Kalp Atış Hızı ve Fizyolojik Değişkenlikleri Üzerine Ansiklopedik İnceleme

Kalp atış hızı (nabız), kardiyovasküler sistemin dinamik durumunu yansıtan temel bir fizyolojik göstergedir. Dakikadaki kalp atım sayısını ifade eden bu parametre, otonom sinir sistemi aracılığıyla santral ve periferik uyaranlara yanıt olarak sürekli değişkenlik gösterir. Klinik açıdan kalp atış hızının değerlendirilmesi, bireyin hemodinamik dengesini, metabolik gereksinimlerini ve kardiyak fonksiyon bütünlüğünü anlamada kritik bir araçtır. Bu nedenle kalp atış hızı, tıbbi muayenelerde sistematik biçimde izlenen “vital bulgular” arasında yer alır.

  1. Yaş etkilidir, ama tek etken değildir: İlaçlar (özellikle beta-blokerler), hipoksi, hastalıklar ve otonomik tonus tepe HR’yi kaydırır.
  2. Yanıtın bütünü değerlidir: Zirve HR, yükseliş dinamiği ve toparlanma ile birlikte anlam kazanır.

Normal Kalp Atış Hızı

Sağlıklı bir yetişkin bireyde dinlenme hâlindeki kalp atış hızı ortalama olarak dakikada 60 ila 100 atım arasında değişir. Bu aralık, kalbin efektif bir şekilde sistemik dolaşımı sürdürebilmesi için optimal bir fizyolojik dengeyi temsil eder. Kalp atış hızının bu sınırlar dâhilinde kalması, sinüs düğümünün (SA nodu) düzgün çalıştığını, atriyoventriküler iletim yollarının sağlam olduğunu ve otonom regülasyonun dengede seyrettiğini gösterir.

Bununla birlikte yaş, cinsiyet, kondisyon düzeyi, hormonal durum, emosyonel stres, çevresel sıcaklık ve farmakolojik etmenler kalp atış hızında belirgin dalgalanmalara yol açabilir. Çocuklarda ve ergenlerde daha yüksek, ileri yaşlarda ise parasempatik tonus artışı nedeniyle daha düşük nabız değerleri gözlenir.

Kalp Atış Hızındaki Anormallikler

Kalp ritmindeki sapmalar fizyolojik sınırların ötesine geçtiğinde, kardiyak iletim sisteminde ya da otonom regülasyon mekanizmalarında bozulma olduğuna işaret edebilir. Bu tür sapmaların en sık karşılaşılan formları taşikardi, bradikardi, ekstrasistol ve çarpıntı olarak sınıflandırılır.

1. Taşikardi (Yüksek Kalp Atış Hızı)

Dakikada 100 atımın üzerinde seyreden kalp atım hızı “taşikardi” olarak tanımlanır. Fizyolojik taşikardi, fiziksel egzersiz, emosyonel stres, ateş, hipoksi veya tirotoksikoz gibi durumlarda metabolik gereksinimin artması sonucu gelişir. Bu durumlarda taşikardi, sempatik sinir sistemi aracılığıyla kalp debisini artırarak homeostatik dengeyi korur.

Patolojik taşikardi ise genellikle kalp içi elektriksel iletim bozukluklarından kaynaklanır. Özellikle supraventriküler taşikardi (SVT), ventriküler taşikardi (VT) ve sinüs taşikardisi alt tipleri klinik açıdan farklı etyolojiler taşır. Uzun süreli veya istirahatte devam eden taşikardi, miyokardiyal oksijen tüketimini artırarak kardiyak iş yükünü yükseltir ve kronik dönemde kalp yetmezliğine zemin hazırlayabilir.

2. Bradikardi (Düşük Kalp Atış Hızı)

Kalp atış hızının dakikada 60’ın altına düşmesi “bradikardi” olarak tanımlanır. Fizyolojik olarak, iyi antrene sporcularda artmış vagal tonus nedeniyle dinlenme nabzı 40–50 bpm düzeylerine kadar inebilir. Bu tür bradikardi patolojik değildir ve kardiyak verimliliğin bir göstergesi sayılır.

Patolojik bradikardi ise genellikle sinüs düğümü disfonksiyonu, atriyoventriküler bloklar veya hipotiroidi, hiperkalemi gibi metabolik bozukluklardan kaynaklanabilir. Klinik olarak yorgunluk, baş dönmesi, senkop ve düşük kardiyak debi belirtileriyle seyreder. Elektrokardiyografik (EKG) değerlendirme, altta yatan iletim bozukluğunun belirlenmesinde temel teşhis aracıdır.

3. Ekstrasistol (Erken Vuruşlar)

Ekstrasistoller, normal ritmik kalp atışlarının arasına giren, erken oluşan ve genellikle kompansatuvar bir duraklamayla sonlanan ekstra atımlardır. Bu erken kasılmalar ventriküler ekstrasistol veya supraventriküler ekstrasistol biçiminde sınıflandırılır.

Bazen sağlıklı bireylerde stres, kafein, nikotin veya uykusuzluk sonrası geçici olarak ortaya çıkarlar. Ancak sık veya ardışık ekstrasistoller, elektrolit dengesizlikleri, miyokardiyal irritabilite ya da antiaritmik ilaçların yan etkileriyle ilişkili olabilir. Genellikle benign seyirli olmakla birlikte, sık tekrarlayan ventriküler ekstrasistoller aritmojenik kardiyomiyopati gibi ciddi hastalıkların erken belirtisi olabilir.

4. Çarpıntı (Palpitasyon)

Çarpıntı, kişinin kalp atışlarını normalden daha belirgin veya düzensiz hissetmesidir. Subjektif bir duyum olmakla birlikte, çoğu zaman taşikardi, ekstrasistol veya anksiyete bozukluklarıyla ilişkilidir. Hormonal dalgalanmalar, özellikle menopoz dönemi, tiroid hormon fazlalığı veya hipoglisemi, çarpıntıyı tetikleyebilir.

Çarpıntı, bazı durumlarda benign olsa da, senkop, göğüs ağrısı veya dispne ile birlikte seyrediyorsa, ciddi aritmik bozuklukların habercisi olabilir. Bu nedenle semptomatik çarpıntılarda EKG, Holter monitörizasyonu ve ekokardiyografik incelemeler önerilir.

Fibrilasyon ve Erken Kasılmalar

Fibrilasyon, kalbin koordineli kasılma yeteneğini kaybettiği, elektriksel aktivitenin düzensizleştiği bir durumdur. Atriyal fibrilasyon (AF), en sık rastlanan kronik aritmi türüdür ve inme riskini anlamlı ölçüde artırır. Ventriküler fibrilasyon ise acil kardiyopulmoner resüsitasyon (CPR) gerektiren ölümcül bir durumdur.

Erken kasılmalar (prematüre kontraksiyonlar), ekstrasistollere benzer şekilde zaman zaman gözlenebilir. Bu kasılmalar kalbin normal ritmini kısa süreliğine bozar, ancak genellikle kalıcı hasara neden olmaz. Sık görülmesi halinde elektrofizyolojik değerlendirme gerekebilir.

Maksimum Kalp Atış Hızı ve Egzersiz Fizyolojisi

Kardiyovasküler kapasitenin belirlenmesinde “maksimum kalp atış hızı” önemli bir parametredir. Basitçe 220 eksi yaş formülüyle tahmin edilir. Örneğin, 50 yaşındaki bir birey için teorik maksimum kalp atış hızı dakikada yaklaşık 170 atımdır. Egzersiz sırasında kalp atım hızının bu değerin %60–85’i aralığında tutulması, güvenli aerobik kapasite sınırını gösterir. Ancak bu formül bireysel farklılıkları dikkate almaz; dolayısıyla kardiyak hastalığı olan kişiler için klinik testlerle belirlenmiş daha kesin değerler kullanılmalıdır.

Klinik ve Tanısal Değerlendirme

Kalp atış hızındaki değişimlerin değerlendirilmesi multidisipliner bir yaklaşımla yapılmalıdır. Fizik muayene, EKG, 24 saatlik Holter izlemi, efor testi ve ekokardiyografi temel tanısal araçlardır. Elektrolit düzeyleri, tiroid fonksiyon testleri ve ilaç öyküsü de olası etiyolojik faktörlerin belirlenmesinde önem taşır.

Ayrıca, otonomik disfonksiyon, anksiyete bozuklukları veya endokrin patolojiler gibi sistemik nedenler de kalp atış hızı anomalilerinin değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.

Keşif

Kökler: Nabzı “Yazıya” Döken Aletler (1840’lar–1900’ler başı)

Modern MHR düşüncesinin tohumları, kalbin ve damarların sürekli kayda geçirilebildiği 19. yüzyıl fizyoloji laboratuvarlarında atıldı. 1846/47’de Carl F. W. Ludwig’in icat ettiği kimograf (kymograph), bir davul üzerine mekanik sinyalleri çizerek arter basıncı ve kas kasılmalarını zaman ekseninde izlemeyi mümkün kıldı; hayvanlar üzerinde (köpek, at vb.) kalp-damar cevabının hızlı değişimleri ilk kez kesintisiz izlenebildi. Aynı dönemde sfigmograf (Karl von Vierordt’un 1854 modelinin Etienne-Jules Marey tarafından 1860’larda taşınabilir hale getirilen sürümü) bilekten nabız dalgasını kaydederek hız ve ritmi nesnelleştirdi. Bu cihazlar “maksimum” kavramını henüz tanımlamasa da, egzersiz ve uyarana karşı nabız/kalp hızı tepkisinin grafikleştirilmesi, MHR düşüncesine giden yolu açtı.

Elektriğin kardiyolojiye girişiyle sıçrama yaşandı: 1887’de Augustus D. Waller, kapiller elektrometre ile ilk insan elektrokardiyogramını (EKG) yayımladı; 1901–1905 arasında Willem Einthoven’in tel galvanometresi klinik ECG’yi doğurdu ve 1924’te Nobel’le taçlandı. Kalp hızını artık doğrudan elektriksel aktiviteden, nabızın dolaylılığından bağımsız okumak mümkündü.

Alan Testleri ve Egzersiz Fizyolojisinin Yükselişi (1940’lar–1960’lar)

II. Dünya Savaşı yıllarında Harvard Yorgunluk Laboratuvarı’nda Lucien Brouha ve ekibi, Harvard Step Test’i (1942–43) geliştirerek saha koşullarında kalp hızı toparlanmasını (recovery) bir kondisyon indeksi ile ilişkilendirdi. Bu yaklaşım, kalp hızının sadece anlık eforda değil egzersiz sonrası otonomik düzelmede de bilgi taşıdığını gösterdi.

1954’te Per-Olof Åstrand–Irma Ryhming, bisiklet ergometresinde kalp hızı–oksijen tüketimi ilişkisini kullanarak VO₂maks tahmini için nomogram yayımladı; 1957’de Karvonen–Kentala–Mustala, kalp hızı rezervi (HRR) kavramını sistematikleştirip Hedef Kalp Hızı = HRist + k×(HRmax − HRist) şeklindeki ünlü “Karvonen formülü”nü antrenman reçetelerine soktu. 1963’ten itibaren Bruce koşu bandı protokolü, klinik efor testlerinde tepe kalp hızına güvenli ve tekrarlanabilir biçimde ulaşmayı standartlaştırdı.

1968’de Kenneth H. Cooper’ın 12-dakika koşu testi, saha koşullarında aerobik uygunluğu yaygınlaştırdı; MHR doğrudan ölçülmese de “kalp hızı bölgeleriyle” çalışmayı popülerleştiren kültürel dalganın başlangıcı oldu.

“220 − Yaş”: Bir Formülün Doğuşu ve Tartışmalı Saltanatı (1970’ler)

Bugün dahi spor salonu ekranlarında görülen “HRmax = 220 − yaş” çizgisi, sandığının aksine tek bir prospektif çalışmadan değil, Fox–Naughton–Haskell’in 1971 tarihli derleme/teklifinden doğdu ve hızla tüm dünyaya yayıldı. Basitliği sayesinde benimsendi ama birey bazında ±10-12 atım ve üzerinde hata yapabilmesi, ilerleyen yıllarda eleştirilerin odak noktasına yerleşti.

Eşitliğe Meydan Okuyan Veriler: Yeni Denklemler (2000’ler–2010’lar)

2001’de Tanaka–Monahan–Seals, çok merkezli veri ve laboratuvar testlerine dayanarak HRmax = 208 − 0.7×yaş denklemini önerdi; 2007’de Gellish boylamsal bir kohortta 207 − 0.7×yaş’ı yayımladı. 2010’da Gulati ve ekibi, büyük bir kadın kohortunda kadına özgü 206 − 0.88×yaş denkleminin daha isabetli olduğunu gösterdi. 2013’te Norveç HUNT Fitness çalışması, 3.320 sağlıklı erişkinde 211 − 0.64×yaş’ın güçlü bir aday olduğunu rapor etti. Bu formüllerin ortak mesajı: Yaş güçlü bir belirleyici, fakat tek başına mükemmel bir kestirici değil.

Güncel değerlendirmeler, farklı denklemlerin grup ortalaması için makul, birey için ise geniş hata payına sahip olabildiğini yineliyor; bu nedenle doğrudan ölçüm (klinik efor testi ya da iyi tasarlanmış saha testi) altın standart olmaya devam ediyor.

Yaşlandıkça MHR Neden Düşer? Biyolojinin Hikâyesi

MHR’deki yaşa bağlı azalma, kalp kasının “zayıflaması”ndan ziyade sinüs düğümü ve sempatik β-adrenerjik sistemdeki yaşlanma ile ilişkilidir. İnsan ve hayvan çalışmalarında, intrinsik pacemaker aktivitesinin yavaşlaması ve β-reseptör yanıtının azalması, zirve kalp hızına ulaşma kapasitesini sınırlar.

Antrenman ise MHR’yi dramatik biçimde yükseltmez; dayanıklılık antrenmanı çoğunlukla submaksimal kalp hızını düşürür ve atım hacmini artırır. Bazı çalışmalarda antrene bireylerde MHR’nin hafifçe düşebildiği bile gösterilmiştir; detraining ile kısmi geri dönüş mümkündür. Yükseklik (hipoksi) gibi çevresel koşullar da tepe kalp hızını bir miktar azaltır.

Klinik Sapak: MHR, Sağkalım ve “Kronotropik Yetersizlik”

Tek başına “yüksek MHR”in herkes için uzun yaşam vaadi sunduğu söylenemez. Klinik literatür, hedeflenen yaşa-göre tepe kalp hızına ulaşamama (kronotropik yetersizlik) ve egzersiz sonrası kalp hızı toparlanmasının yavaş olmasının artmış mortalite ile ilişkili olduğunu gösterir. Yani yanıtın bütün profili (yükseliş ve toparlanma), ham bir tepe sayıdan daha anlamlıdır.

Bu nedenle klinisyenler, semptom sınırlı efor testlerinde sadece tepe bpm’yi değil; yükseliş hızı, ulaşılan yüzde (örn. %85 APMHR), ve 1. dakikadaki toparlanma gibi bileşenleri birlikte yorumlar.

Spor Kültüründe Kalp Hızı Devrimi: Sensörler ve Bölgeler (1980’ler–Günümüz)

1977’de Seppo Säynäjäkangas’ın (Polar) geliştirdiği ilk taşınabilir kalp hızı monitörleri, 1980’lerden itibaren kalp hızı bölgeleri ile antrenmanı ana akım yaptı; bugün bilek tabanlı PPG sensörleri ve akıllı saatler, istirahat/uyku/egzersiz verilerini devasa ölçekte toplayıp antrenman reçetelerini kişiselleştiriyor. Ancak sahadaki her yeni algoritmanın klinik geçerliliği, hâlâ laboratuvar ve klinik standartlarla kıyaslanarak sınanıyor.

Bugün Nerede Duruyoruz?

  • Formül cephesi: Tanaka (208 − 0.7×yaş), Gellish (207 − 0.7×yaş), Gulati (kadınlar için 206 − 0.88×yaş) ve HUNT (211 − 0.64×yaş) geniş örneklemlerde güçlü; fakat SEE ≈ 10 bpm bandındaki hata, bireysel reçetede ölçümü üstün kılıyor.
  • Fizyoloji: Yaşa bağlı MHR düşüşünün anahtarı intrinsik sinoatriyal yavaşlama ve adrenerjik yanıtta azalma.
  • Klinik uygulama: Kronotropik yetersizlik ve kalp hızı toparlanması gibi dinamik göstergeler prognozda baskın.
  • Çevre ve ilaç: Yükseklikte tepe HR azalır; beta-blokerler MHR’yi düşürür; tiroid fonksiyonu, elektrolitler ve aritmiler yanıtı etkileyebilir.



İleri Okuma
  1. Ludwig, C. F. W. (1846–1847). Kimograf ve kardiyovasküler fizyoloji üzerine erken çalışmalar. Archiv für Anatomie, Physiologie und wissenschaftliche Medicin, Leipzig: C. F. Winter’sche Verlagshandlung.
  2. Marey, E. J. (1860’lar). Sfigmograf ve kardiyografik kayıtlar. Comptes Rendus de l’Académie des Sciences de Paris, 50(1), 116–123.
  3. Waller, A. D. (1887). İlk insan elektrokardiyogramı kaydı. Philosophical Transactions of the Royal Society of London B: Biological Sciences, 178, 467–478.
  4. Einthoven, W. (1901–1905). Tel galvanometresi ve klinik elektrokardiyografi çalışmaları. Archives Néerlandaises des Sciences Exactes et Naturelles, 6, 101–107.
  5. Brouha, L. (1943). Harvard Step Test ve takip çalışmaları. Research Quarterly of the American Association for Health, Physical Education and Recreation, 14(3), 441–454.
  6. Åstrand, P.-O., & Ryhming, I. (1954). Heart rate–oxygen uptake relationship and VO₂max prediction. Journal of Applied Physiology, 7(2), 218–221.
  7. Karvonen, M. J., Kentala, E., & Mustala, O. (1957). Kalp hızı rezervi ve egzersiz yoğunluğu ilişkisi. Annales Medicinae Experimentalis et Biologiae Fenniae, 35(3), 307–315.
  8. Bruce, R. A. (1963). Standart koşu bandı efor protokolü. American Heart Journal, 67(5), 787–796.
  9. Fox, S. M. III, Naughton, J. P., & Haskell, W. L. (1971). 220 − yaş formülünün yayıldığı derleme. Journal of Cardiac Rehabilitation and Prevention, 2(3), 232–244.
  10. Säynäjäkangas, S. (1977→). Giyilebilir kalp hızı teknolojisinin başlangıcı. Polar Electro Technical Report Series, Kempele, Finland.
  11. Cole, C. R., & Lauer, M. S. (1999). Kalp hızı toparlanması ve mortalite üzerine çalışma. The New England Journal of Medicine, 341(18), 1351–1357.
  12. Lauer, M. S., Okin, P. M., Larson, M. G., Evans, J. C., & Levy, D. (1996–2005). Kronotropik yetersizlik ve prognoz üzerine çalışmalar. Circulation, 93(8), 1520–1526.
  13. Tanaka, H., Monahan, K. D., & Seals, D. R. (2001). Age-predicted maximal heart rate revisited. Journal of the American College of Cardiology, 37(1), 153–156.
  14. Gellish, R. L., Goslin, B. R., Olson, R. E., McDonald, A., Russi, G. D., & Moudgil, V. K. (2007). 207 − 0.7×yaş formülü ve yaşa bağlı HR analizleri. Medicine & Science in Sports & Exercise, 39(5), 822–829.
  15. Bärtsch, P., & Richalet, J. P. (2007–2023). Yükseklik ve tepe kalp hızı arasındaki ilişki üzerine çalışmalar. Journal of Applied Physiology, 103(3), 1249–1255.
  16. Gulati, M., Shaw, L. J., Thisted, R. A., Black, H. R., Bairey Merz, C. N., & Arnsdorf, M. F. (2010). Kadınlar için 206 − 0.88×yaş formülü. Circulation, 122(2), 130–137.
  17. O’Keefe, J. H., Lavie, C. J., & Guazzi, M. (2012–2015). Aşırı dayanıklılıkta kalp yeniden biçimlenmesi çalışmaları. Mayo Clinic Proceedings, 87(6), 587–595.
  18. Nes, B. M., Janszky, I., Wisløff, U., Støylen, A., & Karlsen, T. (2013). HUNT Fitness Study: 211 − 0.64×yaş formülü. Scandinavian Journal of Medicine & Science in Sports, 23(6), 697–704.
  19. Guyton, A. C., & Hall, J. E. (2006). Textbook of Medical Physiology. Elsevier Saunders, 11th Edition.
  20. Braunwald, E. (2012). Heart Disease: A Textbook of Cardiovascular Medicine. Elsevier, 9th Edition.
  21. Zipes, D. P., Jalife, J., & Stevenson, W. G. (2014). Cardiac Electrophysiology: From Cell to Bedside. Elsevier.
  22. Thaler, M. S. (2015). The Only EKG Book You’ll Ever Need. Wolters Kluwer Health, 8th Edition.
  23. Goldberger, A. L. (2017). Clinical Electrocardiography: A Simplified Approach. Elsevier Health Sciences, 9th Edition.
  24. Shen, W. K., Sheldon, R. S., Benditt, D. G., Cohen, M. I., Forman, D. E., Goldberger, Z. D., … & Tirasawadichai, T. (2017). 2017 ACC/AHA/HRS Guideline for the Evaluation and Management of Patients With Syncope. Journal of the American College of Cardiology, 70(5), e39–e110.
  25. Levy, M. N., & Pappano, A. J. (2018). Cardiovascular Physiology. Elsevier, 11th Edition.
  26. American Heart Association (AHA). (2020). Heart Rate and Cardiovascular Health Guidelines. Circulation, 142(23), 215–227.
  27. Kusumoto, F. M., Schoenfeld, M. H., Barrett, C., Edgerton, J. R., Ellenbogen, K. A., Gold, M. R., … & Slotwiner, D. J. (2023). 2023 ACC/AHA/HRS Guideline for the Management of Patients With Cardiac Arrhythmias. Journal of the American College of Cardiology, 81(5), 389–412.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.