Türleri
Tam Kan: Bu en temel kan ürünüdür ve kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri, trombositler ve plazma dahil olmak üzere tüm kan bileşenlerini içerir.
Paketlenmiş Kırmızı Kan Hücreleri (PRBC’ler): Bunlar diğer kan bileşenlerinden ayrılmış kırmızı kan hücreleridir. Genellikle anemiyi tedavi etmek veya ameliyat ya da travma nedeniyle kan kaybını gidermek için kullanılırlar.
Trombositler: Trombositler, kanın pıhtılaşmasında çok önemli bir rol oynayan küçük hücre parçalarıdır. Genellikle trombosit sayısı düşük olan veya kanama bozukluğu yaşayan hastalara nakledilirler.
Taze Donmuş Plazma (TDP): TDP, kanın pıhtılaşma faktörleri içeren sıvı kısmıdır. Kanama bozukluklarını, karaciğer hastalığını tedavi etmek için veya belirli cerrahi prosedürler sırasında kullanılır.
Kriyopresipitat: Kriyopresipitat, FFP’den elde edilir ve fibrinojen ve von Willebrand faktörü gibi konsantre pıhtılaşma faktörleri içerir. Genellikle kanama bozukluklarının tedavisinde veya büyük kan kaybı sırasında kullanılır.
Granülositler: Granülositler enfeksiyonla mücadelede görev alan bir tür beyaz kan hücresidir. Aferez adı verilen bir işlemle toplanırlar ve bağışıklık sistemi zayıflamış bireylerde ciddi enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılırlar.
Albümin: Albümin, plazmada bulunan ve vücutta uygun sıvı dengesinin korunmasına yardımcı olan bir proteindir. Düşük kan hacmi veya belirli karaciğer rahatsızlıkları olan bireyleri tedavi etmek için kullanılabilir.
İmmünoglobulinler: Antikorlar olarak da bilinen immünoglobulinler, bağışıklık sisteminde hayati bir rol oynayan proteinlerdir. Bağışlanan plazmadan elde edilebilirler ve çeşitli bağışıklık bozukluklarını tedavi etmek veya pasif bağışıklık sağlamak için kullanılırlar.
Bu kan ürünlerinin bulunabilirliğinin bölgeye ve tıbbi tesislerin özel gereksinimlerine bağlı olarak değişebileceğini unutmamak önemlidir. Ayrıca, tüm kan bağışçıları her tür kan ürününü bağışlamaya uygun değildir. Transfüzyon için kan ürünlerinin seçimi, tıp uzmanları tarafından hastanın ihtiyaçlarına ve kan ürünlerinin alıcı ile uyumluluğuna göre belirlenir.
Klinik ortamlarda anemi ve kan kaybını yönetmek, özellikle perioperatif ve yoğun bakım ortamlarında hasta bakımının kritik bir yönüdür. Hemoglobin seviyeleri hastanın oksijen taşıma kapasitesinin önemli bir göstergesidir ve hemoglobindeki önemli düşüşler ciddi, hatta ölümcül sonuçlar doğurabilir.
Hemoglobin Seviyeleri ve Mortalite
Hemoglobin seviyesinin 10 mg/dL’nin altına düşmesi ölüm oranının artmasıyla ilişkilidir; yapılan çalışmalar, özellikle kritik bakım ortamlarında bu kadar düşük seviyelere sahip hastalarda ölüm oranının %40 olduğunu göstermektedir. Hemoglobin 3 mg/dL’nin altına düştüğünde, vücudun oksijen taşıma yeteneği ciddi şekilde tehlikeye girdiğinden, durum yaşamı tehdit edici hale gelir. Ölümcül sonuçları önlemek için acil tıbbi müdahale gereklidir.
Transfüzyonlar için Gerekçe
Mevcut kılavuzlar kısıtlayıcı bir transfüzyon stratejisini savunmaktadır. Birçok vakada, hemoglobin seviyeleri 7 mg/dL’nin altına düşene kadar transfüzyon endike değildir. Bu yaklaşım, kısıtlayıcı transfüzyon uygulamalarının çoğu hasta popülasyonunda mortalite veya morbiditeyi artırmaksızın transfüzyonlarla ilişkili riskleri azaltabileceğine dair kanıtlara dayanmaktadır.
Kan Bağışı İstatistikleri
Kan bağışı, kan nakli için kan ürünlerinin mevcudiyetini sağlayan sağlık sistemlerinin önemli bir bileşenidir. Avrupa’da Danimarka, Avusturya ve Yunanistan gibi ülkeler, güçlü halk sağlığı politikaları ve farkındalık kampanyalarını yansıtan en yüksek kan bağışı oranlarından bazılarına sahiptir. Buna karşılık, Romanya en düşük kan bağışı oranlarına sahiptir ve bu da tıbbi acil durumlarda ve cerrahi prosedürlerde kan ürünlerine olan talebin karşılanmasında zorluklara yol açabilir.
Hasta Kan Yönetimi (HKKY)
Hasta Kan Yönetimi (HKY), kan transfüzyonuna ihtiyaç duyabilecek hastaların bakımını optimize etmeyi amaçlayan kanıta dayalı bir yaklaşımdır. PBM “üç sütunlu” bir sistem içerir:
- Kan Kaybının En Aza İndirilmesi: İlk sütun, cerrahi prosedürler sırasında ve sonrasında kan kaybını azaltmaya yönelik stratejilere odaklanır. Bu, minimal invaziv cerrahi tekniklerin kullanımını, antikoagülasyon tedavisinin dikkatli yönetimini ve kanamayı kontrol etmek için gelişmiş hemostatik ajanların kullanımını içerir. POC (Point of Care) koagülasyon yönetim sistemleri, bir hastanın koagülasyon durumunu gerçek zamanlı olarak izlemek ve yönetmek için giderek daha fazla kullanılmakta ve gereksiz transfüzyonları azaltmaktadır.
- Hematopoezin Optimize Edilmesi: Bu sütun, ameliyattan önce yeterli demir depolarının sağlanmasının ve aneminin yönetilmesinin önemini vurgulamaktadır. Cerrahi hastalarında demir eksikliği yaygın olduğu için demir tedavisi çok önemlidir. Bu hastaların yaklaşık üçte birinde transferrin satürasyonu (TSAT) %20’nin altındadır ve bu da demir eksikliğine işaret eder. İnsan vücudu yaklaşık 6 gram demir içerdiğinden, bu seviyelerin korunması etkili eritropoez (kırmızı kan hücrelerinin üretimi) için kritik öneme sahiptir. Oral demir takviyeleri tipik olarak tablet başına yaklaşık 7 mg elemental demir içerir ve bu da demir depolarının yenilenmesine yardımcı olabilir, ancak ciddi eksiklik durumlarında intravenöz demir gibi daha etkili formlar gerekebilir.
- Hastaya Özel Karar Verme: Üçüncü ayak, transfüzyonlarla ilgili bireyselleştirilmiş kararlar almayı içerir. Kılavuzlar genel olarak, devam eden kanama, hemodinamik dengesizlik veya ciddi anemi semptomları gibi spesifik klinik endikasyonlar olmadıkça, hemoglobin seviyeleri 7 mg/dL’nin altına düşene kadar transfüzyonun gerekli olmayabileceğini önermektedir. Bu eşik, transfüzyon reaksiyonları, immünosupresyon ve bulaşıcı hastalıkların bulaşması gibi riskler taşıyan gereksiz transfüzyonların önlenmesine yardımcı olur.
Demir Yönetimi ve Cerrahi Katkılar
Demir yönetimi, PBM’nin önemli bir bileşenidir. Ameliyat geçiren hastalar sıklıkla kan ve dolayısıyla demir kaybeder. Vücudun gastrointestinal sistem yoluyla günde sadece 1-2 mg demir attığı düşünüldüğünde, ameliyat sırasında önemli miktarda kan kaybı demir depolarını hızla tüketebilir. Bu nedenle, oral demir takviyeleri veya intravenöz demir dahil olmak üzere demir tedavisi, ameliyat öncesi ve sonrası aneminin yönetilmesinde esastır.
İleri Okuma
- Shander, A., Van Aken, H., Colomina, M. J., Gombotz, H., Hofmann, A., Krauspe, R., & Lasocki, S. (2012). Patient blood management in Europe. British Journal of Anaesthesia, 109(1), 55-68.
- Carson, J. L., Carless, P. A., & Hebert, P. C. (2012). Transfusion thresholds and other strategies for guiding allogeneic red blood cell transfusion. Cochrane Database of Systematic Reviews, 4, CD002042.
- Spahn, D. R., & Goodnough, L. T. (2013). Alternatives to blood transfusion. The Lancet, 381(9880), 1855-1865.
- Klein, H. G., & Spahn, D. R. (2021). Patient blood management: preoperative optimization of hemoglobin. Anesthesia & Analgesia, 133(4), 876-884.