Onkoloji, kanserin incelenmesi ve kanser hastalarının tedavisi ile ilgilenen tıp dalıdır. Onkologlar bu alanda uzmanlaşmış tıp doktorlarıdır.
Kanser, vücuttaki anormal hücrelerin kontrolsüz büyümesi ve yayılması ile karakterize bir grup hastalıktır. Onkologlar, cerrahi, kemoterapi, radyasyon tedavisi ve hedefe yönelik tedavileri içerebilecek tedavi planları geliştirmek için kanserli hastalarla birlikte çalışırlar. Ayrıca kanser tedavisinin yan etkilerini yönetmek ve destekleyici bakım sağlamak için hastalarla birlikte çalışabilirler.
Onkologlar kanseri değerlendirmek için X-ışınları, CT taramaları ve MRI gibi görüntüleme testlerinin yanı sıra analiz için doku örnekleri almak üzere biyopsi prosedürleri de dahil olmak üzere çeşitli teşhis teknikleri kullanırlar. Hastaneler, klinikler ve akademik araştırma kurumları da dahil olmak üzere çeşitli ortamlarda çalışabilirler ve kanser hastalarına kapsamlı bakım sağlamak için sağlık uzmanlarından oluşan bir ekiple işbirliği yapabilirler.
Antik Yunancada πολύς(polús,“çok”) + πούς(poús, “ayak”) kelimelerinin birleşiminden türeyen πολύπους(polúpous) kelimesi Latincede polypus(“ bir polip, burundaki bir polip”) diye ifade edilmektedir. Bu kelimenin dilimize kazandırılmış halidir.
Mukus tabakasının, makroskopik olarak görülebilecek büyük şişkinliğidir.
Sinonim : Kalın bağırsak kanseri, kolorektal kanser, Bağırsak kanseri, Colorectal cancer (colon cancer, rectal cancer veya bowel cancer), kolorektalen Karzinome,CRC
Kalın bağırsağın makata(anüse) yakın olan bölümüne rektumadı verilir ve bu bölümden kaynaklanan kötü huylu tümörlererektum kanseri adı verilir.Kalın bağırsak, rektum ve apandiste görülen kanserli büyümeleri kapsar.
Kadın ve erkeklerde görülen 2. en sık kanser tipidir.
Risk altında olanlar;
Familial adenomatous polyposis (FAP) olan hastalar.
1. dereceden akrabası kolorektal kanser olan bireyler,
8-10 yıl kadar Colitis ulcerosa/Colon-Crohn olan hastalar,
Belirli bir organdaki primer tümörün metastazı için onkolojide oluşturulmuş açıklama modelidir.(Bkz; Seed ) (Bkz; Soil )
sadece tümör hücrelerinin(tohum) değil, aksine hedef organında (ekim alanı) metastazın oluşcağı ortamı belirler.Bu önemli sistemi integrin dışında Chemokine‘lerde düzenler.
Örneğin; göğüs tümör hücreleri çokca CXCR4 ekspressyon eder. akciğer dokusu ise Ligandı CXCR4 olan CXCL12 ekspressyon eder.Bu da demektir ki; göğüs tümör hücreleri akciğerde metastazlaşmayı tercih ederler.
Melanome çokca CCR10 ekspressyon eder.Deri ise CCL27 ligandını ekspress eder.→Melanom hücreleri deride yüksek „chemokine-receptor-match“ bulur.
Chemokin sinyallerin aktifleşmesinin farklı efektleri vardır;ras/MAPK, hücre iskeletinin değişmesi, Pseudopodien oluşumu, fazla hücre hareketi ve invasion – Oluşabilcek her değişiklik tümör hücrelerinin özelliklerini destekler.Böylelikle yeni bölgelere girip, hayatta kalıp,metastaz oluştururlar.
Latincede; in– “içeri” + vadere“gitmek, yürümek, acele etmek,”—> invadere ‘gitmek, gelmek veya içine girmek; şiddetle girmek, bir düşman olarak içine nüfuz etmek, saldırmak, hücum etmek, saldırı yapmak’—geçmiş zaman ortacı—> invasionem (nominatif invasio) “saldırı, istila,” —>12.yy da invasion “işgal, saldırı, taarruz” —>İngilizcede; istila anlamına gelir.
Tıpta bir istila;
bir nesnenin vücuda girmesi (örneğin operasyonlar sırasında)
tümör hücrelerinin doku sınırlarını aşması
virüslerin veya bakterilerin vücuda girmesi
İstila örneği nedir?
İstilanın tanımı, bir yere girilmesi veya ele geçirilmesi veya zorla girilmesidir.
İstilaya örnek olarak bir kasabaya yapılan askeri saldırı verilebilir.
Bir istilaya örnek olarak bir böceğin bir mahsulü istila etmesi verilebilir.
İstilaya örnek olarak bir virüsün yayılması verilebilir.
Tıpta invazyon nedir?
İnvazyon, kanser hücrelerinin komşu dokulara doğrudan yayılması ve nüfuz etmesi anlamına gelir. Dönüşüme uğramış hücrelerin çoğalması ve tümör boyutunun giderek artması, sonunda dokular arasındaki bariyerlerde bir gedik açarak tümörün komşu dokuya yayılmasına yol açar.
İnvazyon anatomisi nedir?
Bir hastalığın başlangıcı veya istilası. Malign bir neoplazmın komşu dokuya infiltrasyonu veya yıkımı ile lokal yayılımı; epitelyal neoplazmlar için invazyon, epitelyal bazal membranın altına infiltrasyon anlamına gelir.
İnvazyon patolojisi nedir?
İnvazyon, kanser hücrelerinin normal konumlarından çevredeki kanserli olmayan dokuya doğru hareket etmesidir. İnvazyon için başka bir kelime de infiltrasyondur. İnvazyon, patologların bir tümörün iyi huylu (kanserli olmayan) veya kötü huylu (kanserli) olup olmadığına karar vermeye çalışırken aradıkları önemli bir özelliktir.
İnvazyon dönemi ne anlama gelir?
Bir hastalığın başlangıcından önce etken maddenin vücutta bulunduğu dönem.
İnvaziv metastatik anlamına mı gelir?
Doktorlar sizin özel kanser türünüzü tanımlamak için birçok terim kullanır. Bu terimler arasında “invaziv” ve “metastatik” de vardır. Meme kanseri söz konusu olduğunda, invaziv ve metastatik terimlerinin her ikisi de memede ilk başladığı bölgeden yayılan kanseri ifade eder.
Metastaz sürecinin 3 aşaması nedir?
Metastaz, dünya genelinde önde gelen ölüm nedenlerinden biridir.
İstila
ve göç
dolaşımda hayatta kalma ve endotele bağlanma.
Metastazın 3 yaygın yolu nedir?
Metastatik tümörler (metastazlar) üç şekilde ortaya çıkabilir:
Doğrudan tümörü çevreleyen dokuda büyüyebilirler.
Kanser hücreleri kan dolaşımınız yoluyla vücudunuzdaki uzak yerlere gidebilir.
Kanser hücreleri lenf sisteminiz aracılığıyla yakındaki veya uzaktaki lenf düğümlerine gidebilir
Biyolojide invazyonun anlamı nedir?
Biyolojik istilalar, Dünya üzerindeki yaşamın birçok boyutunu etkileyen önemli bir değişim gücüdür. İstilalar, türlerin mevcut popülasyonlardan ayrı (izole) olan yeni coğrafi bölgeleri kolonize etmesiyle sonuçlanır.
Bir işgal sırasında ne olur?
İşgal, bir jeopolitik varlığın silahlı kuvvetlerinin, genellikle toprak fethetmek veya kurulu hükümeti değiştirmek amacıyla, bu tür başka bir varlık tarafından kontrol edilen bölgeye girmesinden oluşan askeri bir eylemdir.
Retinoblastom, retinanın nadir görülen malign bir neoplazmıdır ve ağırlıklı olarak çocukları etkiler. Genetik mutasyonlar nedeniyle ortaya çıkar ve pediatrik hastalarda en sık görülen primer intraoküler malignitelerden biridir.
Epidemiyoloji
Retinoblastom çocukluk çağında en sık görülen oküler tümördür ve tüm pediatrik kanserlerin yaklaşık %2’sini oluşturur.
Ağırlıklı olarak 3 yaşından önce ortaya çıkar, ergenlik döneminde nadiren görülür.
Etiyoloji
Retinoblastom, her iki RB1 gen alelinin inaktivasyonunu gerektiren genetik bir malignitedir (Knudson hipotezi).
Bir tümör baskılayıcı gen olan RB1, 13. kromozom üzerinde 13q14’te bulunur.
Delesyonlar ve diğer mutasyonlar yoluyla inaktivasyon, germ hücrelerinde veya somatik retinal hücrelerde meydana gelir.
Hücre Döngüsü Kontrolü
Retinoblastoma proteini (pRb) hücre bölünmesini düzenleyerek hasarlı DNA’ya sahip hücrelerin S fazına ilerlemesini engeller.
pRb, E2F ailesinin transkripsiyon faktörlerini inhibe eder, böylece hücreyi G1 fazında durdurur.
Siklin D ve E, pRb E2F’ye bağlı değilse S fazına geçişi kolaylaştırır.
pRb-E2F/DP kompleksi HDAC kompleksine bağlanarak ilave DNA sentezini baskılar.
Mutasyonlar nedeniyle EGFR, erb2 ve/veya TGF-α’nın aşırı varlığı bu kontrolü bozabilir.
TGF-β reseptör mutasyonları meydana gelirse büyüme inhibitör sinyalleri (TGF-β) başarısız olur, Rb fosforilasyonunu ve hücre döngüsü durmasını önler.
İnsan Genetiği
Germ hattı mutasyonları tüm retina hücreleri için dejenerasyon riskini artırarak multiloküler veya bilateral retinoblastomlara yol açar.
Germ hattı mutasyonları otozomal dominant olarak ancak tam olmayan penetrans ile kalıtılır.
Somatik mutasyonlar genellikle uniloküler, tek taraflı retinoblastomlarla sonuçlanır.
Aile öyküsü ve retinoblastom tipi genetik danışmanlık için çok önemlidir.
Sınıflandırma
Kalıtsal/Ailesel Retinoblastom (%10-15): Bir alel germ hattında mutasyona uğrar ve ikinci bir spontan mutasyon olayı diğer aleli inaktive eder.
Sporadik Retinoblastom (%85-90): Her iki alel de somatik hücrelerdeki spontan mutasyonlarla inaktive olur.
Semptomlar
Yaygın Belirtiler:
Lökokori (beyaz göz bebeği, kedi gözü)
Retinanın merkezi bölgelerine doğru tümör büyümesine bağlı şaşılık.
Daha Az Yaygın Belirtiler:
Enflamasyon
Görme keskinliği kaybı
Göz içi basıncının artması (glokom)
Ekzoftalmi
Nadir Belirtiler:
Korpus pinealede trilateral retinoblastom, nörolojik semptomlara ve meningeal tutuluma neden olur.
Teşhis
Retinoblastomun teşhisi öncelikle bir göz doktoru tarafından yapılır. Tek taraflı retinoblastomlar sıklıkla daha geç bir aşamada teşhis edilir ve genellikle etkilenen gözün körlüğüyle sonuçlanır.
Tanı Yöntemleri:
Fundoskopi: Tümör varlığını belirlemek için retinanın incelenmesi. Görüntüleme Teknikleri: MR, BT ve sonografi kalsifikasyonları tespit etmek ve tümör invazyonunun boyutunu değerlendirmek için kullanılır. Moleküler Genetik Test: RB1 genindeki mutasyonları doğrulamak için. Metastaz Araştırması: Gerekirse metastatik yayılımı kontrol etmek için ek testler yapılır.
Tedavi
Lokal Tedavi:
Isı ile ilgili Prosedürler: Küçük tümörler için lazer tedavisi, brakiterapi, kriyoterapi ve termokemoterapi gibi teknikler uygulanır.
Sistemik Kemoterapi: Vinkristin ve karboplatin gibi ajanlar, tümör boyutunu azaltmak için lokal tedavilerden önce uygulanabilir.
Daha Büyük Tümörler için Tedavi:
Enükleasyon: Optik sinirin geniş bir rezeksiyonu ile birlikte etkilenen gözün çıkarılması.
Adjuvan Tedavi: Cerrahi sonrası kemoterapi veya radyasyon tedavisi gerekli olabilir.
Protez: Enükleasyonu takiben, daha sonraki bir aşamada oküler protez implante edilir.
Takip
Tedavi gören hastalar için düzenli muayeneler şarttır. Yeni şüpheli bulgular tespit edilirse hızlı müdahale gerekir.
Diğer gözdeki retinoblastomlar, korpus pineale tümörleri ve sarkomlar (örn. osteosarkom) gibi ikincil maligniteler için izleme.
Prognoz
Erken tanı ve uygun tedavi ile retinoblastom için ölüm oranı %5’ten azdır.
Retinoblastomun kalıtsal formu, diğer malignitelerin gelişme riskini artırır ve uzun süreli gözetim gerektirir.
Metastaz varlığı prognozu önemli ölçüde kötüleştirir.
Tedavi edilmeyen retinoblastomun ölüm oranı %99’u aşmaktadır.
Wardrop, J. (1809). Observations on Fungus Haematodes or Soft Cancer, in Several of the Most Important Organs of the Human Body. Edinburgh: George Ramsay and Company.
Virchow, R. (1864). Cellular Pathology as Based upon Physiological and Pathological Histology.American Journal of the Medical Sciences, 48(1), 74-90.
Knapp, H. (1891). A case of glioma retinae.Archives of Ophthalmology, 20, 72-74.
Boveri, T. (1914). Zur Frage der Entstehung Maligner Tumoren. Jena: Fischer.
Knudson, A. G. (1971). Mutation and cancer: Statistical study of retinoblastoma. Proceedings of the National Academy of Sciences, 68(4), 820-823.
Friend, S. H., Bernards, R., Rogelj, S., Weinberg, R. A., Rapaport, J. M., Albert, D. M., & Dryja, T. P. (1986). A human DNA segment with properties of the gene that predisposes to retinoblastoma and osteosarcoma. Nature, 323(6089), 643-646.
Gallie, B. L., Campbell, C., Devlin, H., Duckett, A., Squire, J. A., & Weksberg, R. (1999). Developmental basis of retinal-specific induction of cancer by RB mutation.Cancer Research, 59(7 Suppl), 1731s-1735s.
Shields, C. L., & Shields, J. A. (2004). Diagnosis and management of retinoblastoma. Cancer Control: Journal of the Moffitt Cancer Center, 11(5), 317-327.
Abramson, D. H., Schefler, A. C. (2004). Update on retinoblastoma. Retina, 24(6), 828-848.
Murphree, A. L. (2005). Intraocular retinoblastoma: The case for a new therapeutic window. Oncogene, 24(52), 7736-7741.
Dimaras, H., & Corson, T. W. (2019). Retinoblastoma, the visible CNS tumor: A review. Journal of Neurosurgery: Pediatrics, 24(2), 140-151.
Chantada, G. L., Qaddoumi, I., Canturk, S., Khetan, V., Ma, Z., Kimani, K., … & Chantada, G. L. (2021). Strategies to manage retinoblastoma in developing countries. Pediatric Blood & Cancer, 68(S2), e28311.
“Malign-” Latince ‘kötü’ veya ‘kötü huylu’ anlamına gelen ‘malignus’ kelimesinden gelmektedir. Bu kök, tıbbi bağlamlarda öldürücü olan ve giderek kötüleşme eğilimi gösteren hastalıkları ifade eden “malignant” ile ilişkilidir.
“-oma” tıbbi terminolojide tümör veya anormal büyümeyi ifade etmek için kullanılan Yunanca bir son ektir.
Bu nedenle, “malignoma” kelimenin tam anlamıyla kötü huylu bir tümör anlamına gelir. Patolojide herhangi bir kötü huylu neoplazmı veya kanserli büyümeyi ifade etmek için kullanılan genel bir terimdir.
Kelime, melanin içeren bir tümörü tanımlamak için “melano-” (siyah) ile “-oma ‘yı (tümör) birleştiren ’melanoma” gibi diğer tıbbi terimlerle benzer bir yapı modelini takip eder.
Kötü Huylu Tümörler (Bkz: Malignom)
Epidemiyoloji
Lösemi, merkezi sinir sistemi (MSS) tümörleri ve lenfomalar dahil olmak üzere kötü huylu tümörler, çocuklarda en sık görülen kanserler arasındadır. Lösemi, pediatrik malignitelerin yaklaşık %30’unu oluşturur, bunu MSS tümörleri (%20-25) ve lenfomalar (%15) takip eder. Genel insidansın yıllık 100.000 çocukta 12,8 vaka olduğu tahmin edilmektedir. Tedavideki gelişmeler, pediatrik hastaların %80’inden fazlasının belirli kanserler için uzun vadeli remisyona ulaşmasıyla sağkalım oranlarını önemli ölçüde iyileştirmiştir.
Belirtiler
Belirtiler, tümör türüne, konumuna ve tutulumun derecesine göre değişir. Çocuklarda, gelişimsel faktörler nedeniyle belirtiler yetişkinlerden farklı olabilir. Temel belirtiler şunlardır:
Sistemik Belirtiler:
Açıklanamayan kilo kaybı veya gelişememe.
Sürekli ateş veya gece terlemeleri.
Yorgunluk, solukluk veya açıklanamayan morarma/kanama (örn. lösemide peteşi).
Lokalize Semptomlar:
Elle muayenede hissedilebilen yumrular (örn. nöroblastomda abdominal kitleler, lenfomada lenfadenopati).
Nörolojik defisitler (örn. baş ağrıları, kusma, MSS tümörlerinde denge sorunları).
Kemik/eklem ağrısı veya şişmesi (osteosarkom veya lösemide yaygındır).
Görmede değişiklikler veya göz şişmesi (retinoblastom).
Gecikmiş ergenlik veya anormal büyüme kalıpları (endokrin tümörler).
Tanı Kriterleri
Tanı, çocuklarda riskleri en aza indirmek için tasarlanmış multidisipliner bir yaklaşımı içerir:
Görüntüleme:
MRI (radyasyondan kaçınmak için MSS tümörleri için tercih edilir).
Ultrason (örn. karın kitleleri).
BT/PET taramaları (radyasyon maruziyeti nedeniyle dikkatli kullanılır).
Laboratuvar Testleri:
Lösemi taraması için tam kan sayımı (CBC).
Tümör belirteçleri (örn. germ hücreli tümörler için alfa-fetoprotein).
Lomber ponksiyon (şüpheli MSS tutulumu için).
Biyopsi ve Histopatoloji:
Doku analizi için çekirdek iğne veya eksizyonel biyopsi.
Genetik/moleküler test (örn. nöroblastomada N-MYC amplifikasyonu).
Tedavi Algoritması
Tedavi tümör tipi, evresi ve pediatrik özel protokoller tarafından yönlendirilir:
Cerrahi: Lokalize tümörler için birincil rezeksiyon (örn. Wilms tümörü).
Kemoterapi: Lösemiler ve yaygın hastalıklar için temel tedavi; protokoller genellikle yetişkin rejimlerinden daha az yoğun.
Radyasyon Tedavisi: Büyüme geriliğini önlemek için küçük çocuklarda sınırlı kullanım; yüksek riskli MSS tümörleri veya rezidüel hastalık için ayrılmıştır.
İmmünoterapi/Hedefli Tedavi:
Nükseden lösemi/lenfoma için CAR T hücre tedavisi.
Tirozin kinaz inhibitörleri (örn. Philadelphia kromozomu pozitif ALL için).
Kök Hücre Nakli: Yüksek riskli lösemiler veya nükseden hastalıklar için.
Destekleyici Bakım:
Enfeksiyon profilaksisi, beslenme desteği ve ağrı yönetimi.
Aileler ve sağ kalanlar için psikososyal hizmetler.
Prognoz ve Takip Sağ kalan programları uzun vadeli etkileri (örneğin, kardiyak toksisite, sekonder kanserler) ele alır. Tekrarlama ve gelişimsel dönüm noktaları için düzenli izleme kritik öneme sahiptir.
Keşif
Melanoma keşfinin yolculuğu, ilk kaydedilen açıklamaların MÖ 5. yüzyılda Hipokrat’a atfedilmesiyle antik çağlarda başlar. Araştırmacıların melanoma için erken bir referans olabileceğine inandıkları siyah bir tümörü tanımladı (Melanoma’nın Kısa Tarihi: Mumyalardan Mutasyonlara). Peru’daki Kolomb Öncesi mumyalarda bulunan yaklaşık 2400 yıl öncesine ait fiziksel kanıtlar, erken tanıyı daha da destekleyen yaygın melanotik metastazlar gösterdi (Melanoma’nın Tarihi).
17. ve 18. yüzyıllardaki Avrupa tıbbi literatürü de “ölümcül siyah tümörlere” atıfta bulunmuştur; Highmore ve Bonet’in 1651’deki ve Henrici ve Nothnagel’in 1757’deki çalışmaları artan farkındalığı göstermektedir (Melanoma Tarihi). Önemli bir dönüm noktası, John Hunter’ın 1787’de bir tümörün ilk cerrahi olarak çıkarılmasını gerçekleştirmesiydi; bu tümör korundu ve daha sonra 1968’de melanom olarak teşhis edildi ve Hunterian Müzesi’nde sergilendi (Cilt Kanseri İlk Keşfedildiğinde Ne Zaman?).
19. Yüzyıldaki Gelişmeler
19. yüzyıl, melanomun resmi olarak tanınması için önemli bir dönemi işaret etti. 1804 yılında stetoskopu icat etmesiyle bilinen Rene Laennec, “melanoz” terimini ortaya attı ve 1806 yılında melanomu akciğerlerdeki siyah karbon birikintileri gibi diğer durumlardan farklı olarak tanımlayan dersini yayınladı (Melanoma Durumu: Geçiş Dönemindeki Bir Alanın Tarihsel Genel Görünümü). Bu, melanomu belirli bir hastalık olarak sınıflandırmada önemli bir adımdı.
William Norris, 1820 yılında melanomun ilerlemesini ve kalıtsal doğasını, üç yıl boyunca 59 yaşında bir erkeği takip ederek belgeledi; bu muhtemelen ailevi atipik çoklu ben melanom sendromunun ilk vakasıydı (Melanom tedavisi ve sonuçlarının tarihsel incelemesi). 1826’da Thomas Fawdington göz melanomu üzerine bir yayın yaptı ve Jean Cruveilhier 1829 ile 1842 yılları arasında “Anatomie Pathologique du Corps Humain” adlı eserinde el, ayak ve vulva melanomlarını tanımladı. Kuzey Amerika’daki ilk vaka 1837’de, ayak parmaklarında melanom olan 43 yaşında bir dul olan Isaac Parish tarafından belgelendi.
1838’de Sir Robert Carswell’in “Illustrations of the Elementary Forms of Disease” adlı eserinde “melanoma” terimini ortaya atması ve ayrıntılı çizimler sunması önemli bir olaydı (A Brief History of Melanoma: From Mummies to Mutations). Sir James Paget 1853’te radyal büyüme fazından dikey büyüme fazına geçişi tanımladı ve 25 vaka bildirdi ve Norris 1857’de gözlemlerini genişleterek nevüs ve melanom arasında bir bağlantı olduğunu öne sürdü ve çevresel faktörler ile soluk ten rengi ilişkisini belirtti. Oliver Pemberton 1858’de 60 melanom vakasını ayrıntılı olarak açıklayarak klinik özellikleri ve ilk siyah hasta vakası da dahil olmak üzere metastaz yerlerini anlattı.
20. Yüzyıl ve Modern Gelişmeler
20. yüzyıl önemli bilimsel ilerlemeler getirdi. 1956’da Henry Lancaster, güneş ışığına maruz kalmayı melanom insidansıyla ilişkilendirdi ve Kafkasyalılarda enlem ve güneş ışığı yoğunluğuyla ilişkili daha yüksek risk gözlemledi (Melanom Tarihi). Bu beklenmedik bir ayrıntıydı çünkü erken açıklamalar çevresel faktörleri dikkate almıyordu ve melanomun etiyolojisini anlamada bir değişim olduğunu vurguluyordu.
1966’da Wallace Clark, beş seviyede 5 yıllık sağ kalım oranlarının seviye I için %99’dan seviye V için %55’e kadar olduğunu gösteren prognoz için Clark seviyelerini tasarladı. 1969’da Clark, tüm melanomların nevüslerden kaynaklandığını çürüttü ve 209 vakanın yalnızca %9,6’sında nevüs hücreleri olduğunu buldu. Alexander Breslow, 1970’te tümör kalınlığını prognostik bir faktör olarak tanımladı ve <0,76 mm’nin olumlu olduğunu belirtti. Bu evreleme sistemleri melanom yönetiminde devrim yarattı.
yüzyılda daha fazla atılım yaşandı. 2002’de, kutanöz melanomların >%85’inde aktive edici BRAF mutasyonları tanımlandı ve bunların yaklaşık %50’sinde yapısal MAPK sinyallemesiyle bağlantılı V600E mutasyonu vardı. 2003’te, nevüslerde BRAF mutasyonları bulundu ve Viktorya dönemi gözlemlerini sağlamlaştırdı ve çoğu nevüsün büyüme durması içinde olduğunu gösterdi. 2009’da yeni bir germ hattı MITF mutasyonu (E318K) tanımlandı ve ailevi ve sporadik melanomaya yatkınlık oluşturdu. Tedavi ilerlemeleri 2011’de FDA’nın Vemurafenib’i onaylamasıyla doruğa ulaştı ve dakarbazin için %5’e kıyasla %48 yanıt oranı ve anti-CTLA4 antikoru olan Ipilimumab’ı onayladı ve melanom tedavisi için bir dönüm noktası oldu.
İleri Okuma
Allen, A.C., Spitz, S. (1953). “Malignant melanoma: A clinicopathological analysis of the criteria for diagnosis and prognosis.”Cancer, 6(1): 1–45.
News-Medical. (2007). “Cancer History.”
News-Medical. (2007). “Melanoma History.”
Odes, E.J., Randolph-Quinney, P.S., Steyn, M., Throckmorton, Z., Smilg, J.S., Zipfel, B., et al. (2016). “Earliest hominin cancer: 1.7-million-year-old osteosarcoma from Swartkrans Cave, South Africa.” South African Journal of Science, 112(7/8): 5.
Balch, C.M. (2011). “Donald L. Morton: A living legend in surgical oncology.”Journal of Surgical Oncology, 104(3): 338–340.
Balch, C.M. (2013). “In Memoriam: Dr. Seng-jaw Soong (1943–2012): Annals of Surgical Oncology statistician and statistician extraordinaire.” Annals of Surgical Oncology, 20(8): 2453–2456.
Linos, K., Duncan, L.M. (2015). “The history of skin cancer.” Journal of the American Academy of Dermatology, 73(1): 1–10.
The American Cancer Society. (2018). “Understanding What Cancer Is: Ancient Times to Present.”
The American Cancer Society. (2018). “The History of Cancer.”
NanoString. (2020). “Five Key Milestones in the History of Research in Cancer Biology.”
GentleCure. (2021). “When Was Skin Cancer First Discovered?”
The National Cancer Institute. (2022). “Milestones in Cancer Research and Discovery.”
American Association for Cancer Research. (2022). “Landmarks in Cancer Research: 1907–1960.”
SEER Training Modules. (2022). “Cancer: A Historic Perspective.”
American Association for Cancer Research. (2022). “Landmarks in Cancer Research: 1961–1990.”
The Guardian. (2024). “Breakthrough by William Pao review – the drugs do work.”
The Associated Press. (2024). “Nobel Prize in medicine honors 2 scientists for their discovery of microRNA.”
The Australian. (2024). “A mother’s fight against her genetic curse.”
The Australian. (2024). “How Angelina Jolie and I started a revolution for women’s health.”
Howlader N, Noone AM, Krapcho M, et al. (eds). SEER Cancer Statistics Review, 1975-2017. National Cancer Institute. Bethesda, MD. Link
American Cancer Society. Signs and Symptoms of Cancer. Link
Yunan doktorlar Hipokrat ve Galen, yengeçlerin damarları şişmiş bazı tümörlere benzerliğine dikkat çekti. 1600’larda modern tıbbi anlamda yeniden kullanıldı.
Kelimenin bir başka kökenine atıfta bulunularak; ‘Yengeç burcunda doğan kişi’ anlamına gelen görüş 1894 yılına aittir. Güneşin yaz gündönümünde Yengeç burcunda olması, takımyıldızın Latin yazarlarında güney ve yaz sıcağı ile ilişkisi vardır..
Kanser oluşumu:
Örneğin Rektum kanseri;
APC-Geninde mutasyon oluşur.
Böylece, β-Catenin parçalanamaz.
Hücre büyümesinin düzenlenmesinde bozulma ve hücre çoğalması,
İlk baş iyi huylu Adenome (Polypen) oluşur.Yavaş büyürler.
TGF-α ve onun rezeptörünün aktivitesi artar.Otokrin büyüme uyarısı oluşur, hücre kendi kendine büyür. Hücre üretimi artar ve apoptose azalır.Polypen’lerin bu evresinde onkogen Ki-ras‘ta mutasyon oluşur.
Polypen’ler 1-2mm’den büyükse kendi damar sistemini oluşturmak zorundadır.Cox-2–PGE2 , VEGF‘yi düzenler.
Ya da bir başka mutasyon TGF-β ‘yı kapatabilir ve büyüme engeli ortadan kalkar.yada p53.
Kanserin, adenomdan gelişmesi kalın bağırsakta 8-10 yıl arası sürebilir.
Kanser belirtileri kanserin tipine ve evresine bağlıdır. Tipik genel belirtiler şunlardır:
Hasta, yorgun hissetmek
İştah kaybı, kilo kaybı
Doku büyümesi, kalınlaşma, şişme, topaklar
Gece terlemeleri
ağrılar
Kronik öksürük, kan tükürme, ses kısıklığı, nefes almada zorluk, nefes darlığı
Hazımsızlık
mide bulantısı
Dışkıda kan, dışkı rengi değişti
Belirgin bir neden olmadan kanama
Mesanenizin nasıl boşaldığı veya bağırsak alışkanlıklarınızdaki değişiklikler
Deri büyümeleri ve değişiklikleri, iyileşmeyen lezyonlar
Bu semptomların çoğu spesifik değildir ve başka nedenleri de olabilir.
Kanserden korkulur çünkü ölümcül olabilir ve çok fazla acıya neden olabilir. Kardiyovasküler hastalıklardan sonra kanser, İsviçre’de en yaygın ölüm nedenlerinden biridir. Bununla birlikte tedavi seçenekleri de gelişmiştir. Her yıl piyasaya yeni kanser ilaçları çıkıyor ve tedaviler sürekli iyileştiriliyor.
Teşhis
Tanı, tıbbi tedavi sırasında hastanın öyküsü, fizik muayenesi, laboratuvar yöntemleri, biyopsi (doku alınması), endoskopi ve görüntüleme prosedürleri (örn. CT, MRI, PET, ultrason, mamografi) temelinde konur.
Kontrast ajanlar ile görüntüleme zenginleştirilmiştir.
Tedavi
İlaçsız tedavi
Cerrahi müdahale, cerrahi çıkarma
Örneğin asitlerle veya soğukla fiziksel tahribat
Radyasyon tedavisi, X ışınları veya gama ışınları gibi bir tümörü yok etmek için radyasyon kullanır. Spesifik değildir, yani sağlıklı hücreler de öldürülür.
Kanser ilaçları kanser hücrelerini öldürür ve üremelerini engeller, bağışıklık sistemini uyarır ve yeni kan damarlarının oluşumunu yavaşlatır. Genellikle parenteral olarak infüzyon veya enjeksiyon olarak verilirler, ancak tabletler ve kapsüller gibi ağızdan alınan ilaçlar da mevcuttur. Hamile kadınlar teratojenik olabileceğinden ilaçlarla temas etmemelidir.
Tedavi, kanser hücresinin büyümesinin engellenmesine karşı iki yolla gerçekleşir.İlki mutasyonlu reseptörleri engelleyerek, ikincisi ise EGFR sinyal yoluna müdahele ederek.
Antikorlar kullanılarak, mutasyonlu reseptörlerin etkinliği azaltılır.Böylece dimerleşme, fosforlaşma ve komplex oluşturma gözlemlenmez.
Trastuzumab – erbB2‘ye karşı monoklonal antikor.Eğer hücre fazla miktarda erbB2 salgılıyorsa kullanılır.Göğüs kanserinin tedavisinde başarılıdır.
Cetuximab –EGFR‘ye karşı monoklonal antikor.Bağırsak kanserinde kullanılır.K-Ras geninin mutasyonu ve IGF uyarısı Cetuximab işlevini engel olur.
Geftinib – EGFR’nin Tyrosinkinaseaktivitesini engeller.Sadece mutasyonlu EGFR‘ye sahip tümörlerde etkilidir.EGFR dışındaki diğer reseptörleride hedef olarak kullanılır.(VEGFR, FGFR,)
Imatinib (GLIVEC®) – CML hastalarında kullanılan kinaze inhibitörü
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.