Er bezi

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

Erkek gonadı olarak da bilinen testis, sperm ve testosteron hormonu üretmekten sorumlu eşleştirilmiş bir üreme organıdır. Testislerin gelişimi ve farklılaşması, embriyonik yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve erkek cinsel farklılaşması için kritik olan karmaşık süreçlerdir.

  • Latince’de** testis için kullanılan terim *”testis “tir.
  • Yunanca’da** ὄρχις (órkhis) olarak bilinir, muhtemelen anatomik benzerlik nedeniyle yumrulu bitkilerin bir cinsini de ifade eden bir terimdir.
  • Testisle ilişkilendirilen bir diğer Yunanca terim de δῐ́δῠμος (dídumos) olup “ikiz” anlamına gelir ve organların çift doğasını yansıtır.

İşlev ve Yapı

Birincil İşlevler

  • Spermatogenez: Erkek doğurganlığı için gerekli olan sperm hücrelerinin üretimi.
  • Hormon Üretimi: Testis, erkeğin ikincil cinsel özelliklerinin gelişmesinden ve üreme fonksiyonunun düzenlenmesinden sorumlu birincil erkek cinsiyet hormonu olan testosteron üretir.

Anatomik Konum**:

  • Testisler, vücudun dışına sarkan bir deri kesesi olan skrotumda bulunur. Bu dış konum, sperm üretimi için en uygun olan çekirdek vücut sıcaklığından biraz daha düşük sıcaklığın korunması için çok önemlidir.
  • Her testis, testisin üzerinde yer alan ve spermin olgunlaşması ve depolanmasında rol oynayan uzun, sarmal bir tüp olan epididim ile ilişkilidir.

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

Embriyolojik Gelişim

Gonadal Konum ve İlk Gelişim:

    • Gonadal Sırt**: Gonadların gelişimi, döllenmeden sonraki 4 ila 6. haftalarda embriyonun arka duvarında oluşan bir yapı olan gonadal sırtın orta kısmında başlar.
    • Primordial Germ Hücreleri**: Bu hücreler yolk kesesinden gonad sırtına göç eder ve burada koelomik epitele entegre olurlar. Bu epitelin kalınlaşması, sonunda gonadları oluşturacak olan gonadal kordonların oluşumuna yol açar.
    • Kayıtsız Evre**: Gelişimin 6. haftasına kadar gonadlar erkek ve dişi embriyolar arasında ayırt edilemez. Gelecekte testislere veya yumurtalıklara dönüşmesi genetik ve hormonal sinyallere bağlıdır.

    Testisin Farklılaşması:

      • SRY Geninin Rolü: Y kromozomu üzerinde bulunan cinsiyet belirleyici bölge Y (SRY) geni, testisin farklılaşmasını başlatmak için çok önemlidir. İfadesi, testis yapısının oluşmasında anahtar rol oynayan Sertoli hücrelerinin gelişimini tetikler.
      • Sertoli Hücrelerinin Oluşumu: 7. haftada Sertoli hücreleri SRY geninin etkisi altında koelomik epitel hücrelerinden farklılaşmaya başlar. Bu hücreler primordial germ hücrelerini çevreler ve testiküler kordonlar halinde organize olurlar.
      • Testis Kordonları: Sertoli hücreleri ve ilkel germ hücrelerinden oluşan testis kordonları, yüzey epiteli ile bağlantılarını kaybeder ve sonunda spermatogenezin gerçekleşeceği seminifer tübülleri oluşturmaya başlar.
      • Leydig Hücreleri: Buna paralel olarak mezonefrik (Wolffian) kanaldan göç eden hücreler Leydig hücrelerine farklılaşır. Testis kordonları arasında bulunan bu hücreler, erkek üreme sisteminin gelişimi de dahil olmak üzere erkek cinsel farklılaşması için gerekli olan testosteronu üretmeye başlar.

      Testiküler Bağ Dokusunun Gelişimi:

        • Tunica Albuginea’nın oluşumu: Embriyonik gelişimin 8. haftası civarında, testis kordonlarını çevreleyen mezenkim, testisi lobüllere bölen bağ dokusu septalarını oluşturmak üzere yoğunlaşır. Bu süreç aynı zamanda testisi saran yoğun bir bağ dokusu tabakası olan tunika albuginea oluşumuna da katkıda bulunur.
        • Seminifer Tübüller: Testis kordonları gelişmeye devam ettikçe, sperm üretim bölgeleri olan seminifer tübüllere farklılaşırlar. Bu tübüllerin en derin kısımları, spermleri efferent kanallara ve daha sonra epididime yönlendiren bir tübül ağı olan rete testisi oluşturmak için bağlanır.

        Daha Fazla Farklılaşma ve Türeme

        • Testislerin İnişi**: Fetal gelişimin son aşamalarında testisler karından skrotuma iner. Testislerin inişi olarak bilinen bu süreç iki aşamada gerçekleşir: gubernakulum tarafından yönlendirilen transabdominal faz ve hormonal sinyallerden, özellikle de androjenlerden etkilenen inguinoskrotal faz. Testislerin inmemesi, kriptorşidizm olarak bilinen bir durumdur ve düzeltilmediği takdirde doğurganlık sorunlarına ve testis kanseri riskinin artmasına yol açabilir.
        • Doğum Sonrası Gelişim**: Doğumdan sonra testisler, tamamen işlevsel hale gelerek hem sperm hem de testosteron üretmeye başladıkları ergenlik dönemine kadar nispeten uykuda kalır. Bu dönemde hipotalamik-hipofiz-gonadal eksenin olgunlaşması, ikincil cinsel özelliklerin gelişimi için gerekli olan testosteron üretimindeki artışı başlatır.

        Klinik Hususlar

        • Cinsel Gelişim Bozuklukları (DSD)**: SRY genindeki mutasyonlar veya hormonal yollardaki bozulmalar, gonadların doğru şekilde farklılaşmadığı, belirsiz cinsel organlara veya interseks durumlara yol açan cinsel gelişim bozukluklarına yol açabilir.
        • Testis Kanseri**: Testis, özellikle genç erkeklerde malignitelere karşı da hassastır, bu da düzenli kendi kendine muayeneyi ve erken teşhisi çok önemli hale getirir.

        Testisin Keşfi ve Anlaşılması

        Testis ve işlevlerinin keşfi ve anlaşılması, çeşitli antik, ortaçağ ve modern bilim insanlarının katkılarıyla şekillenerek yüzyıllar boyunca gelişmiştir. İşte testisin keşfi tarihindeki bazı önemli kilometre taşları:

        Antik Dönem

        Hippokrates (MÖ 460 civarı – 370 civarı):

          • Gözlem ve Tanımlamalar**: Genellikle “Tıbbın Babası” olarak kabul edilen Hipokrat, tıbbi yazılarında testisleri tanımlamıştır. Testisler ve erkek doğurganlığı arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş, rolleri tam olarak anlaşılmamış olsa da üreme için çok önemli olduklarını kabul etmiştir.
          • Humoral Teori**: Humoral teori doğrultusunda Hipokrat ve çağdaşları, testislerin hayati vücut sıvılarından biri olarak kabul edilen seminal sıvının üretiminde rol oynadığına inanıyordu.

          Aristoteles (MÖ 384-322):

            • İşlevsel Anlayış: Biyolojik çalışmalar yapan ilk düşünürlerden biri olan Aristoteles, testislerin meni üretiminde rol oynadığını ve erkek formunu korumak için önemli olduğunu öne sürmüştür. Testislerin seminal kanallara “ağırlık vererek” cinsel ilişki sırasında meni akışını kolaylaştırdığına inanıyordu.
            • Üreme Teorileri**: Aristoteles’in çalışmaları, fikirleri daha sonra modern standartlara göre yanlış veya eksik bulunsa da, erkek üreme anatomisine ilişkin sonraki anlayışların temelini oluşturmuştur.

            Roma ve Erken İslam Dönemi

            Galen (MS 129-c. 216):

              • Ayrıntılı Anatomik Tanımlar**: Önde gelen bir Romalı hekim olan Galen, testislerin ve epididim ve vas deferens gibi ilişkili yapıların ayrıntılı tanımlarını yapmıştır. Testislerin, vücut sıvılarının bir karışımı olduğunu düşündüğü spermi ürettiğine inanıyordu.
              • Daha Sonraki Tıp Üzerindeki Etkisi**: Galen’in fikirleri bin yıldan fazla bir süre boyunca tıbbi düşünceye hakim olmuş, Orta Çağ boyunca İslam alimlerini ve Avrupalı hekimleri etkilemiştir.

              İslam Altın Çağı (8-14. Yüzyıl):

                • İbn-i Sina (MS 980-1037)**: Etkili eseri *The Canon of Medicine* ile tanınan İbn-i Sina, Galenik teoriler üzerine inşa ederek testis ve üremedeki rolü hakkında daha fazla ayrıntı sağlamıştır. Çalışmaları hem İslam hem de daha sonraki Avrupalı akademisyenler için önemli bir referans olmuştur.
                • İbnü’n-Nefis (MS 1213-1288)**: Galen’in çalışmalarına eleştirel yorumlar getiren bir Arap hekim olan İbnü’n-Nefis, özellikle fizyoloji ve anatomi üzerine yaptığı tartışmalarda testisin anlaşılmasına da katkıda bulunmuştur.

                Rönesans ve Erken Modern Dönemler

                Andreas Vesalius (1514-1564):

                  • Anatomide Devrim**: Genellikle modern insan anatomisinin kurucusu olarak anılan Vesalius, 1543 yılında yayınlanan *De Humani Corporis Fabrica* (İnsan Vücudunun Yapısı Üzerine) adlı ufuk açıcı eserinde testisler de dahil olmak üzere insan vücudunun ayrıntılı anatomik çizimlerini ve tanımlarını yapmıştır.
                  • Galenik Fikirlere Meydan Okuma**: Vesalius’un çalışması Galen’in uzun süredir devam eden anatomik hatalarının çoğuna meydan okuyarak testis ve erkek üreme sistemindeki rolünün daha doğru bir tasvirini sunmuştur.

                  Regnier de Graaf (1641-1673):

                    • Üreme Biyolojisinin Öncüsü**: De Graaf, üreme sisteminin anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Testis de dahil olmak üzere erkek ve kadın üreme organları üzerinde ayrıntılı çalışmalar yapmış ve yumurtalıklardaki Graaf foliküllerini tanımlamıştır.
                    • Testis Fonksiyonu: Öncelikle kadın üreme sistemi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınmasına rağmen, De Graaf’ın çalışmaları testisin, özellikle de meni üretimindeki rolünün anlaşılmasını da geliştirmiştir.

                    Modern Dönem

                    John Hunter (1728-1793):

                      • Deneysel Fizyoloji**: Öncü bir cerrah ve anatomist olan Hunter, işlevini anlamak için hayvanlarda kastrasyon çalışmaları da dahil olmak üzere testis üzerinde deneyler yapmıştır. Çalışmaları, spesifik hormonlar henüz tanımlanmamış olsa da, testislerin hormonal rolüne ilişkin içgörüler sağlamıştır.
                      • Üreme Anatomisi**: Hunter’ın üreme anatomisi ve fizyolojisi çalışmalarına yaptığı katkılar, daha sonraki keşifler için temel oluşturmuştur.

                      Arnold Adolph Berthold (1803-1861):

                        • Endokrinolojinin Öncüsü**: Berthold, 1849’da belgelenmiş ilk endokrin deneyini gerçekleştirmesiyle tanınır. Hadım edilmiş horozların, testisler yeniden implante edilmedikçe tipik erkek özellikleri geliştirmediğini keşfetti ve testislerin erkek gelişimini ve davranışını etkileyen maddeler (hormonlar) salgıladığının anlaşılmasına yol açtı.
                        • Testosteron Keşfi: Berthold testosteronu spesifik olarak tanımlamamış olsa da, deneyleri testosteronun temel erkek cinsiyet hormonu olarak keşfedilmesine yol açan daha sonraki çalışmalara zemin hazırladı.

                        Testosteronun Keşfi (1935):

                          • Ernst Laqueur, Adolf Butenandt ve Leopold Ruzicka**: 1930’ların başında, bu bilim insanları testis özütlerinden testosteronu bağımsız olarak izole edip tanımladılar. Çalışmaları Butenandt ve Ruzicka’ya 1939 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü kazandırarak testisin hormon üretimindeki rolünün anlaşılmasında önemli bir dönüm noktası oldu.
                          • Tıp Üzerindeki Etkisi**: Testosteronun tanımlanması endokrinoloji alanında devrim yaratmış ve testisin hem üreme hem de daha geniş fizyolojik işlevlerdeki rolünün anlaşılmasını genişletmiştir.

                          Çağdaş Anlayış

                          • Üreme Tıbbı ve Genetiğinde Gelişmeler:
                            • Moleküler Biyoloji ve Genetik**: 20’nci yüzyılın ikinci yarısı ve 21’inci yüzyılın başlarında moleküler biyoloji, genetik ve yardımcı üreme teknolojilerinde hızlı ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu gelişmeler, testis gelişimi, işlevi ve bozukluklarının genetik düzenlemesi hakkında ayrıntılı bilgiler sağlamıştır.
                            • Bozuklukları Anlamak**: Modern tıp artık testis kanseri, kriptorşidizm ve hipogonadizm gibi durumları ve testisin bu hastalıklardaki rolünü daha iyi anlamakta, bu da gelişmiş tanı ve tedavi yaklaşımlarına yol açmaktadır.

                          İleri Okuma

                          1. McKusick, V. A. (1998). Mendelian Inheritance in Man: A Catalog of Human Genes and Genetic Disorders. 12th ed. Baltimore: Johns Hopkins University Press.
                          2. Hughes, I. A. (2001). Minireview: Sex differentiation. Endocrinology, 142(8), 3281-3287.
                          3. Gilbert, S. F. (2010). Developmental Biology. 9th ed. Sunderland, MA: Sinauer Associates.
                          4. Moore, K. L., Persaud, T. V. N., & Torchia, M. G. (2016). The Developing Human: Clinically Oriented Embryology. 10th ed. Philadelphia: Saunders Elsevier.
                          5. Sadler, T. W. (2018). Langman’s Medical Embryology. 14th ed. Philadelphia: Wolters Kluwer.

                          Kas Geliştiricilerle Testis Kanseri Arasındaki İlişki

                          Çalışma özellikle vücut geliştirme ve fitness alanında kullanılan yaygın maddeleri içeren kas geliştirici takviyeleri (MBS) vurgulamaktadır.

                          Kreatin:

                            • Vücut geliştirmede en yaygın kullanılan takviyelerden biri olan kreatin, kas hücrelerinde doğal olarak bulunan ve yüksek yoğunluklu egzersiz için enerji üretmeye yardımcı olan bir bileşiktir. Kas kütlesini artırma ve performansı iyileştirmedeki rolü nedeniyle popülerdir.
                            • Kreatinin kendisi genellikle güvenli olarak kabul edilse de, yoğun fiziksel antrenman yapan bireyler tarafından yaygın olarak kullanıldığı ve diğer takviyelerle birleştirildiğinde kanser risk profiline katkıda bulunabileceği için bu çalışmaya dahil edilmiştir.

                            Androstenedion:

                              • Androstenedion, testosteron ve östrojenin öncüsü olarak görev yapan bir steroid hormondur. Genellikle testosteron seviyelerini artırmak, kas büyümesini ve gücünü artırmak için kullanılır.
                              • Çalışmanın yazarları, androstenedionun endokrin sistemi etkileyebileceğini, muhtemelen testis hücrelerini etkileyebileceğini ve kanser riskini artırabileceğini belirtmiştir. Bu madde, testisler gibi hormonlara duyarlı dokularda kanserli değişikliklere yol açabilecek hormonal bozulma ile ilişkilendirilmiştir.

                              Protein Takviyeleri (Protein Tozları ve Kitle Kazandırıcılar):

                                • Çalışmada doğrudan bahsedilmemesine rağmen, protein takviyeleri genellikle kreatin ve androstenedion ile birlikte alınır. Birçok protein tozu, biyolojik etkilere sahip olabilecek amino asitler veya bitkisel özler gibi ek bileşiklerle güçlendirilmiştir.
                                • Proteinin kendisi doğrudan bir risk olarak görülmese de, sıklıkla kreatin ve diğer güçlendiricilerle birlikte takviye rejiminin bir parçası olarak kullanılır, bu da onu çoklu takviye kullanımıyla ilgili hale getirir.

                                Anabolik ve Prohormonal Bileşikler:

                                  • Androstenedionun yanı sıra, testosteronu uyarmak veya etkilerini taklit etmek için kullanılan başka prohormonlar ve anabolik bileşikler de vardır. Bu bileşikler bazen daha agresif kas geliştirme formülasyonlarında bulunur ve testosteron seviyelerindeki değişikliklerle bağlantılıdır.
                                  • Bu bileşiklerin uzun süreli kullanımı, özellikle genç yaşta kullanıldığında, testis sağlığını etkileyebilecek ve kanser riskini artırabilecek endokrin bozulma riskini artırabilir.

                                  Antrenman Öncesi Formülasyonlar:

                                    • Birçok antrenman öncesi takviyesi, performansı artırmak için uyarıcıları, amino asitleri ve bazen hormonları veya prohormonları birleştirir. Bazı antrenman öncesi takviyeleri, hormonal aktiviteyi uyarmak veya kas geliştirme etkilerini güçlendirmek için ek bileşikler içerir.
                                    • Çalışmada doğrudan incelenmemiş olsalar da, egzersiz öncesi takviyeler genellikle kas geliştirici takviyelerle örtüşmektedir ve diğer MBS’lerle birlikte kullanıldıklarında genel riske katkıda bulunabilirler.

                                    Çalışmanın bulguları öncelikle kreatin ve androstenedion etrafında yoğunlaşmaktadır, ancak uzun bir süre boyunca veya genç yaşta başlayan kas geliştirici veya testosteron artırıcı takviyelerin herhangi bir kombinasyonunun potansiyel olarak testis kanseri riskini artırabileceği anlamına gelmektedir. Birden fazla takviye türünün dahil edilmesi, özellikle erken kullanım ve uzun süreli kullanımda riski daha da artırıyor gibi görünmektedir.

                                    1. Çalışma Tasarımı ve Metodolojisi

                                    • Araştırma Kapsamı: Brown Üniversitesi’nden epidemiyolog Tongzhang Zheng tarafından yürütülen ve 2015 yılında *British Journal of Cancer* dergisinde yayınlanan bu çalışma, kas geliştirici takviyeler (MBS) ile son yıllarda görülme sıklığında kayda değer bir artış görülen bir kanser türü olan testiküler germ hücreli kanser (TGCC) arasındaki bağlantıya ilişkin ilk büyük ölçekli araştırmadır.
                                    • Katılımcı Detayları: Araştırmacılar Massachusetts ve Connecticut’tan 356’sı TGCC hastası, 513’ü sağlıklı kontrol grubu olmak üzere 900 erkekle derinlemesine görüşmeler gerçekleştirmiştir. Çalışmada kreatin, androstenedion ve diğer protein artırıcı takviyeler de dahil olmak üzere vücut geliştiriciler tarafından yaygın olarak kullanılan geniş bir MBS yelpazesi ele alınmıştır.
                                    • Veri Toplama: Katılımcılar, kullanılan MBS türleri ve sıklıkları, ilk kullanım yaşları ve kullanım süreleri ile ilgili ayrıntılı geçmişlerini vermişlerdir. Karıştırıcı faktörleri kontrol etmek için sigara, alkol kullanımı, spora katılım, fiziksel yaralanma öyküsü ve ailede kanser öyküsü gibi diğer potansiyel risk faktörleri hakkında da veri toplanmıştır.

                                    2. Anahtar Bulgular

                                    • Artan TGCC Riski: Sonuçlar, MBS kullanan erkeklerin, diğer değişkenler kontrol edildikten sonra bile, kullanmayanlara kıyasla TGCC geliştirme riskinin %65 daha yüksek olduğunu göstermiştir.
                                    • Erken Kullanım ve Süre ile Yükselen Risk:
                                      • Çoklu Takviyeler: Birden fazla türde takviye kullanan erkekler için risk *%177’ye* kadar dramatik bir şekilde artmıştır.
                                      • Erken Başlama: Takviye kullanımına 25 yaşından önce başlanması riskte önemli bir artışla ilişkilendirilmiştir.
                                      • Genişletilmiş Kullanım: Üç veya daha fazla yıl boyunca tutarlı kullanım da daha yüksek risk seviyeleriyle bağlantılıydı.
                                    • Korelasyon, Nedensellik Değil: Bu bulgular güçlü bir ilişkiye işaret etmekle birlikte, çalışma nedensellik ilişkisi kurmamaktadır. Ancak araştırmacılar, gözlemlenen korelasyonun testis kanseri için çevresel ve yaşam tarzı risk faktörleri üzerine yapılan çoğu çalışmadan daha güçlü olduğunu vurgulamıştır.

                                    3. Biyolojik Mekanizmalar ve Hipotezler

                                    • Androstenedion’un Potansiyel Rolü Testosteronun öncüsü olan androstenedionun endokrin sistemi etkilediği bilinmektedir. Yüksek testosteron seviyeleri veya sentetik hormon alımı normal testis fonksiyonunu bozabilir ve testislerdeki kanserojen yollara katkıda bulunabilir.
                                    • Kreatin ve Anabolik Güçlendiricilerin Etkisi: Kreatinin hücresel hidrasyon ve enerji depolanmasını etkilediği gözlemlenmiştir. Kreatinin kendisi tipik olarak kanserle bağlantılı olmasa da, kullanımı genellikle diğer anabolik arttırıcılarla birleştirilir ve potansiyel olarak hücresel DNA onarımını veya hormonal düzenlemeyi etkileyebilecek birleşik bir etki yaratır.
                                    • Oksidatif Stres ve DNA Hasarı: Bazı MBS’ler teorik olarak oksidatif stresi teşvik edebilir ve potansiyel olarak testis hücrelerinde DNA hasarına ve mutasyonlara yol açabilir. Kronik maruziyet hücresel anormalliklere yol açarak muhtemelen TGCC gelişimini tetikleyebilir.
                                    • Endokrin Bozucular: Birçok MBS’nin endokrin bozucu olarak hareket edebilen ve hormon dengesine müdahale eden bileşenler içerdiği bilinmektedir. Özellikle önemli gelişim dönemlerinde (örn. geç ergenlik) doğal hormon seviyelerinin bozulması, testis sağlığı üzerinde kalıcı etkilere sahip olabilir.

                                    4. TGCC Artışının Tarihsel Bağlamı

                                    • 1970’lerden Bu Yana Yükselen TGCC Oranları: Dünya genelinde testis kanseri görülme sıklığında 1970’lere kıyasla günümüzde 1,5 kattan daha fazla bir artış olmuştur. Araştırmacılar bu artışın kısmen yaşam tarzı değişikliklerine, özellikle de fitness kültürünün ve takviye kullanımının artan popülaritesine atfedilebileceğini öne sürmektedir.
                                    • Takviye Endüstrisindeki Büyümenin Etkisi: Vücut geliştirme ve fitness takviye endüstrisinin son yıllarda önemli ölçüde genişlemesiyle birlikte protein tozları, kreatin ve hormonal güçlendiriciler gibi ürünler daha erişilebilir hale gelmiştir. Bazı araştırmacılar, takviye kullanımındaki bu artışın TGCC insidansındaki artışla paralel olabileceğini öne sürmektedir, ancak bu hipotezi doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

                                    5. Çıkarımlar ve Gelecekteki Araştırma Yönelimleri

                                    • Mekanizmalar Üzerine Daha Fazla Araştırma İhtiyacı: MBS ve TGCC arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamak için, ilgili biyolojik mekanizmalar hakkında daha fazla araştırma yapılması gereklidir. Farklı takviye bileşenlerinin hücresel fonksiyon, DNA onarımı ve testis dokularındaki hormonal denge üzerindeki doğrudan etkisini araştıran çalışmalar faydalı olacaktır.
                                    • Yüksek Risk Gruplarına Odaklanın: Erken veya uzun süreli MBS kullanmaya başlayan genç erkekler gibi yüksek risk gruplarını hedef alan ek araştırmalar, uzun süreli MBS kullanımıyla ilişkili risk profilinin netleştirilmesine yardımcı olabilir.
                                    • Düzenleyici Hususlar: Sonunda nedensel bir bağlantı kurulursa, bu araştırma, özellikle genç bireyler için takviye kullanımına ilişkin düzenlemeleri etkileyebilir. Düzenleyici kurumlar, belirli hormonal veya anabolik takviyelere erişimi sınırlamayı veya potansiyel kanser risklerine ilişkin daha net etiketleme gerektirmeyi düşünebilir.
                                    • Önleyici Stratejiler: Sağlık kuruluşları bu bulguları, özellikle TGCC için daha yüksek genetik risk altında olan genç erkekler arasında gereksiz takviye kullanımını azaltmayı amaçlayan farkındalık kampanyalarını teşvik etmek için kullanabilir.

                                    6. Uyarılar ve İkazlar

                                    • Bileşik Değişkenler**: Çalışma çeşitli faktörleri kontrol altına almış olsa da, belirli beslenme alışkanlıkları veya yoğun egzersizden kaynaklanan fiziksel stres gibi ölçülmemiş değişkenlerin de artan riske katkıda bulunması mümkündür.
                                    • Takviye Formülasyonunda Değişkenlik**: Takviye endüstrisi tek tip olarak düzenlenmemiştir ve kas geliştirici ürünlerin bileşimi büyük ölçüde değişebilir. Bu çeşitlilik, hangi spesifik bileşiklerin gözlemlenen riske katkıda bulunabileceğini belirlemeyi zorlaştırmaktadır.
                                    • Bulguların Genelleştirilmesi**: Çalışma Massachusetts ve Connecticut’taki erkeklere odaklanmıştır, bu nedenle bulgular diğer popülasyonlara tamamen genellenemeyebilir. Çeşitli bölgelerdeki farklı genetik, çevresel veya yaşam tarzı faktörleri risk düzeylerini etkileyebilir.

                                    İleri Okuma
                                    1. Anawalt, B. D. (2001). Androgen abuse and the endocrine system. Endocrinology and Metabolism Clinics of North America, 30(3), 749-767.
                                    2. Gan, E. H., & Pearce, S. H. (2012). The endocrine effects of creatine and other muscle-enhancing supplements. The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, 97(4), 1127-1135.
                                    3. Fiona Macdonald, “Scientists find link between muscle-building supplements and testicular cancer”, http://www.sciencealert.com/uh-oh-scientists-find-link-between-muscle-building-supplements-and-testicular-cancer
                                    4. Li, N., Hauser, R., Holford, T., Zhu, Y., Zhang, Y., Bassig, B. A., … & Zheng, T. (2015). Muscle-building supplement use and increased risk of testicular germ cell cancer in men from Connecticut and Massachusetts. British Journal of Cancer, 112(7), 1247-1250. Retrieved from nature.com.
                                    5. Zheng, T., Li, N., Holford, T. R., Zhu, Y., Zhang, Y., Bassig, B. A., … & Hauser, R. (2015). Study finds cancer link for muscle-building supplements. News from Brown. Retrieved from news.brown.edu.
                                    6. Harvard T.H. Chan School of Public Health. (2015). Muscle-building supplements linked to testicular cancer. Harvard T.H. Chan School of Public Health News. Retrieved from hsph.harvard.edu.

                                    Evrimsel “Ses/Testis” Takası

                                    Derinden gelen erkek sesi, sadece insanlarda değil, benzer türlerde de dişilere çekici gelen bir özelliktir. Ama bazı erkekler için derin ses evrimsel açıdan pahalıya mâl olabiliyor.

                                    Düşük frekanslı, derin ve etkileyici bir sese sahip erkek uluyan maymun türleri (Alouatta türleri) üzerinde yapılan bir araştırma, evrimsel süreçte her şeyin bir bedeli ve olasıdır ki bir nedeni olduğunu gösteriyor, hem de erkekler için akılda kalıcı bir şekilde.

                                    Değişik uluyan maymun türlerinin, yaşadıkları farklı bölgeler ve çevrelere göre değerlendirildiklerinde, içinde bulundukları toplum alışkanlıklarının da üzerinde oldukça etkili olduğu anatomik varyasyonlara (farklılık) sahip oldukları biliniyor. Karada yaşayan en güçlü sese sahip hayvanlardan biri olan bu maymun türünün erkekleri, seslerini diğer erkekleri haremlerinde uzak tutmak için bir silah gibi kullanırlar. On klasik Alouatta türünün dokuzu üzerinde yapılan çalışmadan elde edilen ölçümlerde, birden çok dişiyi kontrol etme ve çiftleşme alanında tutma zorunluluğu olan topluluklarda, sesin derinliğini sağlamak için büyük bir hiyoide (dil kemiği) ve larinkse (gırtlak) sahip olan erkek uluyan maymunların testislerinin (er bezleri) daha küçük olduğu görüldü. Testis büyüklüğünün,sperm (erkek üreme hücresi) üretim kapasitesiyle doğrudan ilintili olduğu düşünüldüğünde, düşük frekanslı sesiyle daha çok dişiyi etkileyen ve dölleme şansını arttıran bir erkeğin, soyunu devam ettirmek için yeterince avantaj sağladığı ve çok fazla sperm üretecek büyük testislere gereksinimi olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Öte taraftan, dişilerin birden çok erkekle çiftleştiği uluyan maymun topluluklarındaki erkeklerin daha küçük hiyoid ve larinkse sahipken, hatırı sayılır boyutlarda testislere sahip olmaları şaşırtıcı değildir. Ele geçirdikleri tek şanslarını fazla sayıda sperm ile verimli kullanarak dişinin, kendi soyundan yavrular doğurmasını sağlamaya çalışırlar.

                                    Çiftleşme öncesi ses özelliklerine yatırım yaparak çiftleşme sonrası sperm rekabetinden uzak durmayı seçenlerle, tam tersini yapanların hedefinde aynı üreme içgüdüsü yatsa da, aralarındaki bu farkı, evrimin haksız rekabeti önleyici bir düzenlemesi olarak düşünebiliriz. Birinden birini özellikle tercih etme durumunda hissedenler için de; her tercihin, iktisat terimiyle, bir fırsat maliyeti olduğunu hatırlatırız.

                                    Karşılaştırabileceğimiz başka insan türleri olmaması nedeniyle, bu çalışmanın türümüze uyarlanabilir bir yanı yok, dolayısıyla ses ölçer veya başka bir ölçüm aleti bulmanıza da gerek yok şu an için.  Ancak benzer şekilde, kadınlar tarafından etkileyici bulunan düşük perdeli erkeksi sese sahip olanların, olmayanlara göre daha az sperm ürettikleri yönünde bir araştırmanın varlığından da bahsedelim.

                                    Yüksek frekanslı sese ancak küçük testislere sahip Alouatta seniculus türüne kulak verin :

                                    Click here to display content from SoundCloud.
                                    Learn more in SoundCloud’s privacy policy.

                                    Bir de düşük frekanslı sese ancak büyük testislere sahip Alouatta caraya türünü dinleyin :

                                    Click here to display content from SoundCloud.
                                    Learn more in SoundCloud’s privacy policy.


                                    Kaynak: 

                                    1. Bilimfili,
                                    2. Leigh W. Simmons , Marianne Peters, Gillian Rhodes Low Pitched Voices Are Perceived as Masculine and Attractive but Do They Predict Semen Quality in Men? Published: December 21, 2011DOI: 10.1371/journal.pone.0029271
                                    3. Dunn JC, Halenar LB, Davies TG, Cristobal-Azkarate J, Reby D, Sykes D, Dengg S, Fitch WT, Knapp LA. Evolutionary trade-off between vocal tract and testes dimensions in howler monkeys. Curr Biol. 2015 Nov 2;25(21):2839-44. doi: 10.1016/j.cub.2015.09.029. Epub 2015 Oct 22.

                                    Testislerdeki Tat Reseptörleri!

                                    Tat reseptörleri esasında yoğunlukla dilimizde bulunan ve tuzlu, tatlı, acı, ekşi ve umami tatları hissetmemizi sağlayan kimyasal algılayıcılardır. Fakat uzun bir süredir araştırmacılar bu reseptörlerin sadece dilimizde bulunmadığından haberdardı. Bugüne kadar araştırmacılar, kelimelerin tam anlamıyla, ağzımızdan anüsümüze kadar her yerde tat reseptörleri bulmayı başardılar: mide, pankreas, akciğer, beyin gibi nice organda… Son olaraksa bu tat reseptörlerinin testislerde de bulunduğu tespit edildi!

                                    Ne yazık ki, dilimizdekilerin aksine değişik organlarımızdaki tat reseptörlerinin tam olarak ne işe yaradığını henüz bilemiyoruz. Monell Kimyasal Duyu Merkezi’nden araştırmacı Bedrich Mosinger, Business Insider dergisine şunları söyledi:
                                    “Tat sistemi dışındaki tat reseptörleri ve sinyalleme proteinlerinin görevi hala net değildir. Bazı bölgelerde bazı şeker ve aminoasitleri algılamada görev aldıkları biliniyor. Ancak geri kalan kısımlarda, ağız-dışı tat reseptörlerinin ne işe yaradığı halen bilinmiyor.”
                                     
                                    Bu sırrı çözmek için araştırmacılar bu ağız-dışı tat reseptörlerinin olmadığı fareler geliştirmeye çalıştılar. Ancak sorunu görmeleri çok uzun sürmedi: bu şekilde geliştirilen fareler, üreyemiyorlardı. Yani testislerinde tat reseptörü bulunmayan ya da bu reseptörlerin fonksiyonları durdurulmuş olan fareler kısırlaşıyorlardı. Mosinger, bununla ilgili şu tanıları anlatıyor:
                                     
                                    “Bu şekilde üretilen fareler kısırlardı, sperm sayıları oldukça düşüktü ve spermatozoa düzgün gelişmiyordu. Bu reseptörlerin gelişimini durdurmak için kullandığımız ilaç, insanlarda yüksek kan kolesterolünü kontrol etmek amacıyla kullanılan ilaçla büyük oranda benzerdir. Dolayısıyla bu ilaçların insanlarda kısırlığa neden olabileceğinden şüphelenmeye başladık.”
                                     
                                    Bu ağız-dışı tat reseptörlerinin yeni bir görevinin keşfedilmesi, gelecekte geliştirilecek olan kısırlık tedavileri ve erkek üreme bozukluklarının tedavisi için umut ışığı olabilir. Aynı araştırma biriminden Robert Margolskee ise şunları söylüyor:
                                    “Birçok iyi bilim gibi, bizim araştırmamız da şimdilik cevaplardan çok yeni sorular doğurdu. Şimdi, testislerimizde tat reseptörlerinin nasıl çalıştığına dair kimyasal yolakları ve mekanizmaları keşfetmemiz gerekiyor. Böylece bunlar olmadan üreme kaybının neden yaşandığını anlayabiliriz.”