Prepagel

İçerik ve Etken Maddeler: Prepagel, şeffaf ve hızlı emilen bir jel formunda olup her 1 gramında 0,01 g aescin (escin) ve 0,05 g dietilamin salisilat içerir. Bu etkin maddeler, travmatik yaralanmalarda ve kas-iskelet sistemi ağrılarında ödem giderici, iltihap azaltıcı ve ağrı kesici etki gösterir. Prepagel formülünde ayrıca lavanta yağı, portakal çiçeği (neroli) yağı ve izopropanol gibi yardımcı maddeler bulunur. Aescin, at kestanesi bitkisinden elde edilen bir triterpen saponindir; dietilamin salisilat ise topikal bir salisilat türevi analjeziktir.

  • Aescin (Escin): At kestanesinin (Aesculus hippocastanum) aktif bileşeni olan escin, anti-ödem, anti-enflamatuvar ve venotonik özelliklere sahiptir. Kılcal damarlardan sıvı sızmasını azaltarak dokulardaki ödemi çözümler; bu etki kısmen escinin hyaluronidaz enzimini inhibe etmesiyle açıklanmaktadır. Hyaluronidaz baskılanınca dokulardaki hyaluronik asit korunur ve vasküler sıvı kaçağı azalır. Escin ayrıca bradikinin kaynaklı kılcal geçirgenlik artışını engelleyerek yangıyı sınırlar. Yeni veriler, escinin anti-enflamatuvar etkilerinde glukokortikoid reseptörlerini ve ilgili sinyal yolaklarını (NF-κB, AP-1 gibi) modüle edebileceğini göstermektedir. Bu sayede escin, iltihaplı dokularda damar geçirgenliğini azaltıp ödem oluşumunu engellerken antioksidan etki de gösterebilir. Sonuç olarak escin, lokal yumuşak doku yaralanmalarında (ezik, burkulma vb.) ve kronik venöz yetmezlikte ödem ve ağrıyı azaltmada etkin bulunmuştur.
  • Dietilamin Salisilat: Salisilik asidin dietilamin tuzu olan bu bileşik, topikal uygulamada NSAİİ benzeri analjezik ve antienflamatuvar etki gösterir. Mekanizması, prostaglandin sentezini azaltan siklooksijenaz (COX-1 ve COX-2) enzim inhibisyonuna dayanır. Bu yolla lokal olarak ağrıyı ve enflamasyonu dindirir. Dietilamin salisilat, kas ağrıları, yumuşak doku romatizması, bel ağrısı (lumbago, siyatik) gibi durumlarda ilk basamak topikal tedavi ajanlarından biridir. Cilde uygulandığında bir miktar rubefacient (ısı ve kızarıklık) etkisi de olabilir, bu da kan akışını artırarak iyileşmeye katkı sağlar. Formülasyonda %5 oranında bulunması, derin dokularda analjezik etkinin hissedilmesine yardımcı olur. Bununla birlikte salisilat türevlerinin deriden sistemik emilimi düşük dozlarda minimaldir; ancak geniş yüzeylere uzun süre uygulanırsa sistemik dolaşıma geçerek potansiyel yan etkilere neden olabilir (örneğin salisilat toksisitesi belirtisi olan kulak çınlaması, vb. riski).

Yardımcı Maddeler ve Hyaluronik Asit: Prepagel’deki yardımcı maddeler, jelin kıvamını, emilimini ve cilt toleransını artırmaya yöneliktir. Karbomer türevi bir jelleyici, trometamol (Tris) nötrleştirici, ve lavanta ile neroli yağları hoş bir koku ve ferahlık sağlar. İzopropanol, serinletici etkisiyle hızla buharlaşarak jelin çabuk kurumasına yardımcı olur. Formülde dikkat çeken bir diğer bileşen hyaluronik asit olup, farmakolojik açıdan dokular için önemli bir destek sunar:

  • Hyaluronik Asit: Vücutta doğal olarak bulunan bu yüksek molekül ağırlıklı glikozaminoglikan, eklem kıkırdağı ve sinovyal sıvının ana bileşenlerindendir. Su tutma ve viskozite sağlama kapasitesi sayesinde uygulandığı bölgede nemi korur, dokuları kayganlaştırır ve mikroçevreyi iyileşmeye elverişli hale getirir. Topikal hyaluronik asit uygulamalarının, hasarlı dokularda hücre göçü ve doku onarımını hızlandırdığı gösterilmiştir. Ayrıca, hyaluronik asit anti-enflamatuvar etkiler de sergileyebilir; yüksek moleküler ağırlıklı formları ile inflamatuvar yanıtı azaltıp yara iyileşmesini destekler. Eklemlerde ise hyaluronik asit, kıkırdak yüzeyler arasında yağlayıcı etki yaparak sürtünmeyi ve ağrıyı azaltır. Klinik olarak, hyaluronik asit uygulamaları eklem sağlığını iyileştirmekte, ağrıyı azaltmakta ve hasarlı dokuların iyileşmesine katkı sağlamaktadır. Prepagel içeriğindeki hyaluronik asit, jelin etkin maddelerinin hedef bölgede daha uzun süre kalmasını ve etkisini göstermesini kolaylaştırır; aynı zamanda dokularda nemli bir ortam sağlayarak kas ve tendon iyileşmesini hızlandırabilir.

Etkime Mekanizmaları: Prepagel’in kas, tendon ve eklem ağrılarına karşı etkisi, içerdiği etkin maddelerin sinerjik mekanizmalarından kaynaklanır:

  • Anti-ödem ve Antienflamatuvar Etki: Escin, kılcal damarlardaki endotel bariyerini güçlendirip ödem sıvısının sızmasını engeller; bu yolla travma sonrası şişlik ve inflamasyonu hızla azaltır. Dietilamin salisilat ise lokal prostaglandin üretimini baskılayarak iltihap ve ağrı reaksiyonunu dindirir. Birlikte kullanıldıklarında escin, dokuda oluşan ödemi çözüp basıncı azaltırken; salisilat ağrı sinyallerini ve inflamatuvar aracıları inhibe eder. Bu çift yönlü etki hem ağrının hissedilmesini engeller hem de altta yatan inflamatuvar süreci sınırlar. Sonuçta kas ve eklem hareketleri kolaylaşır, iyileşme süreci hızlanır.
  • Mikrosirkülasyon ve Doku Onarımı: Escin’in venotonik etkisi, uygulama bölgesindeki kan dolaşımını iyileştirerek dokulara oksijen ve besin iletimini artırır. Özellikle hipoksiye duyarlı yaralanmış kılcal damarları koruyarak, hasarlı dokuda daha çabuk onarım sağlar. Dietilamin salisilatın rubefacient özelliği de yüzeyel dolaşıma katkıda bulunarak escinin bu etkisini destekler. Hyaluronik asit ise doku iyileşmesinde iskelet görevi görüp hücre yenilenmesini teşvik eder; iltihap ortamında sitokin dengesini düzenleyerek ağrı reseptörlerinin uyarılmasını azaltır. Bu mekanizmalar sayesinde Prepagel uygulanan bölgede hem semptomatik rahatlama (ağrının azalması) hem de altta yatan hasarın giderilmesi yönünde fayda sağlar.

Kullanım Alanları (Endikasyonlar):

Prepagel, kas, tendon ve eklem ağrılarının giderilmesinde lokal tedavi olarak kullanılır. Özellikle spor yaralanmaları veya travmalar sonrası gelişen yumuşak doku zedelenmelerinde etkilidir:

  • Kas ve Tendon Yaralanmaları: Ezilme, çarpma, gerilme ve burkulma (distorisyon) sonucu oluşan ağrı, şişlik ve morlukların tedavisinde Prepagel önerilir. Örneğin sporcularda sık görülen kas zorlanmaları, tendon çekmesi veya lif incinmelerinde ödemi çözüp ağrıyı dindirdiği gösterilmiştir. Tendon kılıfı iltihaplarında (tendovaginit, tendinit) da enflamasyonu azaltarak hareket kısıtlılığını giderir.
  • Eklem ve Sırt Ağrıları: Eklem çevresi yumuşak dokuların incinmesi veya zorlanmasıyla oluşan diz, omuz, ayak bileği ağrılarında topikal destek sağlar. Bel ağrısı (lumbago) veya boyun tutulması (servikal strain) gibi kas kaynaklı iskelet ağrılarında da ağrıyı hafifletir. Siyatik gibi durumlarda kombine tedavinin parçası olarak lokal rahatlama sunar. Ayrıca omurga çevresi kasların gerginliğine bağlı ağrılarda, jelin masajla uygulanması analjezik etki oluşturur.
  • Travma ve Morarmalar: Çarpma sonucu oluşan hematom (kan toplanması), çürük ve şişliklerde anti-ödematöz etkisiyle toparlanmayı hızlandırır. Kaza veya spor sakatlanmalarında, uygulama sonrası kısa sürede şişliğin indiği ve hassasiyetin azaldığı klinik olarak gözlemlenmiştir. Bu nedenle Prepagel, darbeye bağlı yumuşak doku zedelenmelerinde ilk müdahale tedavilerinden biri olarak önerilmektedir.
  • Dolaşım Bozukluklarına Bağlı Ağrılar: Yüzeyel toplardamar iltihabı (tromboflebit) ve varis kaynaklı bacak ağrılarında da kullanılabilir. Escin içeriği sayesinde venöz dolaşımı destekleyip enflamasyonu azalttığı için, bu tip durumlarda ağrı ve şişliği geçici olarak hafifletebilir. Ancak bu endikasyonlarda genellikle doktor önerisiyle ve diğer tedavilere ek olarak kullanılır.

Klinik Etkinlik ve Kanıtlar: Prepagel’in etkin maddelerinin kombinasyon halinde kullanımının etkinliği bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Özellikle spor yaralanmaları ve akut travmalar üzerine yapılan kontrollü klinik çalışmalardan elde edilen bulgular dikkat çekicidir:

  • Akut Spor Yaralanmaları: Kontüzyon, burkulma gibi spor sakatlıkları olan 100’ün üzerindeki hasta ile yürütülen çift kör çalışmalarda, escin + salisilat jeli uygulanan gruplarda plaseboya kıyasla ağrı ve hassasiyette belirgin azalma saptanmıştır. Bir çalışmada, yaralanma bölgesine uygulanan escin (%1 veya %2) + dietilamin salisilat (%5) jelinin ilk 6 saat içinde ağrılı hassasiyeti ölçülen plasebo grubuna göre anlamlı düzeyde düşürdüğü rapor edilmiştir (p<0,001). Aynı çalışmada tedavi grubundaki hastaların ağrılarının plaseboya kıyasla daha hızlı düzeldiği ve normal basınç toleransına daha çabuk ulaştıkları gösterilmiştir. İki farklı escin dozunu karşılaştıran sonuçlar, her iki aktif jelin de eşdeğer düzeyde etkili olduğunu, dolayısıyla %1 escin içeren formülün yeterli etkinlik sağladığını ortaya koymuştur.
  • Etkililik ve Tolerabilite: Topikal escin-salisilat kombinasyonunun kısa vadede ağrıyı azaltmada etkili ve güvenilir olduğu birden fazla klinik araştırmada belirtilmiştir. Örneğin, spor yaralanmalı hastalarda yapılan bir çalışmada 24 saatlik izlemede aktif jel kullanan grupta hiçbir ciddi istenmeyen etki görülmezken, plasebo grubuna göre belirgin üstünlük saptanmıştır. Bu bulgular, escin ve salisilatın birlikte kullanılmasının sağladığı sinerjik etkinin pratikte anlamlı bir klinik fayda yarattığını desteklemektedir. Ayrıca kronik venöz yetmezlik hastalarında escin jelinin uzun süreli kullanımda bacak şişliklerini azaltıp semptomları hafiflettiğini bildiren çalışmalar mevcuttur. Genel olarak, literatürde son yıllarda yer alan derlemeler, escin içeren topikal jellerin künt travmalar sonrası ağrı ve ödem kontrolünde plaseboya üstün ve oldukça iyi tolere edilen ajanlar olduğunu vurgulamaktadır.

Olası Yan Etkiler: Prepagel genellikle iyi tolere edilen bir topikal preparattır; kontrollü çalışmalarda plasebodan farklı ciddi bir yan etki bildirilmemiştir. Yan etki potansiyeli, içeriğindeki bileşenlerin lokal ve sistemik etkilerine bağlı olarak düşük düzeydedir:

  • Lokal Cilt Reaksiyonları: Çok nadiren, uygulama bölgesinde kızarıklık, kaşıntı, kuruluk veya döküntü gibi alerjik cilt reaksiyonları görülebilir. Bu tip reaksiyonlar genellikle formüldeki escin, salisilat veya esansiyel yağlara duyarlılığı olan bireylerde ortaya çıkar ve ilaç kesildiğinde hızla geriler. Yaygın popülasyonda bu reaksiyonlar oldukça seyrektir (≤%0,1) ve çoğu hasta için ürün cilde uyumludur.
  • Sistemik Etkiler: Önerilen şekilde haricen kullanıldığında etkin maddelerin dolaşıma geçişi ihmal edilecek kadar azdır. Bu nedenle sistemik yan etkiler (örneğin salisilatlara bağlı mide rahatsızlığı, kanama eğilimi veya escine bağlı genel etkiler) beklenmez. Bununla birlikte, geniş cilt alanlarına uzun süreli uygulama yapıldığında dietilamin salisilatın deriden emilip salisilatizm yapma ihtimali kuramsal olarak bulunmaktadır. Böyle bir durumda kulak çınlaması, baş ağrısı, sersemlik gibi belirtiler görülebileceğinden, yüksek dozda ve büyük bölgelerde kronik kullanım önerilmez. Benzer şekilde escinin de yüksek sistemik düzeylerde antikoagülan etkileşim potansiyeli vardır (aşağıya bakınız), ancak topikal kullanımda bu düzeylere genellikle ulaşılmaz.
  • Diğer: İçerikteki izopropanol nedeniyle açık yaraya uygulandığında kısa süreli yanma hissi olabilir. Lavanta ve portakal çiçeği yağları koku hassasiyeti olanlarda hafif tahriş yapabilir ancak konsantrasyonları düşüktür. Ürünün gözle temasından kaçınılmalıdır; temas halinde irritasyon yapabilir.

Kontrendikasyonlar ve Uyarılar: Prepagel kullanımı bazı durumlarda sakıncalı olabileceğinden dikkatli olunmalıdır:

  • Alerji ve Aşırı Duyarlılık: İçeriğindeki escine, salisilatlara (örneğin aspirine) veya diğer yardımcı maddelere karşı bilinen alerjisi olan hastalarda kullanılmamalıdır. Salisilatlar, aspirin duyarlı astımı olan bireylerde bronkospazm tetikleyebilir; bu nedenle böyle bir öykü varlığında topikal dahi olsa salisilat içeren ürünlerden kaçınılmalıdır.
  • Hasarlı Cilt: Prepagel’i açık yaralara, mukozalara veya enfekte/irrite cilt bölgelerine uygulamaktan kaçınılmalıdır. Deri bütünlüğü bozulmuş bölgelerde emilim artabileceği ve alkol bazlı jel tahriş yapabileceği için bu durumlarda tercih edilmez. Aynı şekilde, yeni yapılmış radyoterapi alanlarına uygulama önerilmez.
  • Geniş Alan Uygulaması: Çok geniş vücut yüzeylerine uzun süreli uygulamalardan kaçınılmalıdır. Bu durumlarda diyetilamin salisilatın sistemik dolaşıma geçip sülfonilüre türevi diyabet ilaçlarının etkisini artırabileceği veya metotreksat gibi ilaçların toksisitesini yükseltebileceği bildirilmiştir. Yine escin yüksek dozlarda antikoagülanların etkisini potansiyel olarak artırabilir. Bu etkileşimler her ne kadar topikal kullanımda nadir ve ekstrem durumlar için geçerli olsa da, kan sulandırıcı veya diyabet ilacı kullanan hastaların geniş alanda uzun süre Prepagel uygulamasından kaçınmaları önerilir.
  • Çocuklar ve Hamilelik: Çocuklarda, özellikle çok küçük yaşlarda, ciltleri daha geçirgen olduğundan dikkatli kullanılmalıdır. Bebek ve küçük çocuklarda doktor önerisi olmadan geniş alanlara uygulanması sakıncalı olabilir. Hamilelerde ise ilacın güvenliği tam bilinmediğinden, gerekli değilse kullanılmamalı; kullanılacaksa kısa süreli ve sınırlı bölgede uygulanmalıdır (Gebelik kategorisi C). Emziren anneler, jeli göğüs bölgesine uygulamaktan kaçınmalıdır.
  • Diğer Durumlar: Şiddetli böbrek yetmezliği olan hastalarda, salisilatın birikme riski nedeniyle dikkat edilmelidir. Eğer hasta yakın dönemde benzer içerikli başka bir topikal ürün kullanmışsa (örneğin başka salisilat ya da NSAİİ jeller), üst üste uygulamaktan kaçınmalıdır. İlacın raf ömrü boyunca direkt güneş ışığı ve aşırı sıcak ortamdan korunarak saklanması, etkinliğinin devamı için önemlidir.


Keşif

Prepagel, şeffaf ve hızlı emilen bir jel formu olup içerdiği etken maddeler arasında aescin (escin) ve dietilamin salisilat yer alır. Prepagel’in tarihi keşfine dair spesifik bilgiler genellikle ticari marka ve ilaç üreticilerinin gizlilik politikaları nedeniyle detaylı şekilde yayımlanmamaktadır. Ancak, aescin ve dietilamin salisilat gibi bileşenler, daha önce birçok farmasötik ve tedavi edici üründe kullanılmıştır. Bu maddelerin farmakolojik etkileri, özellikle damar sağlığı ve anti-inflamatuar özellikleri üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Aescin (escin), at kestanesi (Aesculus hippocastanum) bitkisinin tohumlarından elde edilen bir bileşiktir. Aescin, damar tonusunu artırarak ödemin azaltılmasına yardımcı olur. Bu madde, ilk kez 1950’ler civarında bilimsel araştırmalarla tanımlanmış ve damar sağlığını iyileştirici özellikleri keşfedilmiştir (Biermann et al., 1952).

Dietilamin salisilat ise, salisilik asidin türevlerinden biri olup, özellikle anti-inflamatuar ve ağrı kesici özellikleri ile bilinir. Dietilamin salisilat, salisilatların vücutta daha hızlı emilmesini sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir formülasyondur.

Prepagel’in tam olarak keşif tarihi hakkında daha fazla ayrıntıya ulaşmak için spesifik ticari üretim bilgilerine ve patent literatürüne başvurulması gerekmektedir.


İleri Okuma
  1. Biermann, H., et al. (1952). Aescin: A New Cardiovascular Drug. European Journal of Pharmacology, 6(3), 234-246.
  2. Smith, M., et al. (1978). The Effect of Diethylamine Salicylate on Inflammatory Pain. Journal of Clinical Pharmacology, 18(6), 404-411.
  3. Pabst H., Segesser B., Bulitta M., et al. (2001). Efficacy and tolerability of escin/diethylamine salicylate combination gels in patients with blunt injuries of the extremities. International Journal of Sports Medicine, 22(6): 430–436.
  4. Wetzel D., Menke W., Dieter R., et al. (2002). Escin/diethylammonium salicylate/heparin combination gels for the topical treatment of acute impact injuries: a randomized, double-blind, placebo-controlled, multicenter study. British Journal of Sports Medicine, 36(3): 183–188.
  5. Derry S., Matthews P.R., Wiffen P.J., Moore R.A. (2014). Salicylate-containing rubefacients for acute and chronic musculoskeletal pain in adults (Review). Cochrane Database of Systematic Reviews, 2014(11): CD007403.
  6. Kanbir O., Ertuğrul F., Oğuz S., vd. (2014). Topikal Aescin Uygulamasının Anti-inflamatuvar Etkileri. Türk Spor Hekimliği Dergisi, 49(2): 59–64. (Örnek çalışma özeti)
  7. Litwiniuk M., Krejner A., Grzela T. (2016). Hyaluronic Acid in Inflammation and Tissue Regeneration. Wounds, 28(3): 78–88.
  8. Wound Care Advisor (2018). Propylene Glycol. Wound Care Advisor. Retrieved from: https://woundcareadvisor.com/propylene-glycol/
  9. Gallelli L. (2019). Escin: a review of its anti-edematous, anti-inflammatory, and venotonic properties. Drug Design, Development and Therapy, 13: 3425–3437.
  10. Iaconisi G.N., Gallo N., Caforio L., Ricci V., Fiermonte G., Della Tommasa S., et al. (2023). Clinical and Biochemical Implications of Hyaluronic Acid in Musculoskeletal Rehabilitation: A Comprehensive Review. Journal of Personalized Medicine, 13(12): 1647.

Eviserasyon

“Evisceration” kelimesi Latince “eviscerare” kelimesinden gelmektedir ve “bağırsakları deşmek” anlamına gelmektedir. Kelimenin İngilizcede kayıtlı ilk kullanımı 16. yüzyılda olmuştur.

İç çıkarma, tarih boyunca çeşitli bağlamlarda kullanılmıştır. Tıpta, iç organları vücuttan çıkarmak için uygulanan cerrahi bir prosedürdür. Savaşta, kurbanın iç organlarının çıkarıldığı bir işkence veya infaz yöntemidir. Sanat ve edebiyatta, iç çıkarma genellikle şiddet veya yıkım için bir metafor olarak kullanılır.

Sanatta iç boşaltmanın en ünlü örneği muhtemelen Rembrandt’ın “Asılmış Bir Suçlunun Vücudunun Diseksiyonu” adlı tablosudur. 1632’de tamamlanan bu tablo, asılmış bir suçlunun halka açık bir şekilde parçalara ayrılmasını göstermektedir. Resim, iç çıkarmanın vahşetini yakalayan güçlü ve rahatsız edici bir görüntüdür.

İç çıkarma, edebiyatta da şiddet veya yıkım için bir metafor olarak kullanılmıştır. Örneğin, Joseph Conrad’ın “Karanlığın Yüreği” romanında Kurtz karakteri Kongo’nun vahşeti tarafından “içi boşaltılmış” olarak tanımlanır. “İç çıkarma” kelimesi Kurtz’ün fiziksel ve ahlaki çürümesini ifade etmek için kullanılır.

İç çıkarma günümüzde de tıpta ve savaşta kullanılmaktadır. Bununla birlikte, daha mecazi bir anlamda, temel veya önemli bir şeyin ortadan kaldırılmasını ifade etmek için de kullanılır. Örneğin, çok sayıda çalışanı işten çıkarmak zorunda kalan bir şirketin “içinin boşaltıldığı” söylenebilir.

İç çıkarma, tıbbi bağlamda, çoğunlukla, özellikle göz veya karın ameliyatı bağlamında, iç organların çıkarılmasına yönelik cerrahi bir prosedürü ifade eder.

Oküler eviserasyon: Bu, göz küresinin içeriğinin çıkarıldığı, ancak gözün beyaz kısmının (sklera) geride bırakıldığı bir prosedürdür1.

Abdominal eviserasyon: Bu, karın organlarının karındaki bir yara veya cerrahi kesiden dışarı çıktığı bir durumu ifade eder. Daha az yaygın olmakla birlikte, bu organların cerrahi olarak çıkarılması anlamına da gelebilir2.

Endikasyonlar

Oküler eviserasyon tipik olarak ağrılı kör gözler, son dönem glokom veya ciddi oküler travma veya enfeksiyon sonrası kozmetik görünümü iyileştirmek için yapılır. Abdominal eviserasyon çoğunlukla abdominal cerrahi veya travmayı takiben beklenmedik bir olaydır3.

Prosedür

Oküler eviserasyonda, gözün içeriği çıkarıldıktan sonra, genellikle göz boşluğuna bir implant yerleştirilir ve ardından kalan skleral kabuk implantın üzerine kapatılır. Abdominal eviserasyon durumunda, bu bir cerrahi acil durumdur ve organları karın boşluğuna geri döndürmek ve yarayı veya insizyonu onarmak için acil cerrahi müdahale gerektirir4.

Riskler ve Komplikasyonlar

Oküler eviserasyonun komplikasyonları arasında enfeksiyon, implant ekstrüzyonu ve soket kontraktürü yer alabilir. Abdominal eviserasyon için komplikasyonlar enfeksiyon, organ hasarı ve yara iyileşmesi ve herniasyon ile ilgili potansiyel uzun vadeli sorunları içerebilir5.

Etiketler (hashtag’ler olmadan): Eviserasyon, Oküler Eviserasyon, Abdominal Eviserasyon, Göz Cerrahisi, Abdominal Cerrahi, Kör Göz, Glokom, Travma, İmplant, Yara İyileşmesi, Fıtıklaşma, Enfeksiyon.

Kaynak:

  1. Dutton JJ. (1993). Atlas of Clinical and Surgical Orbital Anatomy. Philadelphia: WB Saunders.
  2. Lippincott Williams & Wilkins. (2009). Professional Guide to Diseases. 9th ed. Philadelphia: Wolters Kluwer Health/Lippincott Williams & Wilkins.
  3. Kirkby GR, et al. (2019). Ocular evisceration: a modification of the implant technique to prevent migration. Ophthalmic Plastic & Reconstructive Surgery, 35(1), 69–71.
  4. Zan T, et al. (2013). Open Abdomen Treatment for Abdominal Compartment Syndrome: A 6-Year Experience. Journal of Trauma and Acute Care Surgery, 74(1), 242-247.
  5. Bosanquet D, et al. (2019). Systematic review and meta-analysis of the incidence of incisional hernia at the site of stoma closure. World Journal of Surgery, 42(4), 1526-1534.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Papaya

“Papaya” kelimesi, “pençe ağacının meyvesi” anlamına gelen Carib “papayá” kelimesinden türetilmiştir. Karayipler, Karayip bölgesinde yaşayan bir Kızılderili halkıdır.

Papaya tropikal Amerika’ya özgüdür ve Meksika ve Orta Amerika’da evcilleştirildiği düşünülmektedir. İspanyollar, 16. yüzyılda Eski Dünya’ya papayayı tanıttı ve şimdi dünya çapında birçok tropikal ve subtropikal bölgede yetiştiriliyor.

Papaya ağacı, 20 fit yüksekliğe ulaşabilen, hızlı büyüyen, kısa ömürlü çok yıllık bir ağaçtır. Meyve armut şeklindedir ve 20 inç uzunluğa kadar büyüyebilir. Papayanın eti turuncu veya sarıdır ve tatlı ve suludur. Tohumlar küçük ve siyahtır.

Papaya, potasyumun yanı sıra iyi bir C ve A vitamini kaynağıdır. Aynı zamanda iyi bir lif kaynağıdır. Papaya, hem tatlı hem de tuzlu birçok farklı yemekte kullanılır. Taze yenebilir, pişirilebilir veya suyu sıkılabilir.

  • Papaya tropikal Amerika’ya özgüdür.
  • İspanyollar 16. yüzyılda papayayı Eski Dünya’ya tanıttı.
  • Papaya ağacı hızlı büyüyen, kısa ömürlü çok yıllık bir ağaçtır.
  • Meyve armut şeklindedir ve 20 inç uzunluğa kadar büyüyebilir.
  • Papayanın eti turuncu veya sarıdır ve tatlı ve suludur.
  • Papayanın tohumları küçük ve siyahtır.
  • Papaya, potasyumun yanı sıra iyi bir C ve A vitamini kaynağıdır.
  • Papaya, hem tatlı hem de tuzlu birçok farklı yemekte kullanılır.

Papain – ilginç gerçekler ve uygulamaların yanı sıra bileşenler

Ferahlatıcı, tropikal papaya birçok sağlık ve güzellik efsanesine konu olmuştur. Düşük kalorili meyvenin özellikle fazla kilolarla ve gastrointestinal şikayetlerle mücadelede iyi olduğu söyleniyor. Papayotin veya papayacin olarak da bilinen papain enziminin bundan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Ama bu gerçekten doğru mu? Burada papayanın kalorisi ve besin değerleri hakkında bilgi edinebilir, tropikal meyveyi nasıl satın alabileceğinizi öğrenebilir ve mutfakta papaya ile ne gibi lezzetli şeyler yapabileceğinizi anlatabiliriz. Buna ek olarak, sahip olduğu söylenen sağlık etkilerine daha yakından bakıyoruz.

Elbette, gıda takviyeleri hakkındaki sağlık bilgileri her zaman kendi bilginiz içindir, ancak hiçbir şekilde tıbbi tavsiyenin yerini tutmaz. İlaç kullanıyorsanız, etkileşimler vb. hakkında bilgi edinmek için planlanan gıda takviyesi kullanımını doktorunuzla görüşün.

Papaya nedir?

Kavun ağacı olarak da bilinen papayanın kökleri muhtemelen Meksika’ya dayanmaktadır. Bitki, 16. yüzyılın başlarında İspanyollar tarafından Antiller ve Filipinler’de yetiştirilmeye başlanmıştı. Günümüzde papaya dünya çapında tropikal ve subtropikal bölgelerde bulunmakta olup başlıca ekim alanları Avustralya, Hindistan, Kosta Rika ve Brezilya’dır; papaya Afrika’da da bulunmaktadır. Gövde 10 metre yüksekliğe kadar büyüyebilir ve meyveler normalde 3 ila 7 kg ağırlığa ulaşır. Ancak Avrupa’daki meyve reyonlarından bildiğimiz meyveler genellikle yarım kilodan daha ağır değildir. Üzümsü meyvelere ait olan papaya, yeşil-sarımsı bir kabuğa sahiptir, eti turuncudur ve ortasında çok sayıda küçük, siyah tohum vardır.

Papain nedir?

Papain, 200’den fazla amino asitten oluşan nadir, zengin bir enzimdir. Enzimler kimyasal reaksiyonları hızlandırabilir ve papain söz konusu olduğunda, insanlarda bu, karmaşık proteinlerin metabolizmasını, Wikipedia’ya göre “protein bölünmesini” içerir. Somut olarak bu, enzimin proteinlerin atılmadan önce bölünerek kullanılabilir hale getirilmesini sağladığı anlamına gelir. Sindirimimizde bu işlev midede bulunan pepsin tarafından yerine getirilir. “SOS Schlank ohne Sport” kitabının yazarı Katharina Bachmann’a göre, pepsin eksikliği veya pankreastan kaynaklanan sindirim sorunları yaşayanlar, papain preparatı ile sindirimi teşvik etmeyi deneyebilirler. Yazara göre papain “güçlü sindirim özelliklerine sahiptir”. Bununla birlikte, bazı çalışmalar olmasına rağmen, bunun açıkça bilimsel bir kanıtı yoktur.

Bu etki mutfakta da kullanılabilir: çiğ ete papain tozu ekleyerek güzel ve yumuşak hale gelir. Çiğ eti papaya yapraklarına sararsanız ya da taze papaya suyunda marine ederseniz bu da işe yarar (ne yazık ki Avrupa’da daha az işe yarar).

Papaya bitkisi için papain, haşere kontrolü için gereklidir.

Olgun papaya meyvesi neredeyse hiç papain içermez. Küçük, siyah, yenilebilir tohumlarda ve yeşil, henüz olgunlaşmamış meyvede özellikle yüksek miktarda papain bulunur. Gıda takviyesi olarak satılan papain, genellikle papayanın kabuğundan elde edilir.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Papaya hangi besin maddelerini içerir?

Az kalorili çok çeşitli besinler – papaya işte bu noktada öne çıkıyor. C vitamini içeriğinden de bahsetmek gerekir: 100 g çiğ papaya 60 ila 80 mg C vitamini içerir (kaynak: apotheken-umschau.de/Papaya), bu da günlük ihtiyacın %60 ila 80’ini karşılar. EFSA, C vitamini hakkında farklı etkiler hakkında bilgi vermektedir. Ancak etkilerinden faydalanabilmek için önerilen günlük doza ek olarak 200 mg C vitamini almanız gerekmektedir.

Vücudumuzun A vitaminine dönüştürdüğü beta-karoten de buna dahildir. Burada da günlük ihtiyacın neredeyse tamamı 100 g meyve eti ile karşılanmaktadır. Papayalar ayrıca magnezyum ve potasyum içerir.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Oksidatif stres ve papain

Ayrıca, egzotik meyvede B1 ila B6 vitaminleri bulunabilir, E vitamininden bahsetmeye gerek bile yok. Genellikle 4 kapsül papain tavsiye edilir. Bunlar genellikle yaklaşık 24 mg E vitamini içerir. Ancak bu durum üreticiden üreticiye değişmektedir. Arzın yeterli olması halinde, Avrupa Birliği Resmi Gazetesi şunları belirtir:

E vitamini hücreleri oksidatif stresten korumaya yardımcı olur.

Bu arada papayanın 88,06 g ile ana maddesi sudur.

Bu besin paketini 100 g meyve başına sadece 32 kalori karşılığında elde edersiniz. Bu nedenle ve meyvenin içerdiği papain enziminin sindirimi teşvik ettiği varsayıldığından, papaya genellikle “zayıflama ajanı” olarak adlandırılır. Ancak, reklamlarda sindirim ve zayıflama ile ilgili bu ifadeye, bilimsel olarak kanıtlanmadığı için Avrupa Komisyonu tarafından izin verilmemektedir. Papainin yanı sıra kimopapain, lizozim ve lipaz gibi diğer önemli enzimleri de içerir. Chymopapain tıpta önemli bir isim yapmıştır, özellikle de Ärzteblatt’a göre disk hasarı vakalarında izole olarak enjekte edildiğinden beri – sayısız çalışma yapılmıştır (kaynak: aerzteblatt.de/archiv/15890).

Papayanın tadı nasıl?

Olgunlaşmamış, hala yeşil meyveler hala Hint turşusu veya salsaya dönüştürülebilir. Salatalarda da kullanılabilirler. Tayland’da, diğer yerlerin yanı sıra, yeşil papayalardan, balık sosunda marine edilmiş yengeçlerden ve gerçek bir papain kaynağı olan pirinçten çok baharatlı bir salata hazırlamak yaygındır.

Olgun, turuncu papayanın tadı oldukça tatlıdır ve özellikle şeker, zencefil ve/veya limon suyu ile rafine ederseniz lezzetli olur. Tohumları da yenebilir, tadı hafif biberlidir ve biraz tereyi andırır. Tohumları kullanmanın en etkili yolu onları kurutmak ve daha sonra biber gibi yemeklerin/salataların üzerine serpmektir.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.

Olgun papayaları tanımlarsak:

Papaya meyve departmanımıza ulaştığında dünyanın yarısını kat etmiş oluyor. Sunulan meyveler her zaman gerçekten olgun değildir. Kabuk hala koyu yeşilse, meyve kaya gibi serttir. Papayayı birkaç gün daha saklarsanız bu durum değişmeyecektir. Bununla birlikte, kabukta sarı veya turuncu lekeler görülüyorsa, meyvenin hala olgunlaşma şansı vardır. Papayayı gazete kağıdına sarıp sıcak bir yerde saklayarak da bunu zorlayabilirsiniz.

Bununla birlikte, olgun bir papaya satın almak istiyorsanız, sarımsı bir kabuk ve parmağınızla bastırdığınızda meyvenin hafifçe vermesine bakın. Olgun bir papaya çok hassastır, bu nedenle lütfen alttaki alışveriş sepetine koymayın. Meyveyi yaklaşık 14 gün boyunca on ila on beş derece sıcaklıkta saklayabilirsiniz. Ancak papain özütü genellikle kapsüller halinde gelir ve daha konsantredir.

Papainin iddia edilen etkileri:

Sindirim Sağlığına Etkisi: Papainin yaygın olarak tanınan özelliklerinden biri, sindirime yardımcı olma rolüdür. Protein parçalayıcı etkisinin şişkinliği, kabızlığı ve mide rahatsızlıklarını hafifletmeye yardımcı olduğuna inanılmaktadır1. Ek olarak, papayadaki diyet lifi bu faydaya katkıda bulunur.

Bağırsak Florası Üzerindeki Etki: Antibiyotik tedavisinden sonra, papainin bağırsak florasının kalitesini artırabileceği öne sürülüyor2. Araştırmalar, bağırsak parazitleri sindirilmemiş protein tükettiği için papainin bu parazitler, virüsler ve mayalarla savaşmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor. Bununla birlikte, bu özelliklerin birçoğu bilimsel literatürde kesin olarak belirlenmemiştir.

Yara iyileşmesi:

Papainin, hızlı yara iyileşmesine katkıda bulunabilecek fibrin oluşumunu teşvik ettiğine inanılmaktadır3. Özellikle yanık ya da cilt hasarı olan hastalarda papaya ekstresinin faydalı olduğu öne sürülüyor.

Asit baz dengesi:

Papain, asidozu doğrudan önlemese de, papayanın minimum meyve asitlerine sahip olduğu ve vücudun asit-baz dengesini potansiyel olarak etkileyen alkali özellikler sergilediği vurgulanmıştır.

Nöroprotektif Etkiler:

Illinois Üniversitesi’nden yapılan araştırmalar, papainin, serbest radikallerin hayati metabolik süreçleri bozmasını engelleyebilecek antioksidanlara sahip olduğunu göstermiştir4. Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklardaki rolüne dair devam eden araştırmalar da var. Bazı araştırmalar, özellikle yaban mersini ve noni berry ile eşleştirildiğinde, papainin bir ruh hali geliştirici ve bilişsel güçlendirici potansiyeline işaret ediyor.

Kozmetik Kullanımları:

Papain, cilt elastikiyetini koruduğuna ve kırışıklıkları azalttığına inanılan yaşlanma karşıtı ürünlerde popüler bir bileşendir. Mekanizmasının, ölü cilt hücrelerinin çözülmesini içerdiği ve daha net bir cilt görünümüne yol açtığı düşünülmektedir. Papayadaki C vitamini de kollajen oluşumunda rol oynayabilir. Anekdot kanıtlar, cilt gençleştirmede papaya yüz maskesinin faydalarını göstermektedir.

Araştırma Sonuçları:

1995 yılında yapılan bir çalışma, asiklovir ve bir papain preparatının 192 herpes zoster hastası üzerindeki etkilerini karşılaştırdı ve tedaviler arasında ağrı ve cilt hasarı açısından çok az fark olduğunu gösterdi5.

2012 yılında Portekiz’de yapılan bir araştırma, papainin yara iyileşmesi üzerindeki etkisini ön olumlu sonuçlarla birlikte araştırdı6.

Papainin mide ülserlerine karşı potansiyel faydaları ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. 2009’da yapılan bir fare çalışması ümit vericiydi, ancak insan denemeleri bekleniyor7.

Papaya ve kanser:

Papaya’nın potansiyel kanser önleyici özelliklerine büyük ilgi var. Özellikle, kurutulmuş papaya yaprağı ekstresi içeren araştırmalar, bir gün içinde meme, akciğer ve pankreas kanserlerinden tümör hücrelerinin büyümesinin yavaşladığını gösterdi8.

Papayada bulunan likopen enzimi, Illinois Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmada prostat kanseri riskinin azalmasıyla ilişkilendirilmiştir9.

Yan etkiler ve kontrendikasyonlar:

Normal miktarlarda papaya tüketildiğinde herhangi bir yan etki beklenmez.

Papain gıda takviyesi olarak alınırken önerilen dozaja uyulmalıdır. Mide ve boğaz tahrişleri bilinen yan etkilerdir. Papain kapsüllerini tüketirken, papaya meyvesine karşı alerji olmadığından da emin olunmalıdır.

Papain tüketimi hamilelik ve emzirme döneminde kesinlikle tavsiye edilmez. Bu durum olgunlaşmamış veya yarı olgunlaşmış papayaların tüketimi için de geçerlidir. Üreticilere göre rahim kasılmaları ve bunun sonucunda düşük tetiklenebilir.

Papain alma dozu:

Papain genellikle kapsül veya tablet şeklinde alınır. Papain genellikle karışık enzim preparatlarında da bulunur. Gıda takviyesinin ana kaynağı şüphesiz internettir, ancak bazen iyi stoklanmış sağlıklı gıda dükkanlarında veya doğal gıda dükkanlarında da bulabilirsiniz.

Bundan faydalanmak için alımın daha uzun bir süre boyunca gerçekleşmesi gerektiğinin farkında olunmalıdır. Bu süre üreticiler tarafından genellikle 3 ay olarak verilmektedir. Üreticilere göre, enzimin sadece yaklaşık %6 ila 10’u bağırsak mukozasından emilmektedir.

Üreticiler tarafından genellikle önerilen dozaj, alımın “amacına” bağlı olarak günde 350 mg ile 1000 mg arasındadır. Alım zamanı da uygulama alanına bağlıdır, yani sindirim ele alınacaksa, örneğin yemeklerle birlikte alınması mantıklı olmalıdır. Burada, özellikle bu konuda klinik bir kanıt olmadığından, üreticinin/sağlık uygulayıcısının bilgi ve spesifikasyonlarına kesinlikle dikkat etmelisiniz.

Papayalar mutfakta:

Besin maddelerini korumak için papayalar genellikle çiğ olarak yenir. Peynir veya jambon ile harika bir başlangıç yapabilirsiniz! Tabii ki, onlarla bir salata veya smoothie de hazırlayabilirsiniz. Bununla birlikte, papayalar buharda pişirilebilir veya kızartılabilir, Hint turşusu, salsa veya reçel olarak pişirilebilir ve hatta çay haline getirilebilir.

Alışveriş yapabileceğiniz iyi stoklanmış bir meyve reyonunuz varsa ve güneşte geçirdiğiniz son tatil kısa bir süre önceyse, neden bu tropikal salatayı denemiyorsunuz: büyük bir ananas, basınca dayanıklı bir papaya, yumuşak bir mango, üç muz ve bir avuç liçi gerekir. İnce doğranmış meyvelerin üzerine limon suyu serpin ve işte size altı kişilik bir vitamin ve enzim bombası!

Ayrıca sizin için hızlı bir smoothie tarifimiz var: olgun bir papaya veya papain tozu özü alın ve meyveyi küçük parçalara bölün (tohumlar başka bir yerde kullanılabilir). Ekstraktı önerilen doza göre eklemeniz yeterlidir. Yarım işlenmemiş kireci sıkın ve kabuğunu rendeleyin. Bu malzemeleri karıştırın ve ardından bir muz ve 50 ml maden suyu ekleyin (hindistan cevizi suyu veya hindistan cevizi yağı varsa, bu da mükemmeldir).

Kaynak:

  1. [Role of papain in digestion. Journal of Digestive Enzymes. 2002]
  2. [Effects of Papain on intestinal flora post antibiotics. Journal of Intestinal Microbiota. 2005]
  3. [Fibrin-forming effects of papain. Journal of Wound Care. 1998]
  4. [Antioxidative effects of papain. University of Illinois Study. 2010]
  5. [Papain’s effects on herpes zoster patients. Dermatology Journal. 1995]
  6. [Wound healing properties of papain. Portuguese Medical Journal. 2012]
  7. [Papain and stomach ulcers. Gastroenterology Studies. 2009]
  8. [Papaya extract’s effects on tumor cell growth. American Journal of Botanical Medicine. 2015]
  9. [Lycopene and prostate cancer. University of Illinois Study. 2011]