1. Etimoloji

Latince auris (“kulak”) kökünden, küçültme eki -culus/-cula/-culum ailesinin dişil biçimi -cula ile türeyen auricula, kelime düzeyinde “küçük kulak” anlamına gelir. Türkçe tıbbi dilde “aurikula” yazımı da yaygındır. Terim tarihsel olarak iki ana anatomik yapıyı adlandırır:

  1. Auricula auris (kulak kepçesi; dış kulağın görünen kıkırdaklı yapısı)
  2. Auricula atrii (atriyal apendiks/kalp kulakçığı; sağ ve sol atriyumun ön kenarlarında kese-benzeri çıkıntılar)

Ayrıca sıfat biçimi auricularis/auriküler (“kulağa ait”) hem kulak hem de kalp bağlamında kullanılır; bu nedenle bağlam belirtilmeden “aurikula” denildiğinde hangi yapının kastedildiği klinik ve akademik metinlerde mutlaka açıklaştırılır.

Terminoloji
HalTekilÇoğul
nominatifauriculaauriculae
genitifauriculaeauriculārum
datifauriculaeauriculīs
akusatifauriculamauriculās
ablatifauriculāauriculīs
vokatifauriculaauriculae

Türkçe klinik pratikte kalp odacıkları için atriyum (atrium) terimi tercih edilir; kulakçık ifadesi daha çok halk dilinde ve tarihsel kaynaklarda bulunur. Auricula atrii karşılığında atriyal apendiks veya atriyal çıkıntı kullanımları akademik metinlerde daha nettir. Kulak bağlamında aurikula ve kulak kepçesi eşdeğerdir; “auriküler” sıfatı her iki bağlama da ait olabileceğinden cümle içinde bağlamın açık tutulması önerilir.


2. Auricula auris — Kulak kepçesi

2.1. Makroanatomi ve yüzey işaretleri

Kulak kepçesi, temporal kemiğin dış kulak yolu girişini çevreleyen, elastik kıkırdak iskeletli, ince deriyle örtülü bir yapıdır. Başlıca yüzey kıvrımları ve çukurları:

  • Heliks (dış kenar) ve heliks krusu
  • Antiheliks (çift kruslu; fossa triangularis arada)
  • Skafa (heliks–antiheliks arası oluk)
  • Konka (iki bölümlü: cymba ve cavum conchae)
  • Tragus ve antitragus, aralarında incisura intertragica
  • Lobulus (kulak memesi; kıkırdaksız)

Antropometrik olarak erişkinde uzunluk tipik olarak ~6–7 cm, genişlik ~3–4 cm’dir; başa açılanma (cephalo-auriküler açı) çoğunlukla 20–30° aralığındadır. Erkeklerde boyutlar ortalama daha fazladır ve yaşla birlikte elastik doku değişimleri nedeniyle belirginleşme eğilimi gösterir.

2.2. İskelet, histoloji ve kaslar

  • İskelet: Kesintisiz elastik kıkırdak plak; yalnız lobulus yağ ve bağ dokusundan oluşur. Kıkırdak perikondrium ile sarılıdır.
  • Deri ve bezler: Aurikula derisi ince, kılsız alanlarla kıllı alanların mozaiğidir; konka ve dış kulak yolunda serüminöz ve sebase bezler boldur (serümen oluşumu bu bölgede olur).
  • Kaslar: Yüzeyde mimik kaslar kökenli ekstrinsik (anterior, superior, posterior aurikular kaslar) ve kıkırdak üzerinde intrinsik küçük kaslar bulunur; fonksiyonları insanda sınırlıdır. Tümü n. facialis dallarınca innerve edilir.

2.3. Damar-sinir yapılanması ve lenfatikler

  • Arterler: A. temporalis superficialis’in anterior aurikular dalları ve a. auricularis posterior; lobulus ayrıca küçük dallar alır.
  • Venöz dönüş: Eş adlı venler üzerinden retromandibular ve dış juguler sisteme.
  • Duyusal inervasyon:
    • N. auriculotemporalis (V3): ön-üst aurikula.
    • N. auricularis magnus ve n. occipitalis minor (C2–C3): arka-alt ve üst-arka yüzey.
    • R. auricularis n. vagi (Arnold dalı): özellikle konka çevresi; bu dal uyarısı bazen öksürük refleksine yol açabilir.
    • Yüzeyel motor lifler n. facialis kaynaklıdır.
  • Lenf drenajı: Ön bölümler preauriküler/parotis düğümlerine, arka bölümler mastoidea (retroauriküler) düğümlere, alt kısımlar servikal yüzeyel düğümlere drene olur.

2.4. Embriyoloji

Aurikula, 1. ve 2. farengeal arkların mezodermal kabarıntılarından (His tepecikleri, toplam altı) gelişir ve fetal dönemde kaudal-dorsale göç ederek erişkin yerleşimine ulaşır. Bu gelişim hattındaki aksamalar mikrotia, anotia, kriptotia, preauriküler etiket/sinüs gibi malformasyonlara yol açar.

2.5. Biyofizik ve işlev

Aurikula, dış kulak kanalına girişi şekillendirirken 2–5 kHz bandında yönsel kazanç sağlar; konka ve kıvrımların oluşturduğu baş-ilişkili transfer fonksiyonları (HRTF), özellikle dikey düzlemde ses lokalizasyonu için kritik spektral ipuçları üretir. İkincil olarak dış kulak rezonansı ile konuşma frekanslarında (≈3 kHz) hassasiyeti artırır.

2.6. Anatomik varyasyonlar

  • Darwin tüberkülü, yapışık/serbest lobulus, Stahl kulağı (ek helikal krus), lop ear ve prominent ear (kepçe kulak) sık varyasyonlardır.
  • Etnik ve cinsiyete bağlı ölçümsel farklılıklar bildirilmiştir; yaşla kıkırdak elastisitesinin azalması morfolojiyi etkiler.

2.7. Klinik önem ve sık patolojiler

  • Travma: Auriküler hematom erken boşaltılmazsa perikondrit/kondrit ve “karnabahar kulak” (cauliflower ear) gelişebilir.
  • Enfeksiyon-inflamasyon: Piercing sonrası perikondrit, kıkırdak nekrozu; otitis externa (dış kulak yolu) komşu tutulum yapabilir.
  • Dermato-onkoloji: Güneş maruziyetli bölgelerde bazal hücreli ve skuamöz hücreli karsinom insidansı yüksektir; nadiren melanom.
  • Konjenital: Mikrotia/atresia olgularında işitme rehabilitasyonu (kemik iletimli cihazlar) ve rekonstrüktif cerrahi (kostal kıkırdak ile Brent/Nagata teknikleri veya gözenekli polietilen implantlar) gündemdedir.
  • Estetik/otoplasti: Kepçe kulakta Mustardé (antiheliks plicasyonu) ve Furnas (konka-mastoid sütürleri) teknikleri; çocuklukta 5–7 yaş uygun dönemdir.
  • Soğuk yaralanmaları ve keloid: Özellikle heliks kenarı ve lobulusta.
  • Bölgesel anestezi: Büyük auriküler ve aurikulotemporal sinir blokları lokal girişimlerde etkilidir.

2.8. Görüntüleme ve ölçüm

Konjenital anomaliler ve travmalar için BT (temporal kemik) yararlıdır; yumuşak doku süreçlerinde USG tercih edilir. Antropometrik değerlendirmede standart referans noktalarıyla (tragus, heliks tepe noktası vb.) ölçüm protokolleri kullanılır.


3. Auricula atrii — Atriyal apendiks (kalp kulakçığı)

3.1. Makro-mikro anatomi

  • Tanım: Sağ (SAA) ve sol (SAA/LAA) atriyumun ön-üst kenarlarından çıkıntı yapan, dar boyunlu, lobülümsü keseciklerdir.
  • Morfoloji:
    • Sağ atriyal apendiks üçgensi ve geniş ağızlıdır; crista terminalis ve pektinat kasları ile atriyuma uzanır.
    • Sol atriyal apendiks daha dar ağızlı, uzun ve değişken lob sayılıdır (tek “windsock”, “chicken-wing”, “cactus”, “cauliflower” tipleri tanımlanır). Yakın ilişkilerinde sol üst pulmoner ven ve “coumadin ridge” olarak anılan kıvrım bulunur.
  • Mikroyapı: Atriyal duvardaki pektinat kasları apendiks içinde belirgindir; endokard-miyokard tabakalaşması atriyumla süreklidir.

3.2. Gelişim

Apendiksler, primer atriyum dokusunun kalıcı kısımlarıdır; gelişim sırasında sinus venozusun atriyuma katılmasıyla düz duvarlı atriyal bölümlere karşılık pektinatlı “eski” atriyum segmentleri apendiks olarak kalır.

3.3. Fizyoloji ve hemodinamik rol

  • Uyum ve rezervuar: Apendiks, atriyal doluş ve boşalışta komplians katkısı sağlar; hızlı hacim değişimlerinde basınç tamponlama işlevi görür.
  • Nöro-humoral: Atriyal miyositlerin ANP/BNP üretimi apendiks duvarında da yoğundur; hacim-basınç algısı ve natriüretik yanıtlarla ilişkili olduğu kabul edilir.
  • Elektrofizyoloji: Apendiksin kendisi primer aritmi odaklarından biri değildir; ancak atriyal mekanik fonksiyon bozulduğunda staz alanına dönüşebilir.

3.4. Tromboemboli ve atriyal fibrilasyon

Valvüler olmayan atriyal fibrilasyonda sol atriyal trombüslerin büyük çoğunluğu LAA içinde gelişir. Apendiks morfolojisi ve kontraktilitesi stazı etkiler. Klinik sonuçlar:

  • İskemik inme riski: LAA trombüsü sistemik emboliye yol açabilir.
  • Tanı: Transözofageal ekokardiyografi (TEE) trombüs ve boşalma hızı değerlendirmesinde standarttır; BT/MRG ayrıntılı morfometri ve girişim planlamasında kullanılır.
  • Tedavi:
    • Antikoagülasyon (VKA veya DOAK) birinci basamaktır.
    • Antikoagülasyona kontrendikasyon veya yüksek kanama riski olduğunda LAA kapatma yaklaşımları gündeme gelir: perkütan cihazlar (ör. endokardiyal disk/plug sistemleri), epikardiyal ligasyon/klip veya kardiyak cerrahi sırasında cerrahi eksizyon/kapama.
    • Koroner cerrahiyle eş zamanlı LAA cerrahi kapaması, belirli hasta gruplarında uzun dönem inme riskini azaltır.

Sağ atriyal apendikste trombüs daha nadirdir; genellikle triküspit kapak hastalığı, ciddi sağ kalp yetmezliği ya da atriyal flutter ile ilişkilidir.

3.5. Girişimsel ve cerrahi anatomik ayrıntılar

  • Transseptal erişim (perkütan LAA kapatma) öncesi ostium çapı, derinlik, lob sayısı ve komşulukların görüntülenmesi zorunludur.
  • Komplikasyonlar: Perikardiyal efüzyon/tamponad, cihaz embolizasyonu, peri-cihaz kaçakları ve nadiren strok; antitrombotik rejimler kurum protokollerine göre titizlikle düzenlenir.

Keşif

Latincenin berrak ekonomisi, tek bir sözcükle iki ayrı organ tarihini birbirine bağlar: auricula. Kökü auris—kulak—; eki -cula—küçük, narin, çıkıntı. Rönesans anatomi atölyelerinde bu “küçük kulak” hem başın yanındaki kıvrımlı kepçeyi, hem de kalbin ön kenarlarında üzüm salkımı gibi uzanan atriyal çıkıntıları adlandırırken, sözcüğün kendisi bir tür ipucu görevi gördü: biyolojik biçim ile dilin şekil ortaklığı. Aşağıdaki anlatı, auricula’nın iki anlamının da peşine düşerek, antik gözlemlerden Rönesans’ın düzenleyici çizimlerine, modern akustikten girişimsel kardiyolojinin sınır deneylerine kadar uzanır; bir kelimenin, iki organı birbirine nasıl bağladığını sahne sahne izler.

Antik Köken: Kulak, Dil ve İlk Gözlemler

Yunan ous ile Latin auris arasında, kulak kepçesinin “kavisli ve kıvrımlı” doğası hem hekimlerin hem dilcilerin dikkatini çekti. Antik hekimler travmayı, yaş ve cinsiyete bağlı farklılıkları ve işitmenin gündelik fenomenlerini tanımladılar; ancak ayrıntılı diseksiyon çizimleri ve terminolojik standardizasyon Rönesans’ı bekledi. “Küçük kulak” çağrışımı, kalp odacıklarının dışarı uzanan eklentilerine bakıldığında neredeyse sezgisel bir benzetmeydi: kulak kepçesine benzeyen lobüle yapılar. Böylece dil, anatominin metaforik eşlikçisi oldu.

Rönesans’ın Büyük Dönüşümü: Çizgiler, Levhalar ve “Küçük Kulak”ın Yerini Bulması

  1. yüzyıl ortası, kadavra diseksiyonunun görsel sınıflandırmayı mümkün kıldığı dönemdir. Leonardo’nun kalp eskizlerinde atriyal “kulakçıklar” belirginleşir; birkaç on yıl sonra Vesalius, De humani corporis fabrica’da kalbin “auriculae”sini sistematik olarak ayırır ve Galenik şemayı düzeltirken terminolojiyi de çerçeveye oturtur. Aynı çağda dış kulağın kıvrımlarını adlandırmada Latince ve Yunanca kökler yan yana yürür: heliks, antiheliks, tragus ve antitragus gibi adlar, görsel referanslarla yerleşir.

Kulak biliminde asıl büyük monografiler, 16. yüzyılın sonu ile 18. yüzyılın başında ardı ardına gelir. Falloppio’nun gözlemleri, Eustachius’un levhaları ve nihayetinde Valsalva’nın De aure humana tractatus’u, aurikulanın kıkırdak iskeletini, deri-bez dağılımını, damar-sinir haritasını ve orta kulakla olan ilişkilerini katman katman işler. Duverney’nin işitme organına ilişkin kapsamlı incelemesi, konkanın akustik önemini sezgisel biçimde dile getirir: kepçenin yalnızca “örtü” olmadığını, yönsel ipuçları veren bir şekil mühendisliği olduğunu anlarız. Bu yıllar, kalp için de benzer bir “dil-biçim” eşleşmesini kalıcılaştırır: Fabricius’un valf levhaları ve Harvey’nin dolaşımın dinamiğini çözümleyen çalışması, “auricula”yı—artık atriyumun düz duvarından ayrışmış bir eklenti olarak—yerine sabitler.

Aydınlanma ve 19. Yüzyıl: Antropometri, Akustik ve “Darwin Tüberkülü”

  1. yüzyılın katalog merakı, 19. yüzyılın ölçü tutkusu ile birleşince kulak kepçesi antropometrinin gündemine girer. Topinard ve çağdaşlarının ölçü şablonlarında, heliks yüksekliği, lobulus tipi, baş-aurikula açısı gibi ölçütler standardize edilir; “ırk”, cinsiyet ve yaşa göre farklılaşmalar kaydedilir. Aynı yüzyılda Darwin, kepçenin üst-arka kenarındaki küçük çıkıntıyı—bugün “Darwin tüberkülü” dediğimiz atavistik izi—insanın evrimsel anlatısına ekler; böylece aurikula, insanın soyağacına da sessiz bir dipnot düşer.

Akustikte ise Helmholtz’un rezonatörleri, kepçenin boşluk ve kıvrımlarını “ton duyumlarının fiziği”ne taşır. Yüzyıl dönerken Lord Rayleigh, ses yönünün algısını iki kulak arasındaki zaman ve şiddet farklarıyla açıklar; fakat yerlileştirme problemi tek başına “iki kulak”la bitmez—aurikulanın üç boyutlu kıvrımları, özellikle düşey düzlemde, spektral imzalar üretir. Kepçenin bilimsel sahnede başrol alması, 20. yüzyılın ikinci yarısını bulacaktır.

20. Yüzyıl: Aurikulanın Bilimi—Mikrodan Makroya, Psikoakustikten Cerrahiye

Savaş cerrahisinin zorunlu yaratıcılığı, aurikula rekonstrüksiyonuna yeni ufuklar açar. Tanzer’in kostal kıkırdakla tam kulak rekonstrüksiyonu için çizdiği yol, Brent ve Nagata’nın teknik rafinmanlarıyla modern mikroti cerrahisinin iskeletini oluşturur. Plastik cerrahinin heykeltıraş titizliği, antropometrinin sayısal hedefleriyle buluşur: heliks yayının doğal eğrisi, antiheliksin plicasyonu, konkayı mastoide bağlayan kuvvetlerin dengesi ve lobulusun serbest düşüşü, estetik ile fonksiyonun aynı masada tartıldığı parametrelerdir.

Akustikte E. A. G. Shaw’ın dış kulak-kulak zarı dönüşüm ölçümleri, kepçenin 2–5 kHz bandında kazanç sağlayan bir “spektral heykel” olduğunu gösterir. Blauert’ın uzamsal işitme eşik atlası ve Wightman & Kistler’ın başa-ilişkili transfer fonksiyonlarını (HRTF) kulak-özel sanallaştırmaya taşıyan deneyleri, VR/AR çağının çok öncesinden “kişisel kulağın kişisel sesi”ni haber verir. Böylece aurikula, yalnızca anatominin değil, sayısal işitme sahnesinin de aktörüne dönüşür.

Kalpte ise aurikulanın hikâyesi beklenmedik bir endokrin sayfa açar: atriyal miyosit özütlerinin natriüretik etki gösterdiğinin ortaya konması, kalbin “hormonal” bir organ olarak kabulünü hızlandırır; atriyal apendiks—özellikle sol—hacim-basınç sensörlüğünün fizyolojik ağına eklemlenir. 20. yüzyılın son çeyreğinde, klinik dikkatin odağı belirginleşir: non-valvüler atriyal fibrilasyonda sol atriyal trombüslerin büyük çoğunluğunun LAA içinde geliştiğinin gösterilmesi, “küçük kulak”ı inmeyle kurulan istatistiksel bir köprüye dönüştürür.

Dönüm Noktası: Küçük Bir Kesecik, Büyük Bir Klinik Sonuç

Sol atriyal apendiksin içine çöken yavaş akım, pektinat kaslarının arasındaki girinti-çıkıntılı geometri ve ostiumun darlık-derinlik ilişkisi, pıhtılaşmanın mikrosahnesini hazırlar. Morfolojide “chicken-wing”, “cactus”, “windsock” ve “cauliflower” gibi tiplerin tanımlanması, hem inme risk sınıflamasına hem de girişim planlamasına kılavuzluk eder. Transözofageal ekokardiyografi pıhtıyı, BT/MRG morfometrik ayrıntıları, kateter laboratuvarı ise kararın sonuçlarını gösterir.

Antikoagülasyon kuşkusuz birinci hattır; ancak kanama riskinin yüksek olduğu ya da kontrendikasyonun bulunduğu hastalarda “küçük kulak”ın ağzını kapatmak, büyük felaketleri önleyebilir. Bu noktada transseptal erişimle endokardiyal kapatma cihazları ve cerrahi eksizyon/ligasyon, iki ana yol olarak belirir. Uzun dönem sonuçlar, cihaz tasarımlarının evrimi ve peri-cihaz kaçaklarının yönetimi, kardiyolojinin disiplinlerarası işbirliğini zorunlu kılar.

Güncel Ufuk: Doku Mühendisliği, Kişiselleştirilmiş Akustik ve Girişimsel Kardiyolojinin İnce Ayarı

Dış kulakta doku mühendisliği, kıkırdak kondrositlerinin iskelelere ekilmesiyle başlayan yolculuğu, biyobaskı (3B biyo-yazdırma), hidrojel-kompozit iskeleler ve hastaya özgü sanal planlama ile ileri bir evreye taşıdı. Klinik denemelerde hastanın kendi hücrelerinden üretilmiş aurikula yapılarıyla morfolojik uyum, nabızla birlikte yaşayan bir estetik ve biyomekanik vaat ediyor. Paralelde, kişiselleştirilmiş HRTF tahmini için 3B kulak taramaları ve makine öğrenimi yaklaşımı, işitme cihazlarının ve kulak-içi kulaklıkların yönsel doğruluğunu artırmayı hedefliyor; VR/AR ortamlarında “sese bakış”ın yerini “sesin mekânı” alıyor.

Kalpte, sol atriyal apendiks kapatma teknikleri cihaz geometrisindeki mikro revizyonlarla perforasyon riskini azaltmaya, ostium uyumunu artırmaya ve endotelizasyonu hızlandırmaya yöneldi. Randomize çalışmalar antikoagülasyonla doğrudan karşılaştırmalarda kapsayıcılığı genişletirken, cerrahi kapatmanın eşlik eden kalp cerrahilerinde inme yükünü azaltabileceğini gösteren veriler pratiğe sızdı. Görüntülemede yapay zekâ destekli morfometri, ostium-lob haritalamasını otomatikleştirerek planlamayı standardize etme yolunda. Böylece auricula, bir yanda kişisel işitme deneyimini keskinleştirirken, diğer yanda kişisel inme riskini düşürmenin hedefe-yönelik aracına dönüşüyor.

Dilin Hafızası: Neden Hâlâ “Aurikula”?

Terminolojideki dirençli yaşam, bilim tarihinin küçük hediyelerindendir. “Auricula”, kepçe ile atriyal eklentiyi aynı metaforun altında toplar; kepçe kıvrımındaki yönsel ipuçları ile atriyal kesecikteki akım yavaşlığı, adeta aynı kelimenin iki gölgesi gibidir. Rönesans çizerlerinin bakışıyla modern ölçme-değerlendirmenin sayısal dili bir araya geldiğinde, auricula yalnızca bir organ parçası değil, biyolojide biçim ile işlev arasındaki ilişkinin simgesine dönüşür.



İleri Okuma

  1. Vesalius A. 1543. De humani corporis fabrica libri septem. Basel: Oporinus.
  2. Falloppio G. 1561. Observationes anatomicae. Venice: N. Bevilacqua.
  3. Fabricius ab Aquapendente H. 1603. De venarum ostiolis. Padua: Apud Franciscum Bolzettam.
  4. Harvey W. 1628. Exercitatio anatomica de motu cordis et sanguinis in animalibus. Frankfurt: William Fitzer.
  5. Duverney J-G. 1683. Traité de l’organe de l’ouïe. Paris: Michallet.
  6. Valsalva AM. 1704. De aure humana tractatus. Bologna: Pisarri.
  7. Eustachius B. (1714, der. G. M. Lancisi). Tabulae anatomicae. Rome: Antonio de Rossi.
  8. Helmholtz HLF. 1863. Die Lehre von den Tonempfindungen als physiologische Grundlage für die Theorie der Musik. Braunschweig: Vieweg.
  9. Darwin C. 1871. The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex. London: John Murray.
  10. Rayleigh JW Strutt. 1907. On our perception of sound direction. Philosophical Magazine 13(74):214–232.
  11. Politzer A. 1907. Geschichte der Ohrenheilkunde. Stuttgart: Enke.
  12. Shaw EAG. 1974. Transformation of sound pressure level from the free field to the eardrum in the horizontal plane. Journal of the Acoustical Society of America 56(6):1848–1861.
  13. Tanzer RC. 1977. Total reconstruction of the external ear. Plastic and Reconstructive Surgery 59(3):331–343.
  14. Brent B. 1980. Auricular repair with costal cartilage grafts: A review of personal experience with 120 cases. Plastic and Reconstructive Surgery 66(1):1–12.
  15. de Bold AJ, Borenstein HB, Veress AT, Sonnenberg H. 1981. A rapid and potent natriuretic response to intravenous injection of atrial myocardial extract in rats. Life Sciences 28(1):89–94.
  16. Wightman FL, Kistler DJ. 1989. Headphone simulation of free‐field listening: I. Stimulus synthesis. Journal of the Acoustical Society of America 85(2):858–867.
  17. Nagata S. 1993. A new method of total reconstruction of the auricle for microtia. Plastic and Reconstructive Surgery 92(2):187–201.
  18. Blackshear JL, Odell JA. 1996. Appendage obliteration to reduce stroke in cardiac surgical patients with atrial fibrillation. Annals of Thoracic Surgery 61(2):755–759.
  19. Cao Y, Vacanti CA, Paige KT, Upton J, Vacanti JP. 1997. Transplantation of chondrocytes utilizing a polymer-cell construct to produce tissue-engineered human-like auricle in athymic mice. Plastic and Reconstructive Surgery 100(2):297–302.
  20. Blauert J. 1997. Spatial Hearing: The Psychophysics of Human Sound Localization. Cambridge, MA: MIT Press.
  21. Holmes DR Jr., Reddy VY, Turi ZG, et al. 2009. Percutaneous closure of the left atrial appendage versus warfarin therapy for prevention of stroke in patients with atrial fibrillation: PROTECT AF. New England Journal of Medicine 360(13):1278–1290.
  22. Lindsay JR, ed. 2008. Clinical Otology. 2nd ed. New York: Thieme.
  23. Schuknecht HF, Merchant SN. 2010. Schuknecht’s Pathology of the Ear. 3rd ed. Hamilton: PMPH.
  24. Di Biase L, Santangeli P, et al. 2012. Does the left atrial appendage morphology correlate with the risk of stroke in patients with atrial fibrillation? Journal of the American College of Cardiology 60(6):531–538.
  25. Mannoor MS, Jiang Z, James T, et al. 2013. 3D printed bionic ears. Nano Letters 13(6):2634–2639.
  26. Holmes DR Jr., Kar S, Price MJ, et al. 2014. Prospective randomized evaluation of the Watchman left atrial appendage closure device in patients with atrial fibrillation versus long-term warfarin therapy (PREVAIL). Journal of the American College of Cardiology 64(1):1–12.
  27. Standring S, ed. 2020. Gray’s Anatomy: The Anatomical Basis of Clinical Practice. 42nd ed. London: Elsevier.
  28. Flint PW, Haughey BH, et al., eds. 2021. Cummings Otolaryngology – Head & Neck Surgery. 7th ed. Philadelphia: Elsevier.
  29. Lakkireddy D, Thaler D, Ellis CR, et al. 2021. Amplatzer Amulet Left Atrial Appendage Occluder versus Watchman Device for Stroke Prophylaxis (Amulet IDE). Circulation 144(19):1543–1552.
  30. Whitlock RP, Belley-Côté EP, et al. 2021. Left atrial appendage occlusion during cardiac surgery to prevent stroke (LAAOS III). New England Journal of Medicine 384(22):2081–2091.
  31. Agur AMR, Dalley AF, Moore KL. 2022. Clinically Oriented Anatomy. 9th ed. Philadelphia: Wolters Kluwer.