Bilim İnsanları Yanlışlıkla Havadan Su Elde Eden Nanoçubuklar Geliştirdi

Hatalarımızdan ders almak hayatın ana anahtarıdır. Pasifik Northwest Ulusal Laboratuvarı’ndan (PNNL) bir araştırmacı aynı şekilde hatasından ders çıkardı. Yanlışlıkla karbonca zengin nanoçubuklar üreten ekip,kazayla yapılan bu buluşun suya karşı tuhaf davranışlar sergilediğini göstererek, 20 yıllık teoriyi göstererek, potansiyel olarak düşük enerjiyle su elde edebilen ve ter tutmayan kumaşlarda kullanılabilecek bir teknoloji geliştirdiler.

Normalde çevredeki nem arttığında normal maddeler daha fazla su toplayabiliyor. Fakat bu yeni nanoçubuklar % 50 ila %80 arası nemde  tam tersini yaparak , suyu itiyor ve bu davranış herhangi bir materyalle paylaşılmıyor.Bu aralığın altında ise madde normal davranıyor ve böylece proses nem azaldığında tersinir hale geliyor.

“Bu materyal biraz sünger gibi davranıyor, tümüyle suyla doymadan önce kendi kendini sıkıyor,” diyor PNNL araştırmacısı ve materyalin yaratıcısı David Lao.

Bu nanoçubuklar manyetik nanoteller üretmek isterken, yanlışlıkla yaratıldı. Araştırmacılar bu kazaya göz attıklarında , buhar analiz cihazı kullanıyorlar. Satish Nune bu yapıların nem arttıkça ağırlık kaybettiğini fark etti.

Ekipmanın çalışmadığını zannederek, mikroskopa baktı ve nanoçubuklar arasında suyun durduğunu ve sonra yüksek nemde buharlaştığını gözlemledi.

Araştırmacıların bunun neden olduğunu bulmak için 2012 ve 2013 araştırmalarına baktılar ve suyun 1,5 nm alanda hapsolduğunda eş zamanlı olarak buharlaştığını gözlemlediler. 1990lara gittikçe , bilim insanlarının daha kristalize proteinlerde benzeri şeylerle karşılaştığını ve suyun neden hızla buharlaştığını bilinmeyen bir prosese yorduklarını gördüler.

Öyle PNNL araştırmacılar bu fenomeni ilk kez aksiyon halinde gözlemlediler. Ekibin hipotezi şöyleydi ; suyun yoğunlaşarak nanoçubuk dallarının bir araya gelmesine neden oluyordur. 1,5 nm eşiğine erişildiğinde su hızla buharlaşıyordu.

Bu keşif sayesinde çölde havadaki nemi toplayarak, belli bir nem seviyesine erişildiğinde suyu boşaltan bir sistem kurulabilir ya da fazla teri dışarı buharlaştırarak atan kumaşlar geliştirilebilir.

Ekip bu nanoçubukların mükemmel şekil ve boyutta olması için kontrol ederek, su ayrıştırma kabiliyetlerini % 10 ile 20 arası geliştirmeyi umuyor. Ayrıca bu metodun metanol gibi farklı sıvıları toplamak için kullanıp kullanılamayacağı araştırılacak.

Araştırma Nature Nanotechnology’de yayınlandı.

Videoda karbon nanoçubuklardan ilk su çıkarma denemesi görülüyor.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Kaynak:

  • GerçekBilim
  • Satish K. Nune, David B. Lao, David J. Heldebrant, Jian Liu, Matthew J. Olszta, Ravi K. Kukkadapu, Lyle M. Gordon, Manjula I. Nandasiri, Greg Whyatt, Chris Clayton, David W. Gotthold, Mark H. Engelhard & Herbert T. Schaef Anomalous water expulsion from carbon-based rods at high humidity Nature Nanotechnology (2016) doi:10.1038/nnano.2016.91 Received 22 September 2015 Accepted 28 April 2016 Published online 13 June 2016

Kullandıkça kazandıran ‘tuvalet’

Güney Kore’de Ulsan Ulusal Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nde (UNIST) insan dışkısını enerjiye çevirebilen bir laboratuvar inşa edildi. Köşk şeklinde tasarlanan Science Walden Pavillion adlı laboratuvar 122 metrekare boyutunda ve iki kattan oluşuyor. Sanatçı Seung-hyun Ko tarafından tasarlanan laboratuvar 25 Mayıs tarihinde kullanıma açıldı.

Science Walden Pavillion yöneticisi, UNIST öğretim görevlisi Prof. Jaeweon Cho “Science Walden Pavillion sadece bilimciler ve sanatçılar için bir merkez değil ayrıca sanat ve bilimi birbirine bağlayan bir aracı. Bu tasarım bir yaratıcı stüdyo ile bir araştırma laboratuvarının iç içe geçmesinin eşsiz bir örneği.” şeklinde konuştu. Nasıl çalışıyor?
Laboratuvarın ana araştırma konuları ‘Enerji Üreten Susuz Tuvalet Sistemi’ ve ‘Mikrobik Enerji Üretim Sistemi’. İlk katta bulunan susuz tuvalet sistemi, insan dışkısının su kullanılmadan işlenmesini sağlıyor. Sistem dışkıyı doğal biyolojik bir çözünme aşamasından geçirerek kurutulmuş kokusuz kompost benzeri bir malzemeye dönüştürüyor. Daha sonra mikrobik enerji üretim sisteminde bu kompost benzeri malzeme biyodizel yakıta ya da ısı enerjisine dönüştürülüyor.

Tuvaletin içindeki öğütme sistemi dışkıyı kuru ve kokusuz bir malzemeye dönüştürdüğünde buradan, içinde binlerce mikrop olan bir parçalama tankına aktarılıyor. Mikroplar toz haline gelen gübreden karbondioksit ve metan gazlarını üretiyor. Yüksek basınç ve bir kapsül kullanılarak karbondioksit, biyoyakıt üretmek üzere yeşil alg yetiştirilmesi için kullanılıyor. Metan ise daha sonra ısınma amaçlı yakıt olarak kullanılmak üzere depolanıyor. Amaç teknoloji dostu ekosistem oluşturmak
Projenin amacı şehirleşmenin ekosistemler üzerindeki olumsuz izlerini, insan atıklarını yenilenebilir enerjiye ve bir gelir kaynağına dönüştürerek azaltmak. Prof. Cho “Nihai amacımız sadece yeni tuvalet sistemiyle su kullanımını azaltmak ve atık su işleme tesislerinin işletme maliyetlerini düşürmek değil ayrıca teknolojik yenilikleri destekleyen ve insan dışkısının finansal değerinin olduğu ekonomik çeşitliliği sürdüren bir ekosistem oluşturmak” şeklinde konuştu.

Prof. Cho işlenmiş insan dışkısının parasal değerini belirleyebilen bir akıllı telefon uygulaması da geliştirdi. Uygulamayı kullanarak insanlar dışkılarını sanal para birimleri ile satabilecek. Ekip laboratuvarda yakında sanal para birimiyle satın alınabilen salatalar satmayı da planlıyor.

Eğer bu deney başarılı olursa ekip susuz tuvalet teknolojisini ve mikrobik enerji üretim sistemini gerçek hayatta da kullanmayı planlıyor.

Günde En Az 2 Litre Su İçmemiz Gerekir Mi?

Mit: “İnsanların sağlıklı kalabilmesi için günde ek olarak en az 2 litre (8 büyük bardak) su içmesi gerekir.”

Gerçek: İnsanın günde 2 litre su alması, tüketmesi gerekmektedir, evet. Ancak insanın günde ek olarak 2 litre su içmesine gerek yoktur. İnsanlar, bu 2 litrelik su ihtiyacımızı, bardakla içtiğimiz sudan ibaret sanmaktadırlar. Halbuki yediğimiz her şeyden bol miktarda su alırız. 2 litrelik su ihtiyacımızın neredeyse tamamı zaten bu yiyecek ve su dışı içecekler tarafından giderilir. Geri kalan kısmı ise, doğrudan su içerek tamamlarız. Dolayısıyla her gün ek olarak 2 litre su içilmesi bir gereklilik değildir. 2002’nin Kasım ayında Journal of Physiology dergisinde yayınlanan bir makale, ortalama bir insanın günde 2 litre ek su içmesi gerektiğine dair hiçbir bilimsel verinin olmadığı sonucuna varmıştır.

Bilgi-1: 2 litre, ortalama bir insanın günlük su ihtiyacıdır. Ancak bu ihtiyacın %20’si, sadece yediğimiz katı gıdalardan gelmektedir. İçtiğimiz su harici içeceklerin de ezici bir çoğunluğu sudur. Örneğin normal kolanın %90.31’i, diyet kolanın %99.8’i sudur. Benzer şekilde elma sularının yaklaşık %90’ı, üzüm sularının %84.51’i, limonataların %92.46’sı, portakal sularının %87.22’si sudur. Keza yediğimiz meyvelerin birçoğu bol miktarda su içerir. Örneğin elmaların %85.56’sı, kayısıların %73.23’ü, incirlerin %79.11’i, kavunların %91.85’i, portakalların %86.75’i, karpuzların %91.45’i, hatta muzun bile %74.91’i sudur!

Bilgi-2: Her birimiz, sadece terleme yoluyla günde ortalama yarım litre suyu dışarı veriyoruz. Ayrıca sadece nefes verirken bile, ağız ve burnunuzdan çıkan havayla günde ortalama 237 mililitre su kaybediyoruz. Ayrıca idrar ve dışkılama yoluyla da her gün 1.4 litre suyu dışarı atıyoruz. Bu ortalamaları topladığınızda, yaklaşık 2 litreye eşit olduğunu görüyorsunuz. Yani vücudunuzun günlük su ihtiyacına! İşte bu sayede su dengemizi sağlıyoruz.

 
Bilgi-3: Su içme miktarı, su kaybetme miktarıyla birebir doğru orantılıdır. Dolayısıyla bütün gün ılıman ya da serin/soğuk bir iklimde, yatarak gününü geçiren bir insanın alması gereken su miktarıyla, 45 derece sıcak altında ağır iş yapan bir işçinin alması gereken su miktarı tamamıyla farklı olacaktır. Benzer şekilde, alkollü içecekler gibi dehidrasyona (su kaybına) neden olacak yiyecek ve içeceklerin tüketilmesi, günlük su ihtiyacını arttırabilecektir. Zaten bu şekilde tüketim yapan biri, daha fazla susyacaktır.
Bilgi-4: Evrimsel süreç içerisinde tüm türler, vücutlarının su ihtiyacını karşılamaları gerektiğini anlamalarını sağlayan beyin kısımlarına sahiptirler. Beynimiz, vücudumuzdaki su miktarından haberdardır. Dolayısıyla, eğer ki su içmemiz gerekiyorsa, basitçe susarız. Bu sebeple, en normali bireylerin susadıkları zaman su içmeleridir. Günde 8 bardak (yaklaşık 2 litre) su içmeye çalışmanın çok fazla bir anlamı yoktur. Vücudunuz, suya ihtiyacınız olursa zaten size söyleyecektir. Tehlikeli olan, beyniniz size su içmeniz gerektiğini söylediğinde buna ayak diremek, ertelemek ve umursamamaktır.
Bilgi-5: Tüm bunları söylemişken, aşırıya kaçmamak kaydıyla fazladan su içmenizin size hiçbir zararı olmayacaktır. Düzenli ve ortalama üstü bir su tüketiminin kanla taşınan maddelerin düzenlenmesinde, derinin canlanmasında, kilo kaybında, günlük ortalama enerji miktarında, vücuttan toksik maddelerin atılmasında ve en önemlisi böbrek taşı oluşumunda önemli etkileri ve olumlu faydaları olduğu bilinmektedir. Hücrelerin mutlu bir şekilde içine gömülü bulunduğu sıvı içerisindeki suyun %2 oranında azalmasının, enerji düzeyinizde %20 civarında azalmaya neden olabildiği gösterilmiştir. Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada, egzersiz sonrası yaşanan %1.36 düzeyindeki sıvı kaybının duygusal hali ve konsantrasyonu kötüleştirdiği ve baş ağrısı sıklığını arttırdığı gösterilmiştir. Kendisini günde 2 litre su içmeye zorlayanların derilerinde canlanma, sindirim sistemlerinde rahatlama ve enerji seviyelerinde artış gözlenmiştir. Yarım litre suyu bir defada içen insanlarda geçici bir süre de olsa metabolizma %24-30 oranında hızlanmıştır.  Günde 2 litre su içenler her gün fazladan 96 kalori yakmıştır. Bu 2 araştırma, su tüketiminin kilo kayıplarına katkısını doğrulamaktadır.
Bilgi-6: Tabii unutmamak gerekiyor ki, vücut zaten alınan fazla suyun gerekmeyen kısmını idrarla birlikte dışarı atacaktır. Bu nedenle ortalama bir insan günde 6-7 defa idrar yaparken (çoğunlukla 4-10 defa arası normal kabul edilebilir), günde 2 litre su tüketen insanlarda bu ortalama günde 10 defaya kadar dayanır ki bu sıklık biraz daha arttığı zaman idrar yolu sorunları olduğundan şüphelenmeye başlanılır. Bu yüzden, günde “2 litre” olmasa bile, elinizden geldiğince (ancak özellikle de vücudunuz sizi uyardığı zamanlarda) su içmenizi Evrim Ağacı olarak tavsiye ediyoruz.

Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)

 

Bol Su içmenin Sağlığa Olan Faydası Ortaya Kondu

Bazen  kilo vermek için , bazen de şeker ,sodyum ve doymuş yağ oranlarını düşürmek için ya da doktor tavsiyesiyle su alımı arttırabilir. ABD’de yapılan yeni bir araştırmada, büyük kısmı bol su tüketen 18,300 kişi üzerinde yapılan testler günlük kalori alınımının % 1’e kadar düştüğü ve doymuş yağ, şeker, sodyum ve kolesterolün düştüğü görüldü.

İllinois Üniversitesi tarafından yayınlanan araştırmada, günlük 1,2 veya 3 bardak daha fazla su tüketimi yapan kişilerde,günde 68 ila 205 kalori azalma, sodyum miktarında 78 ila 235 mg azalma tespit edildi. Ayrıca İllinois Üniversitesi’nden kinesiyoloji ve toplum sağlığı profesörü Ruopeng An  tarafından yayınlanan araştırmada günlük 5 g ile 18 g daha az şeker ve kolesterol  ve 7 ila 21 mg azalması olduğu da belirtildi.

Beslenmede su alımı etkisinin etnik ırk, eğitim, gelir ve vücut ağırlığı ile benzer bir ilişkisi olduğu belirtiliyor. Bu bulgular sayesinde beslenmede su tüketiminin önemi belirtilerek, yüksek kalorili içeceklerin tüketiminin azaltılması yönünde spotlar yapılabilir.

Uluslararası Sağlık ve Beslenme Araştırması’ndan 2005-2012 yılları arasında alınan 4 dalga verisi, Sağlık İstatistikleri Ulusal Merkezi tarafından işlendi. Katılımcılara her iki günlük planda ne yiyip , içtikleri sorularak 3 ile 10 günlük aralıklarda incelendi.

Her kişinin içtiği su miktarı ve günlük beslenmedeki oranı hesaplandı. Şekersiz siyah çay,bitki çayı ve kahve su kaynağı olarak sayılmadı, fakat Prof. An’in hesaplamalarında beslenmede toplam su tüketimi de yer aldı.

Ortalama olarak katılımcılar günde 4,2 bardak su içti ki, bu toplam diyetsel su alımının % 30’una denk geliyordu. Katılımcılar ortalam 2157 kalori alırken, bunun 125 kalorisi şekerli içeceklerden ve 432 kalorisi isteğe bağlı yiyeceklerden, bunlar besleyiciliği düşük tatlı , pasta atıştırma karışımlardan sağlanabilir.

Aslında çok küçük olsa da katılımcıların su tüketiminde % 1 artış günlük kalori alımında 8,6 kalori azalmasıyla ilişkilendirildi. Su alımıyla yağ, şeker, sodyum ve kolesterol tüketimi hafif azalma görüldü.

Prof. An, kalori azalmasının en fazla orta yaşlı erkek ve kadınlarda olduğunu ve bunun grubun yüksek kalori alımıyla alakalı olabileceğini belirtti.

Kaynak:

Referans:  An, J. ‎McCaffrey. Plain water consumption in relation to energy intake and diet quality among US adults, 2005-2012. Journal of Human Nutrition and Dietetics, 2016; DOI: 10.1111/jhn.12368

Kahveye veya Çaya Şeker Atmamızın Gerçek Nedeni Nedir?

Eğer çaya ya da kahveye şeker katanlardansanız, bu eylemi muhtemelen içeceğinizi biraz daha tatlı hale getirmek için yaptığınızı düşünüyorsunuzdur. Ancak gerçekte; çaya ya da kahveye küçük bir miktar şeker katmanın tek sebebi onu biraz daha tatlı yapmak değildir. Bilim insanları; şekerin, acılığı azaltmada önemli bir etkisi olduğunu ve bunu yalnızca acılığa dair bir maskeleme yaparak değil temel kimyasını da etkileyerek yaptığını söylüyorlar.

Food and Function ‘da yayımlanan çalışmada, araştırmacılar kafein, şeker ve suyun moleküler düzeydeki etkileşiminin sıcak içeceklerin tadını etkilediğine dair yeni bir bakış ortaya çıkardılar.

Kafein, acı taddan sorumludur. Kafein molekülleri su içerisindeyken birbirlerine yapışma eğilimi gösterirler ve şeker ilavesi ile bu eğilim daha da artırılır. Yıllardan beri, bilim insanları; bu durumun su molekülleri arasındaki bağların şeker etrafında güçlenmesinden kaynaklı olduğunu kabul ediyorlardı.

Fakat, University of York ‘dan Seishi Shimizu öncülüğündeki araştırma; bu durumun altında yatan sebebin; su ve şeker molekülleri arasındaki çekim olduğunu ve bunun da kafein moleküllerinin şekerden kaçınmak için birbirlerine yapışmalarına (toplaşmalarına) sebep olduğunu ortaya koyuyor.

Bu da acı tadı neden daha az hissettiğimizin sebebi. Bu sürecin arkasındaki temel mantığın doğru şekilde kavranması gıda bilimine birçok açıdan fayda sağlayabilir.

Araştırmacılar; günlük yiyecek ve içeceklerimizin arkasındaki etkileşimleri ve aktiviteleri araştırmak için, gündelik yaşam ve mikroskobik alemi birbirine bağlayan teorik fiziksel kimyanın bir dalı olan istatistiksel termodinamiğikullandılar.


Kaynak:

  1. Bilimfili
  2. University of York, “Sugar in your cuppa… not just about a sweet tooth!”, http://www.york.ac.uk/news-and-events/news/2015/research/tea-coffee-sugar-chemistry/