Beyin nasıl uyanıyor?

woke-up-before-your-alarm-stay-awake-dont-go-back-sleep.w654

 

Bern’deki biliminsanları beyindeki, uykudan ve anesteziden ani uyanmayı sağlayan mekanizmayı keşfetti. Çalışmanın sonucu, uyku düzensizliklerinin ve bitkisel hayatta bilincin geri getirilmesinin tıbbi tedavileri için yeni stratejiler sunuyor.

Kronik uyku rahatsızlığı İsviçre nüfusunun yüzde 10-20’sini etkiliyor ve neredeyse herkes uyku problemini hayatında en az bir kere tecrübe ediyor. Ayrıca kliniksel ve deneysel çalışmalar, genelde uykusuzluk hastalığını etkileyen uykunun niceliğinin (uyku derinliği gibi) iyi bir gece uykusu ve vücut ve zihin fonksiyonlarının iyileşmesi ile eşit öneme sahip olduğunu vurguluyor. Bern Üniversitesi ve Hastanesindeki araştırmacıların açıklamalarına göre, uyku bozukluklarının hayat kalitesi üzerindeki sonuçları gündüz vakti uykulu olma ve duygu durumunda değişikliklerin ötesine kadar gidiyor. Bilişsel bozukluk, hormonal dengesizlik ve kalple ilgili ya da metabolik bozukluklara yüksek duyarlılık zor algılanan kronik uyku problemleri ile sık ilişkili negatif etkilerin bazıları arasında.

Şimdi, uykunun niceliği ve niteliğinin, Alzheimer, Parkinson ve şizofreni de dahil olmak üzere birçok nörolojik rahatsızlığın erken işaretçisi olduğu düşünülüyor. Ne yazık ki ilaç stratejileri ve gelişmiş hayat hijyeni kombinasyonu sınırlı bir etkiye sahip. Yetersiz uyku niteliği ve niceliğinin tedavisi için “kişiselleştirilmiş tıp” stratejileri eksik.

 

Uyarılma ve bilinç için beyin devreleri

Bu yoğun deneysel çalışma, modern nöroloji bilimindeki bir bilinmezlik ve gizemi çözmek için heyecan verici bir anahtar olan, beyin devrelerinin uyku-uyanıklık döngüsünü ve bilinci nasıl kontrol ettiğini anlamak için yapıldı. Araştırmacılar iki yönlü bir keşif yaptılar: Fare beyninde inhibisyonu derin uykuyu sağlarken, aktivasyonu ani uyanıklığa sebep olan yeni bir devre keşfettiler. Çalışma Nature Neuroscience isimli akademik dergide yayımlandı.

Memeli uykusu, hızlı olmayan göz hareketi (NREM) uykusu ya da hafif uyku ve hızlı göz hareketi uykusu (REM) ya da derin/rüyalı uyku olarak iki klasik evreye ayrılır. Bu uyku evreleri için anahtar beyin devreleri tanımlanmıştı. Ancak uykunun ve rüyanın başlangıcı, korunması ve sonlanması gibi altta yatan asıl mekanizma bilinmiyordu.

Biliminsanları, hipotalamus ve talamus denilen iki beyin bölgesi arasında uyku sırasındaki EEG (elektroensefalogram) ritimleriyle ilişkili yeni bir sinirsel devre tespit etti. Bu devre sinyallerinin aktivasyonu hafif uykunun bitişi: Bilim insanları optogenetik adı verilen yeni bir teknolojiyi kullanarak milisaniye zaman ölçekli ışık titreşimleri ile hipotalamustan kontrol edilebilir nöronlar yaptılar ve kronik aktivasyonlarının uzun süreli uyanıklığı sağlarken geçici aktivasyonlarının hafif uyku sırasında ani uyanmalara yol açtığını gösterdiler. Bu devrenin hiperaktivitesi aşırı uyku rahatsızlığına sebep olurken dönüşümsel bir benzerlik içerisinde, uykusuzluk hastalığına da sebep olabilir. Böylece bu durum uyku bozukluklarında yeni bir terapisel hedef oluşturuyor.

 

Anestezi ve bilinçsizlikten çıkma nedeni

İlginç şekilde, devrenin uyarılma gücünün çok güçlü olması sebebiyle, aktivasyonu anestezi ve bilinçsizlikten çıkışa zemin hazırlıyor. Biliminsanlarına göre bu keşif, bitkisel hayata ya da minimal bilinç durumuna tedavi edici yaklaşımlar çok limitli olduğu için heyecan verici. Seçici olmayan derin elektriksel beyin uyarısı biraz başarı ile kullanılmıştı. Ama bunun altında yatan beyin mekanizmaları belirsiz kalmıştı. Bu çalışmada, biliminsanları bilinçsizlikten çıkmak için önemli bir seçici beyin devresini açığa kavuşturdular.

Beyin nasıl uyanıyor

Görsel açıklaması: Keşfedilen devrenin uyarılma gücü: Anesteziden çıkışın optogenetik ile kontrol edilen fare beyninden EEG kayıtları ile gösterilmiş örneği.

Araştırmacıların bu ikili buluşları uyanmanın beyin mekanizmasına ışık tuttu, uyku sorunlarının özel medikal tedavilerine yeni kapılar açtı ve bitkisel hayatta ya da minimal bilinç durumundaki hastaların iyileşmesi için bir yol haritası sağladı. Ancak araştırmacılar şimdilik çok önemli bir adım atmış olmalarına rağmen, bu sonuçlara dayalı yeni tedavi stratejilerinin tasarlanmasının biraz zaman alacağını vurguluyorlar.

Çeviren: Doğa Gündem

İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Blm

 

Kaynak:

  1. Bilim ve Gelecek
  2. ScienceDaily
  3. Antoine Adamantidis et al. Feedforward inhibitory circuit for arousal.Nature Neuroscience, December 2015 DOI: 10.1038/nn.4209

Uyurgezerler: Acı Hissetmiyorlar ve Yaralanmalara Rağmen Uyumaya Devam Ediyorlar!

Uyurgezerler üzerinde yapılan bir araştırma ortaya ilginç sonuçlar koydu: Uyurgezerler, uyanık oldukları süreç içinde yüksek migren ve baş ağrısı riski taşımalarına rağmen, uyurgezerlik esnasında acı hissetmeleri –acıya maruz bırakılsalar dahi- olanak dışı.
Araştırmanın sonuçlarına göre uyurgezerler, insomnia ve depresyon gibi baş ağrısı ve migrene sebep olabilecek hastalıklar elendiğinde bile, baş ağrısı için yaklaşık dört kat (risk oranı = 3,80), migren içinse yaklaşık 10 kat (risk oranı = 10,04) daha fazla vaka geçmişi bildiriminde bulunuyorlar.
Daha önce uyurgezerlik sırasında yaralanmayla sonuçlanan en az bir vaka geçmişi bulunan uyurgezerlerin %79’u, yaralanma esnasında herhangi bir acı hissetmediğini ve yaralanmalarına rağmen uykuya devam ettiklerini bildirdi. Fransa, Montpellier’de bulunan Gui-de-Chauliac Hastanesi psikiyatristi ve uyku tıbbı uzmanı, baş araştırmacı Dr. Regis Lopez, konu hakkında şunu söylüyor:
 
“Bulduğumuz en ilginç sonuç, uyurgezerlerin yaralanma esnasında deneyimledikleri acı algısının eksikliğiydi. Uyurgezerlik ile ilintili bir ağrı yitimi olayını ilk kez gözlemledik.”
Lopez ve çalışma arkadaşı PhD. Isabelle Jaussent ve Prof. Yves Dauvilliers, 100 sağlıklı insandan oluşan kontrol grubu, 55’i erkek, 45’i kadın olmak üzere toplam 100 uyurgezerlik teşhisi konmuş hasta grubu üzerinde çapraz karşılaştırmalı bir araştırma yürüttü. Uyurgezerlerin ortalama yaşı 30 olarak belirlendi. Gün içinde deneyimlenen ağrı şikayetleri, kronik baş ağrısının sıklığı ve başağrısı karakteristiğinin değerlendirildiği sorular ile bir klinisyen tarafından kontrol edildi.
47 uyurgezer, yaralanma ile sonuçlanan en az bir vaka bildiriminde bulundu. Sadece 10’u ağrı kaynaklı bir ani uyanma yaşadığını belirtti. Kalan 37 uyurgezer ise vaka anında bir acı hissetmediklerini, fakat olay gecesinin devamında veya sabahında acı hissettiklerini söyledi.
Örnek olarak, 3. kattan atlayarak birkaç kırık ile sonuçlanan bir sakatlanma yaşayan hasta, gecenin ilerleyen saatlerinde uyanıncaya dek herhangi bir acı hissetmediğini belirtti. Başka bir hasta ise uyurgezerlik anında evinin çatısına tırmandığını ve düştüğünü ancak sabaha olana kadar uyanmadığını beyan etti. Lopez, konu hakkında şunları söylüyor:
“Elde ettiğimiz sonuçlar, uyurgezerlik mekanizmalarının nasıl işlediğini anlamamıza yardımcı olabilir. Ayrışık uyarılma fazının, uyku-uyanıklık davranışı bileşenlerini, bilinci ve ağrı algısını etkileyebileceği hipotezini kurduk.”
 
 
Düzenleyen: Mert Karagözoğlu (Evrim Ağacı)
 
Kaynak: ScienceDaily
  1. Régis Lopez, Isabelle Jaussent, Yves Dauvilliers. Pain in Sleepwalking: A Clinical Enigma. SLEEP, 2015; 38 (11): 1693 DOI:10.5665/sleep.5144