunu azaltmak için (karşılayıcı tepki) ona yanına gitmek, telefonda daha çok sevgi dolu konuşmak o soğukluğu azaltır (vücudun nikotin seviyesini azaltması).

Sigaradan Önce Ortamınızı Değiştirin

Peki sürekli sigara içtiğiniz ortamdan uzaklaşırsanız ne olur vücut böyle karşılayıcı bir tepki geliştirmez ve çok sigara içmezsiniz. Çünkü o anda koşullanmış bir karşılayıcı tepki ortaya çıkmaz. Yani kıskanç sevgilinizden ayrılıp yeni bir sevgiliniz olduğunda ona sürprizler veya tatlı konuşmalar yapmanıza gerek kalmaz.

O zaman için bir tavsiye, sigarayı bırakmak için sigarayı çok içtiğiniz arkadaşlarınız, kafeler, odalar, evler ve ortamlardan uzak durun. Ama hiç bir zaman unutmayın ki arkadaşlar iyidir ?

sigara


Kaynaklar

  • Psikolezyum
  • Alıcı, T. (2012). Öğrenmenin Bilimsel Temelleri. Palme Yayıncılık, (Ankara).

Sigarayı Bırakmaya Hazırlanırken Beynin Yapısı Değişiyor

Geçtiğimiz aylarda Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada, sigarayı bırakabilen tiryakilerin bu başarılarında beyin donanımlarının payı olabileceği anlaşıldı. Sonuçları Neuropsychopharmacology dergisinde yayımlanan bir makale ile paylaşılan çalışmadan elde edilen bulgulara göre, sigarayı bırakmaya çalışıp bırakamayanlara kıyasla, bırakabilen kişilerin beyinlerindeki belli bölgeler arası bağlantıların daha yoğun olduğu saptandı.

Araştırmacılar 85 kişinin sigarayı bırakma çabasına girmeden 1 ay önce çekilmiş MR görüntülerini inceledi. Katılımcıların tümü sigarayı bıraktı ve ekip tarafından süreç 10 hafta boyunca takip edildi. 41 katılımcı tekrar sigaraya başladı. Kesin olarak sigarayı bırakan diğer 44 kişinin beyin taramalarını inceleyen bilimciler, bu kişilerin sigarayı bırakmadan önce ortak bir noktalarının olduğunu fark etti: İstek ve arzuların bölgesi olan insula ile dokunma duyusu ve hareket kontrol merkezi olan somatosensoriyel korteks arasındaki eşzamanlılık (koordineli etkinlik) daha iyi durumdaydı.

“Basitçe anlatmak gerekirse, insula beynin diğer bölümlerine mesaj gönderiyor ve bunun ardından bir sigara alıp almamak konusunda karar veriliyor,” diyor makalenin baş yazarı Dr.Merideth Addicott. Serebral korteksteki büyük bir bölge olan insula, pek çok sigara bırakma araştırmasına konu olmuş ve tiryakilerin canı sigara istediğinde, beynin bu bölgesinin aktifleştiği keşfedilmiştir. Ayrıca insula bölgesi hasarlanan tiryakilerin de birdenbire sigaraya ilgilerini yitirdikleri gözlemlenmiştir.

“Sigara tiryakiliğinde insula’nın kilit yapı olduğu ve özellikle insula’nın işlevini düzenleyen sigara bıraktırma araçları geliştirmek gerektiği konusunda görüş birliği var. Peki ama insula’yı nasıl ve kim üzerinde düzenleyebilliriz? Elimizdeki veri bu iki açıdan bazı kanıtlar sunuyor ve insula ile somatosensoriyel korteks arası bağlantıyı hedef almanın iyi bir strateji olabileceğine işaret ediyor,” diyor ekipten Dr.Joseph McClernon.

Depresyon tedavisinde kullanılan sinirsel geri bildirim ve kafatasından manyetik uyarma teknikleri, beyin etkinliğini düzenleyen yöntemler arasında bulunuyor. Bu çalışmada elde edilen bulgular sayesinde araştırmacılar artık incelemeyi nerede yoğunlaştıracaklarını biliyor. “Plan elimizde,” diyor McClernon. “Eğer tiryakilerde bu iki beyin bölgesi arasındaki iletişimi artırabilirsek, sigarayı bırakmayı başarabilenlerinkine benzetebilirsek, iyi bir başlangıç olabilir. Ayrıca bu iki bölge arası bağlantıların tam olarak nasıl başarı olasılığını yükselttiğini de anlamamız gerek.”

150513093356_1_900x600
Grafikte beyin etkiniği, katman katman görülüyor. Renklendirilmiş bölgeler insula’daki ortalama işlevsel bağlantıyı temsil ediyor. Üst sırada sigarayı başarıyla bırakan 44 kişinin ortalama bağlantıları, alt sırada ise bırakamayanların durumu görülüyor. Telif: Duke Medicine

Kaynak:

  • Bilimfili,
  • News Wise, “Brains of Smokers Who Quit Successfully Might Be Wired for Success”
    < http://www.newswise.com/articles/brains-of-smokers-who-quit-successfully-might-be-wired-for-success >

İlgili Makale: Merideth A Addicott, Maggie M Sweitzer, Brett Froeliger, Jed E Rose and Francis J McClernon Increased Functional Connectivity in an Insula-Based Network is Associated with Improved Smoking Cessation Outcomes Neuropsychopharmacology (21 April 2015) | doi:10.1038/npp.2015.114

Kapak Görsel: Shutterstock / PEPPERSMINT

Sigara İçmek Y Kromozomunu Kısaltıyor ve Kanser Riskini Katlayarak Arttırıyor!

Sigara, bizi yeni zararlarla tanıştırmak konusunda hiç şaşırtmıyor. Her geçen gün yeni zararlarını keşfediyoruz. Bunlardan yeni bir tanesi de, erkeklerde Y kromozomu üzerindeki olumsuz etkisi ve bunun kanser riskini doğrudan arttırıyor olması. Yapılan bir araştırmaya göre sigara içenlerde, Y kromozomunu kısaltan bir mutasyonun meydana gelme ihtimali, içmeyenlere göre 3 kat daha fazla. Bu mutasyon, aynı zamanda kansere yakalanma riskini de arttırıyor. Aynı zamanda bu bulgu, sigara tüketen erkeklerde ölümcül hastalıklara yakalanma miktarının, dişilerden neden daha fazla olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Araştırma sonuçları 4 Aralık 2014’te Science dergisinde yayımlandı.

İsveç’in Uppsala Üniversitesi Genetik ve Patoloji Bölümü’nden Dr. Lars Forsberg ve ekibi, 6000 erkek üzerinde yaptığı çalışma sonucunda erişilen bu bulgularla ilgili şunları söylüyor:
“2014 yılında yaptığımız bir diğer araştırmayla Y kromozomunun kısalmasının kanser için daha yüksek bir risk doğurduğunu göstermiştik. Bu yeni çalışmamızdaysa bu kromozomun yitirilmesiyle yaşam biçimi veya klinik bazı faktörlerin arasında ilişki olup olmadığını inceledik. Yaştan kan basıncına, diyabetten alkol ve sigara tüketimine kadar çok sayıda faktör üzerinde yaptığımız incelemede, sigara içenlerin kan hücrelerindeki Y kromozomunun, içmeyenlere göre daha sık yitirildiğini gösterdik.”
 
Bunun haricinde araştırmada egzersiz alışkanlıkları, kolesterol seviyesi ve eğitim düzeyi gibi diğer faktörlerin de etkileri incelendi. Ayrıca araştırmada, sigara tüketim miktarının da Y kromozomunu yitirmeyle doğrudan ilişkili olduğu gösterildi. Yani orta düzeyde içicilerde, ağır sigara tüketicilerinden daha az miktarda Y kromozomu yitirilmesi durumu görülüyor. Ayrıca sigarayı bırakan kişilerde, bu kromozom yitirilme sürecinin durduğu da gösterildi. Forsberg bu konuda şöyle söylüyor:
“Bu sonuçlar, Y kromozomu yitirilmesi durumunun tersine çevrilebilir bir süreç olduğunu doğruluyor. Bu gerçek, sigara tiryakilerinin bu davranıştan vazgeçmeleri için güçlü bir motivasyon kaynağı olabilir.”
Y kromozomu elbette sadece sigara nedeniyle yitirilmiyor, yaşlanma da buna neden oluyor. Daha önceden 1153 erkek üzerinde yapılan bir diğer araştırmada, Y kromozomunu yitiren erkeklerin, yitirmeyenlerden ortalamada 5.5 yıl daha erken öldüğü tespit edilmişti. Bu nedenle, Avrupa’daki dişilerin erkeklerden neden ortalamada 7.5 yıl daha uzun yaşadığı da izah edilebiliyor. Bugüne kadar kimse, erkeklerin dişilerden neden daha az yaşadığı ve neden daha fazla kansere yakalandığını açıklayamamıştı. Forsberg, sözlerini açık ve net bitiriyor:
“Sonuçlarımız oldukça net: Sağlıklı kalmak istiyorsanız, sigarayı bırakın.”
 
 
Kaynak:
  1. ScienceAlert
  2. Jan P. Dumanski, Chiara Rasi, Mikael Lönn, Hanna Davies, Martin Ingelsson, Vilmantas Giedraitis, Lars Lannfelt, Patrik K. E. Magnusson, Cecilia M. Lindgren, Andrew P. Morris, David Cesarini, Magnus Johannesson1, Eva Tiensuu Janson, Lars Lind, Nancy L. Pedersen, Erik Ingelsson2,, Lars A. Forsberg, Smoking is associated with mosaic loss of chromosome Y Science 04 Dec 2014: pp. DOI: 10.1126/science.1262092

 

Sigara İçmek Ruhsal Hastalıkları Tetikliyor mu?

Psikoz ve tütün tüketimi arasındaki ilişki uzun zamandır araştırılıyor. Sadece İngiltere’de, sigara içen insanların yüzde 42’sinin ruhsal sağlık problemleri var. Amerika’da ise, sigara içenler ülke ortalamasının yüzde 20’si gibi az bir oranda olsa da, şizofren hastalarının yüzde 80’i sigara kullanıyor. Bu durum yeni bir tartışmaya kapıyı araladı: Hangisi önce geliyor? Sigara içmek mi, ruhsal hastalıklar mı?

Lancet dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, tütün içmenin psikozun nedenlerinden biri olduğunu öne sürdü. 61 çalışmanın meta analizi tamamlanarak, psikoz teşhisi konulan insanların yüzde 57’sinin sigara içicisi olduğu, yani hastalıktan önceden sigara içtikleri gözlemlendi. Ancak, tabii ki dikkate alınmamış olan genetik faktörler de mevcut. Yani hastalığın teşhis edilmesinden önce sigaraya başlanmış olsa da, kişilerde psikozun bazı türleri için genetik yatkınlıklar da var olabilir.

Şizofren bireylerin sigara içme nedenlerinin: hastalıktan kaynaklı sıkıntıları hafifletmek, bozulmuş düşünceler gibi belirtilerin dindirilmesini kolaylaştırmak ve anti-psikotik ilaçların yan etkileriyle baş etmek olduğu düşünülüyor. Sigara bu durumlara karşı bir kendi kendini tedavi etme yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu çalışmanın incelediği konu tam olarak bu değil.

Çalışmanın yapıldığı King College London sözcüsü yaptığı bir açıklamada “Bu bulgular, sigaranın piskoza neden olabileceğini göstererek, kendi kendine tedavi hipotezini sorguluyor,” dedi. “Psikozun ilk evresinde olan kişilerde sigara içme ihtimali üç kat daha fazlaydı. Buna ek olarak, araştırmalar sonucunda, sigara tiryakilerinin, sigara içmeyenlere göre ortalama bir yıl daha önce psikotik hastalığa yakalandığı gözlendi.”

Beyindeki dopamin fazlalığı şizofreni gibi psikozların en iyi açıklaması olarak görülüyor. Beynin ön tarafında fazla miktarda bulunan dopamin, kuruntulara ve halüsinasyonlara neden olabiliyor. Bu tez, beyindeki dopamin miktarının değiştirildiği deneylerle kanıtlanmıştır. Dopamin-bloke edici ilaçlar şizofreniden kaynaklı belirtileri yumuşatırken, dopamini arttırmak hastaları daha kötü hale getirmektedir. Sigaradaki nikotin ise beynin daha fazla dopamin salgılamasına neden olmaktadır.

Cardiff Üniversitesi’nden Dr. Michael Owen konuyla ilgili olarak: “Aslında rastgele seçilmiş denemeler yapmadan bu nedenselliği kanıtlamak oldukça zor,” diyor. Ruh hastalıklarının gelişimini incelemenin oldukça karmaşık bir süreç olduğu bir gerçek ve buna katkı sağlayan bütün farklı nedenleri ayrı ayrı incelemek de oldukça zor. Bu yüzden, araştırmacılar, bir bağlantı olabileceğinin söylenmesine rağmen hiçbir şeyin sonuçlanamadığını ve daha yapılacak çok iş olduğunu önemle vurguladılar.

University College London’da Psikiyatri dalında öğretim görevliliği yapan, Michael Bloomfield, “Bu yeni çalışma, önceden yayımlanmış olan istatiksel analiz içeren bilimsel verilerle birleştirilmiştir. Eski analiz, sigara içmenin, hayatın ilerleyen zamanlarında şizofreniye yakalanma riskini artırdığı ortaya çıkarmıştı,” dedi. “Ancak, şizofreniye yakalanan insanların da sigaraya başlayabileceği üzerine olan hipotez hala mümkünken, bilim adamları sigara şizofreni riskini kesinlikle artırıyor diyecekler ise, çok daha fazla araştırma yapmak gereklidir.”

 


Kaynak: Bilimfili, “Schizophrenia Linked To Smoking,” http://www.iflscience.com/brain/why-are-schizophrenia-and-smoking-linked

Referans : Pedro Gurillo, Sameer Jauhar, Robin M Murray, James H MacCabe. “Does Tobacco Use Cause Psychosis? Systematic Review And Meta-analysis,” The Lancet, 2015, DOI: http://dx.doi.org/10.1016/S2215-0366(15)00152-2

Rahimdeki Bebeklerin Sigara Kullanan Annelerine Tepkileri

Mit 1: “Abartılacak bir şey yok ! Benim anne-babam da bana hamile iken sigara kullanıyormuş.”

Gerçek: Anne ve babanız aldığı riskin farkında değilmiş. Bebek ölümlerinin %40’nda (büyük bir oran, neredeyse yarı yarıya) hamilelik sırasında sigara kullanımının sebep olduğu düşünülüyor. Hamilelik sırasında sigara kullanımı düşük yapma ve premature doğum riskini artırıyor.

Mit 2: “Sigarayı bırakırsam daha stresli olurum, bu da bebeğimi daha fazla etkiler.”

Gerçek: Araştırmalara göre; sigarayı bırakmanın getirdiği stres, fetusun sağlığını sigara kullanımı kadar fazla etkilemiyor.

Mit 3: “Zaten hafif (light) sigara kullanıyorum. Bu daha güvenli.”

Gerçek: Öncelikle light sigaralar daha güvenli değildir. Pazarlamacının ne söylediğinin hiçbir öneminin olmamasıyla birlikte (nihayetinde kapitalist; hiçbir kapitalist kârına verdiği önemi insan sağlığına vermez); normal, light ya da süper-light sigara kullanımı da bebeğinize çokça zarar verir.

Karbonmonoksit (CO) yanma reaksiyonu sonucu ortaya çıkan zehirli bir gazdır. Bu gazı direkt olarak göremez ve koklayamazsınız, ancak sigara dumanında, gaz kazanlarında ve araçların egzos gazlarında bolca bulunur.

Nefes aldığınızda, CO ve oksijen ciğerleriniz vasıtasıyla kan damarlarınıza taşınır. Karbonmonoksit gazı kırmızı kan hücrelerinizdeki hemoglobine oksijenden 200 kat daha hızlı bir şekilde bağlanabilme özelliğindedir. Bu durum kırmızı kan hücrelerinizin vücudunuza ve bebeğinize oksijen taşımasını engeller.

Bebeğiniz her şeyde size bağımlıdır. Vücudunuza aldığınız her şey onu etkiler. Oksijen ve besin maddeleri; plasentanızdan bebeğinizin kan damarlarına taşındığı gibi, aldığınız bazı toksinler de aynı yol ile bebeğinizin kan dolaşımına katılır.

Yeni yapılan bir araştırma, hamile kadınlarda sigara kullanımının zararlı etkilerine daha fazla ışık tutuyor. 4D ultrasonla yapılan taramalarda, rahimdeki fetusun minik hareketleri gözlemlendi.

Fetuslar geliştikçe, genellikle ağızlarını hareket ettirirler ve kendilerine dokunurlar ve  kollarını kontrol edebilme yetisi kazanırlar. Bebeklerin büyümesini gözlemleme ile bilimciler rahimdeki fetusun dakika düzeyindeki hareketlerinin değerlendirilmesiyle potansiyel problemlerin saptanabileceğine inanıyorlar. Araştırmanın hamile kadınları sigara içme alışkanlığına son vermeleri noktasında tetikleyici olacağı ümit ediliyor.

Yukarıdaki görüntü grubu sigara kullanan annenin rahmindeki fetusu gösteriyor. Aşağıdaki görüntü grubu ise hamilelik sırasında sigara kullanmayan annenin rahmindeki fetusun görüntüsü.
Yukarıdaki görüntü grubu sigara kullanan annenin rahmindeki fetusu gösteriyor. Aşağıdaki görüntü grubu ise hamilelik sırasında sigara kullanmayan annenin rahmindeki fetusun görüntüsü.

Dr. Nadja Reissland, 20 anne adayının hareketli 4D ultrason taramaları üzerinde çalıştı. Anne adaylarının sigara kullanan dördünde, fetusun gelişiminin 24., 28., 32. ve 36. haftalarında binlerce minik hareketi kaydedildi.Middlesbrough ‘da James Cook University Hospital ‘da yapılan çalışmada, hamileliği sürecinde sigara kullanan bu dört anne adayının rahimlerindeki bebeklerin yüzlerine daha sık dokundukları görüldü.

Dr. Reissland’in sonuçları –kendisi çalışmayı daha geniş bir örneklemde tekrarlamayı umuyor– sigara kullanan annelerin bebeklerinin merkezi sinir sistemi gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya çıkardı.

Dr. Reissland; bu bulguların doğrulanabilmesi için, annenin stres durumu ve sigara kullanma bağlantısını da içeren daha spesifik etkilerin araştırılması için daha geniş ölçekli bir araştırmaya ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Her ne kadar gebelik sürecinde sigara kullanan anne sayısının geçen yıl toplanan verilere göre sürekli düşüşte olmasına rağmen, anne adaylarının %12′si sigara kullanımına hala devam ediyorlar. Araştırma; sigara kullanan hamile annelerin doğacak çocuklarının kalplerine zarar verme riski taşıdıklarını ve aynı zamanda da düşük yapma ve erken doğum riskini de arttırabildiğini ortaya koydu.

Fetus gelişim uzmanı olan Dr. Reissland, sigara kullanan annelerin korkuya kapılmamalarını bunun yerine onları sigarayı bırakmaları için yardım almaya çağırdığını söylüyor.

Aşağıdaki linkten orijinal çalışmaya ulaşabilir, .pdf olarak indirebilirsiniz.


Orijinal Araştırma: Bilimfili, http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/apa.13001/abstract

Düzenli Kahve Tüketimi, Belirli Hastalıklardan Ölüm Riskini Azaltıyor Olabilir

Yoğun bir gün içerisinde içtiğiniz ikinci ya da üçüncü bardak kahveniz, gün içinde uykunuzu açmaktan çok da fazlasını sağlıyor olabilir. Gün içerisinde doğru miktarlarda tüketilen kahve, kalp rahatsızlıklarından ve diğer hastalıklardan ölme riskini azaltıyor olabilir.

American Heart Association dergisi Circulation’da yayımlanan yeni bir çalışmaya göre; hergün düzeli olarak belirli miktarlarda kahve içen -günde 5 bardaktan az-  insanların nörolojik hastalıklar, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve tip 2 diyabetten ölme riskleri daha az. 

Verilere göre, tüketilen kahvenin kafeinli ya da kafeinsiz olması da farketmiyor. Araştırmadaki önermelere göre, kahvenin hastalıklardan ölme riskini azaltmasında tek etken kafein değil. Ayrıca, kahve çekirdeklerinin içerisinde doğal olarak bulunan kimyasal bileşikler de bu risklerin azaltılmasına yardımcı oluyor.

Araştırmanın baş yazarı Ming Ding:

‘’Kahve içerisindeki biyoaktif bileşikler insülin direncini ve sistematik inflamasyonu azaltıyor. Bu biyoaktif bileşikler kahve tüketimi ve ölüm oranı arasındaki ters orantıdan sorumlu olabilir. Fakat, bu etkileri meydana getiren biyolojik mekanizmaların çözümlenmesi için yeni araştırmalara ihtiyaç var.’’ 

Araştırmanın bulguları devam etmekte olan üç büyük araştırmanın verilerine dayanıyor; Nurses’ Health Study’den74,890 kadın, Nurses’ Health Study 2’den 93,054 kadın ve Health Professionals Follow-up Study’den 49,557 erkek. Yani toplamda araştırmada kullanılan veriler, 217,501 insanın dahil olduğu çalışmalardan elde edilmiş.

30 yıla kadar takip edilen katılımcıların onaylanmış gıda anketlerini kullanan araştırmacılar, dört yıllık süreçler içerisindeki kahve tüketimlerini değerlendirdiler. Bu süreç içerisinde 19,524 kadın ve 12,432 erkek geniş bir eksende sebeplerden ötürü (hastalık ve intihar gibi) hayatlarını kaybettiler.

Genellikle, sıklıkla kahve tüketen insanlar sigara ve alkol de tüketiyorlar. Sigara ve kahvenin etkilerinin ayrılabilmesi için araştırmacılar çalışmalarını, hiç sigara içmeyen katılımcılar üzerinde de tekrarladılar. Bulgulara göre, kahvenin ölüm riskini azaltması üzerine faydaları, sigara tüketmeyenlerde çok daha belirgin şekilde görülebiliyor.

Araştırmacılardan Frank Hu, kahvenin faydalarına dikkat çekerken bazı durumlarda zararlı olabileceğine dair de uyarıyor:

‘’ Düzenli kahve tüketimi, sağlıklı ve dengeli beslenmesin bir parçası haline getirilebilir. Fakat; özellikle hamile kadınlar ve çocuklar için de, kahve ve diğer içeceklerden alınan kafeinin risk oluşturma ihtimaline karşı da dikkatli olunmalı.’’ 

Araştırma kahve tüketimi ve hastalıklardan ölmenin arasındaki neden sonuç ilişkisinin gösterilmesi için dizayn edilmedi. Bundan dolayı, araştırmanın sonuçlarının dikkatle incelenmesi gerekiyor.

Daha önce yapılan çalışmalarda, kahve tüketimi ve toplam ve etkene bağlı ölüm riski arasında tutarlı olmayan ilişkiler bulunmuştu. Yapılan bu çalışma da, literatüre, düzenli kahve tüketiminin sağlık açısından faydaları olabileceğini ekliyor. Fakat, kahvenin vücut üzerinde nasıl bir etkisi olduğunun ve değişik kahve türlerinin bu rolü yerine getirip getirmediğinin belirlenmesi için yeni araştırmalara ihtiyaç duyuluyor.


İlgili Makale: Bilimfili, Ming Ding et al. Association of Coffee Consumption with Total and Cause-Specific Mortality in Three Large Prospective CohortsCirculation, 2015 DOI: 10.1161/CIRCULATIONAHA.115.017341

Sigarayı Bıraktıktan Sonra Vücutta Yaşananlar

Karikatür hoş bir şekilde bir sigara bağımlısı bir hastanın çırpınışını gösterse de, gerçekten de yeryüzündeki en sinsi öldürücülüğe sahip kimyasal karışımlardan biri olan sigaranın bırakılmasından hemen sonra vücutta bir takım değişiklikler oluyor. Bu değişikliklerin bir kısmı çok kısa sürede yaşanıyor ve aslına bakarsanız bir sigarayı her söndürdüğünüzde bunlar oluyor. Ancak bir süre sonra tekrar bir sigara yaktığınızda, uzun süreli değişimlere izin vermemiş oluyorsunuz. Bu nedenle kısa süreli değişimler arasında gidip geliyorsunuz. Gelin sigarayı bıraktıktan sonra vücudunuzda yaşanan bu değişimlerden sadece birkaç tanesine birlikte bakalım:

• 20 Dakika Sonra: Bir sigarayı söndürdüğünüz anda vücudunuz hızla sigaradan kaynaklı olumsuz etkilerle mücadeleye başlar. Sigara içerken artan kalp ritminiz, ancak 20 dakika sonunda normal seviyeye geri döndürülür.
• 2 Saat Sonra: Bazı çalışmalar, kalp ritminin normale dönmesinin 2 saati bulabileceğini göstermiştir. Dolayısıyla 2 saatten sık aralıklarla sigara içenlerin kalp ritmi, normal insanlarınkinin üzerindedir ve bu, ömür kısalmasıyla ilişkilendirilmektedir. Dahası, sigara kan basıncını da yükseltir. Bir sigaranın söndürülmesinden ancak 2 saat sonra kan basıncı normal düzeylere iner. Bunun ötesinde sigara sırasında kan, çevresel dolaşım sisteminden çekildiği için parmak uçlarında soğuma veya uyuşma görülebilir. Bunların düzelmesi de 2 saati bulur. Ne yazık ki nikotin bağımlılarında yoksunluk belirtileri de bu süreçte ortaya çıkar. Sigara bağımlısı olan hastalarda aşırı sigara isteği, telaşlılık, gerginlik ve bıkkınlık, baş dönmesi ve uyku sorunları, açlık hissi oluşur. Bu nedenle sigara bağımlılığı hastalığından kurtulmaya çalışanlarda sık yemek yeme ve kilo alımı görülebilir.
• 12 Saat Sonra: Yüksek seviyelerde zehirli olan (ki aslen egzoz gazı olan, sigara içerisindeki 4000 kimyasaldan biri olan) karbonmonoksit gazı düzeyleri normale dönmeye başlar. Karbonmonoksit, kan hücrelerine bağlanarak oksijenin bağlanma miktarını azaltır. Bu nedenle sigara bağımlılığına sahip hastalarda doku oksijenlenmesi normalin altındadır. Bu durum, ciddi kan ve dolaşım sistemi hastalıklarına neden olur.
• 1 Gün Sonra: Çeşitli kimyasalların tüketimi ve sigaranın etkileri nedeniyle sigara bağımlılığı olan hastaların kalp krizi riski, sigara kullanmayan insanlara göre %70 daha fazladır. Sigarayı bıraktıktan sadece 1 gün sonra, kalp krizi geçirme riskiniz düşmeye başlar. Ne yazık ki bu düşüş ani değildir ve zaman alacaktır. Bir diğer deyişle, sigarayı bıraksanız bile, bu zehirli kimyasal karışımı tükettiğiniz yıllar nedeniyle artmış olan kalp krizi riskiniz devam eder; fakat içmediğiniz sürece giderek azalır.
• 2 Gün Sonra: Sigara içmenin ölümcül olmayan ancak en bariz yan etkilerinden birisi duyu organlarının (özellikle koku ve tat duyularının) körelmesidir. Sigara içerisindeki kimyasallar, duyu organlarımızda bulunan sinir uçlarını öldürürler. Neyse ki, sigaranın bırakılmasından sadece 48 saat sonra bu reseptörlerin tekrar üretilmeye başladığı tespit edilmiştir. Bu nedenle sigarayı bırakanlar, nihayet eskisi gibi yiyecek ve içeceklerin tadını daha doygun bir şekilde almaya başlarlar. Bu, sigara içmeyenlerin yaşam kalitesinin daha yüksek olmasının nedenlerinden birisidir.
• 3 Gün Sonra: Vücudun öldürücülüğü oldukça yüksek olan nikotinle savaşı sonunda kazanılmaya başlanır. Artık vücudunuzda nikotin kalmamıştır. Ne yazık ki bu, sigara bağımlısı hastaların nikotin yoksunluğu krizlerinin en yüksek olduğu zamanların da, sigarayı bıraktıktan 3 gün sonra başlaması demektir… Madde bağımlılığından kurtulmak ne yazık ki çok kolay değil; ancak imkansız da değil! Bu süre sonunda iyileşme yolundaki hastalarda baş ağrısı, mide bulantısı, kramplar gibi fiziksel semptomlar görülür. Bunlarla savaşmanın en iyi yolu, sigara içmemeye devam ederek kendinizi ödüllendirmektir. Bunun yerine sağlıklı ama sevdiğiniz bir besinle kendinizi ödüllendirmeyi deneyin!
• 2-3 Hafta Sonra: Hastalıktan kurtulma mücadelesinin başlangıcından sadece birkaç hafta sonra, sigaranın elinizden aldığı düşük performansı geri kazanmaya başladığınızı göreceksiniz. Spor, seks, vb. yüksek enerji gerektiren fiziksel faaliyetlerdeki başarınız ve performansınız artmaya başlayacak. Sigaranın hızla tahrip ettiği akciğer fonksiyonlarınızın bir kısmını geri kazanmaya başlayacaksınız. Sigara bağımlısı hastaların, sigaranın zararlarını gerçekten görmeye başladıkları dönemler bu dönemlerdir. Çünkü akciğer kapasitelerinin ne kadar azaldığını görerek şaşırırlar. İşte bu şaşkınlıkla birlikte yoksunluk krizleri de giderek azalmaya başlar.
• 1-9 Ay Sonra: Ne yazık ki akciğerlerin kendisini tedaviye başlaması 1-9 ay arasını bulur. Bu organlarımızın içerisindeki kılsı yapılar (siller), sigara tarafından tahrip veya yok edilmiştir. Bu ufak yapılar, akciğer içerisinde biriken mukusu dışarı atmaya yarar ve hava geçişini kolaylaştırır. Aylar sonunda bu siller yeniden üretilmeye başlanır. Buna bağlı olarak, sigaranın getirdiği öksürük ve nefes darlığı da hızla yok olmaya başlar. Dahası, en ağır sigara bağımlılarının bile yoksunluk krizleri bu süreçte ortadan kalkar.
• 1 Yıl Sonra: 1 yıl çizgisi, sigara hastalığından kurtulmak için en önemli çizgidir. Kalp hastalıklarına yakalanma oranının 1 yıl öncesine göre %50 oranında düşer.
• 5 Yıl Sonra: Sigara içerisindeki kimyasalların önemli bir bölümü, kan damarlarınızın daralmasına neden olur. Bu durum, sigara bağımlısı hastalarda inme ve felç riskinin artmasına neden olur. Sigarayı bıraktıktan ancak 5-15 yıl sonra inme ve felç riskiniz, hayatında hiç sigara içmemiş birininkiyle aynı seviyeye döner.
• 10 Yıl Sonra: Sigaranın en ölümcül etkilerinden birisi kanserdir. Tabii ki, bunların başını Dünya’da öldürücülüğü 1 numara olan akciğer kanseri gelir. Dünya’daki tüm akciğer kanseri nedeniyle ölüm vakalarının %90’ından sigara sorumludur. Sigarayı bıraktıktan 10 yıl sonra akciğer kanserine yakalanma riskiniz, içtiğiniz zamanlardakine göre %50 oranında azalır. Evet, hala riskiniz hiç sigara içmemiş birinden yüksektir. Ancak yine de sigarayı bırakma sonucu azalma, dikkate değerdir. Dahası 10 yıl sonunda ağız, boğaz, yutak, idrar kesesi, böbrek ve pankreas kanserlerine yakalanma olasılığınız da hızla azalır.
• 15 Yıl Sonra: Nihayet 15 yıl sonunda, herhangi bir kalp hastalığına yakalanma riskiniz, hiç sigara içmemiş birininkiyle aynı seviyeye döner. Dahası koroner arter hastalığı, aritmi, angina, kalp enfeksiyonları ve diğer ritim bozukluğu hastalıklarına yakalanma riskiniz de azalır.
• 15+ Yıl Sonra: Amerikan Kalp Derneği’nin bildirdiğine göre 15+ yıl boyunca sigaradan uzak duran birinin ömrü, bu süreçte sigara içen birininkine göre 14 yıla kadar daha uzun olacaktır. Yani bir diğer deyişle, sigaradan uzak durduğunuz her bir gün, ömrünüze fazladan yaklaşık 1 gün eklemek gibidir!
Sigara bağımlılığı bir hastalıktır. Neyse ki bu, tedavi edilebilir bir hastalıktır.
Eğer ki hastalığınızın farkındaysanız, lütfen yardım almaktan çekinmeyin.
 
Kaynaklar ve İleri Okuma: