Tanım ve Terminoloji
Diş tacı (corona dentis), dişin mine ile kaplı olan ve sement ile kaplı kök bölümünden semento-mine birleşimi (SMB; cemento-enamel junction, CEJ) tarafından ayrılan anatomik bölümünü ifade eder. Klinik bağlamda iki farklı kavram kullanılır:
- Anatomik taç: Mineden oluşan ve erüpsiyon ya da dişeti seviyesinden bağımsız olarak sabit kalan kısım.
- Klinik taç: Ağız ortamına dişeti kenarının koronalinde görünen taç bölümü; dişeti çekilmesi, hiperplazi veya erüpsiyon durumuna göre genişleyip daralabilir.
Etymoloji: Corona Latince “taç, çelenk” anlamındadır; dentis, dens (diş) sözcüğünün genitif tekil biçimidir ve “dişin” anlamı taşır. Dolayısıyla corona dentis “dişin tacı” demektir. Bkz.: Korona; dentis.
Makroskopik Anatomi ve Yüzeyler
Diş tacı, oklüzal (ya da insizal), vestibüler (labial/bukkal), oral (lingual/palatinal) ve iki proksimal (mezial/distal) yüzeyden oluşur. Klinik morfolojide şu anahtar işaretler kullanılır:
- Kontur yüksekliği (eminenz/höyük): Vestibülerde ve lingualde plak birikimi ve yumuşak doku akışını yöneten en bombe noktalar.
- Marjinal sırtlar: Anterior dişlerde insizal kenarı sınırlayan; posteriyorda oklüzal yüzeyi çevreleyen sırtlar.
- Tüberküller ve sırtlar: Posterior dişlerde oklüzal topografiyi oluşturan tüberküller; transvers sırt (karşılıklı tüberkül sırtlarının birleşmesi) ve oblik sırt (özellikle maksiller molarlarda meziopalatinal–distobukkal tüberküller arası).
- Fissür ve pitler: Gelişimsel olukların kesişimlerinde çürük açısından yüksek riskli alanlar.
- Cingulum: Üst anterior dişlerde lingual servikal bölgede kabartı.
Embrasürler (insizal/oklüzal, bukkal/labial, lingual ve gingival) temas noktalarının çevresindeki üçgen boşluklardır; yiyecek akışı ve periodontal sağlık açısından kritiktir.
Histoloji ve Mikromorfoloji
Mine (Enamel)
- Bileşim: Yaklaşık %96 ağırlıkça inorganik (hidroksiapatit kristalleri), %1–2 organik matriks ve %2–3 sudan oluşur.
- Yapı: Ameloblast kökenli mine prizması/çubukları ve onu çevreleyen interprizmatik madde; prizma yönelimleri oklüzal yükleri dağıtacak şekilde organize olur.
- Mikroişaretler:
- Retzius çizgileri ve yüzeydeki perikimata (özellikle servikal bölgede belirgin).
- Hunter–Schreger bantları (optik bantlaşma; çatlak ilerlemesini saptırarak dayanımı artırır).
- Mine lamelleri, tutamları (tufts) ve iğcikleri (spindles): DEJ’ye uzanan gelişimsel/morfolojik yapılar.
- Kalınlık: Tüberkül tepelerinde 2–2,5 mm’ye ulaşabilir; servikale doğru incelir ve CEJ’de sıfırlanır.
Dentin
- Bileşim: Yaklaşık %70 ağırlıkça inorganik, %20 organik, %10 su.
- Türler: Primer, sekonder ve uyarı/tersiyer dentin; peritübüler (hipermineralize) ve intertübüler dentin ayrımı.
- DEJ (dentino-enamel junction): Skalloplu (girintili-çıkıntılı) yapı; mekanik kilitlenme ile çatlak ilerlemesini sınırlar.
Pulpa–Taç İlişkisi
Pulpa odası koronal boynuzlarıyla (özellikle genç daimi ve süt dişlerinde belirgin) taç morfolojisini izler; restoratif girişimlerde pulpaya yakınlık riskini belirler.
Gelişim ve Erüpsiyon
Kron morfogenezinde morfodiferensiyasyon safhasında tüberküller ve oluklar şekillenir; mine oluşumu tamamlandığında ameloblastlar indirgenmiş mine epiteline dönüşür. Erüpsiyon sürecinde klinik taç görünürlüğü artar. Mine oluşumu doğum çevresinde neonatal çizgi ile işaretlenebilir.
Fonksiyonel Biyomekanik
Taç, çigneme kuvvetlerini tüberküller ve sırtlar üzerinden DEJ ve dentine aktarır.
- Fonksiyonel (taşıyıcı) tüberküller: Maksillerde palatinal, mandibulada bukkal; temas ve vertikal yük taşımada temel.
- Non-fonksiyonel tüberküller: Kılavuzlama ve gıda yönlendirme.
- Oklüzal temaslar: Fossa ve marjinal sırt bölgelerinde stabil, noktasal temaslar periodontal yükleri dengeler.
Süt ve Daimi Dişlerde Taç Farklılıkları
- Süt dişleri: Daha belirgin servikal bombeleşme, daha ince mine/dentin, geniş pulpa odası ve daha düz kontakt alanları; fissürler daha sığ.
- Daimi dişler: Kalın mine ve daha kompleks oklüzal anatomi; restoratif ve oklüzal ayarlamalarda daha fazla madde kaldırma toleransı.
Morfolojik Varyasyonlar ve Anomaliler
- Cusp of Carabelli: Sıklıkla maksiller birinci molarda palatinal aksesuar tüberkül.
- Dens invaginatus / evaginatus: İçeri doğru girinti (invaginasyon) veya dışa çıkıntı (evaginasyon) ile mikrosızıntı ve pulpa riski.
- Makrodonti/Mikrodonti, füzyon, geminasyon: Kuron genişliği ve şekil varyasyonları.
- Amelogenezis/Dentinogenezis imperfekta, MIH, florozis: Mineralizasyon bozuklukları estetik ve dayanım sonuçları doğurur.
Klinik Patofizyoloji
Çürük
Biyofilm altındaki asidik mikrosıvı ortamında demineralizasyon ile başlar.
- Pürüzlü beyaz leke erken evredir; pit-fissür çürüklerinde mine içinde apeksi DEJ’e bakan üçgen, düz yüzey çürüklerinde ise apeksi pulpayı, tabanı mine yüzeyini gören üçgen patern görülür.
- DEJ’ye ulaştığında lateral yayılım artar; dentinde tünel şeklinde ilerleme ve yumuşama.
Aşınmalar
- Attrisyon: Diş-diş temasıyla; insizal/oklüzal düzleşme.
- Abrasyon: Yabancı cisim kaynaklı (örn. sert fırçalama); servikal oluklar.
- Erozyon: Kimyasal çözünme (asit); mine matlaşması, kenarların incelmesi.
- Abfraksiyon: Servikal stres konsantrasyonuna bağlı kama lezyonları (etiolojisi tartışmalı).
Travmatik Kuron Kırıkları
Enamel, enamel-dentin ve pulpaya açılan kırıklar olarak sınıflandırılır; vitalite takibi, geçici pulpa örtüleri ve restoratif/endo-prostetik planlama gerekebilir.
Restoratif ve Protez Yaklaşımlar
Direkt Restorasyonlar
- Adezyon: Mineye asit-pürüzlendirme ile güçlü mikromekanik bağ; dentinde hibrit tabaka.
- Materyaller: Kompozit rezinler (yüksek estetik, oklüzal anatomiyi taklit imkânı), cam iyonomer (flor salınımı), rezin modifiye cam iyonomer.
İndirekt Restorasyonlar
- Inlay/Onlay/Overlay: Kusurlu tüberküllerin kapsanması ile çatlak önleme ve yük dağılımı.
- Endokron: Özellikle endodontik tedavili posterior dişte, pulpa odası retansiyonundan yararlanan tek parça seramik.
- Tam kronlar:
- Metal, metal-seramik (PFM), tam seramik (lityum disilikat, zirkonya).
- Endikasyonlar: Geniş madde kaybı, çatlak diş, oklüzyonun yeniden şekillendirilmesi, estetik gereksinimler.
- Preparasyon ilkeleri:
- Toplam konverjans açısı idealde ~6–10°.
- Oklüzal azaltma: Metal ~1–1,5 mm; PFM ve tam seramik ~1,5–2 mm.
- Aksiyal azaltma: 1–1,5 mm materyale göre.
- Bitiş hattı: Metal için chamfer, porselen omuz gerektiren bölgede shoulder/rounded shoulder; zirkonya için belirgin chamfer/shoulder.
- Ferrül etkisi: Endodontik tedavili dişte ≥1,5–2 mm sağlıklı dentin kılıfı kırılma direncini artırır.
Marjin–Periodonsiyum İlişkisi
- Suprakrestal doku ataşmanı (eski terim “biyolojik genişlik”) yaklaşık 2 mm’lik epitel-bağdoku ataşmanı ve sulkus derinliği ile toplamda ~3 mm’lik bir dikey boyut gerektirir.
- Marjin konumu: Tercihen supragingival; estetik veya çürük/kırık indikasyonlarında subgingival ama doku ihlali olmadan.
Oklüzal Anatomiyi Taklit
Restorasyonlarda temas noktaları, tüberkül eğimleri, fossa derinlikleri ve embrasür hacimleri fizyolojiye uygun şekillendirilir; aksi halde parafonksiyon, gıda sıkışması veya periodontal travma gelişebilir.
Ortodonti ile İlişki
Braket yerleşiminde klinik taç uzun ekseni (LACC) referanstır; tip (mezial-distal angulasyon) ve torque (vestibülo-oral eğim) değerleri taç yüzeyi üzerinden iletilir. Taç morfolojisi, overjet/overbite ilişkisi ve kılavuzlama eğrilerini (Spee, Wilson) doğrudan etkiler.
Endodonti ile İlişki
Erişim kavitesi tasarımı, kuron tüberkül-sırt anatomisini izler:
- Anterior: Lingual yüzeyden damla/üçgen erişim.
- Premolar/Molar: Oklüzal oluklar ve tüberküller rehberliğinde pulpa odası tavanının güvenli kaldırılması; genç dişte geniş pulpaya dikkat.
Periodontal ve Yumuşak Doku Boyutları
Taç konturları papiller dolgunluk, gingival zenith ve emergence profile ile uyumlu tasarlanır. Aşırı konveks veya konkav yüzeyler plak retansiyonuna ve mukozal travmaya yol açar.
Radyografik Özellikler
Mine yüksek radyopasite ile; dentin daha az radyopasite ile izlenir. Servikal bölgede mine incelmesi, yanılgılı radyolüsensi yaratabilir. İnterproksimal çürükler DEJ yakınında üçgensel radyolüsensi olarak saptanır.
Estetik Parametreler
- Oranlar: Orta keserlerde genişlik/uzunluk oranı çoğunlukla %75–85 aralığında kabul edilir.
- İnsizal embrasür progresyonu: Santrallerden kaninlere doğru artan girinti derinliği doğal görünümü destekler.
- Mikrotekstür: Perikimata ve yüzey olukları ışık saçılımını etkiler; yaşla düzleşme eğilimi vardır.
- Gingival zenith: Üst santral ve kaninlerde distal ofset estetik algıyı iyileştirir.
Dijital Dişhekimliği ve Taç
CAD/CAM iş akışlarında intraoral taramalarla koronal morfoloji üç boyutlu olarak yakalanır; morfoloji kütüphaneleri (ör. genç/olgun oklüzal şablonlar) ve artikülatör simülasyonları ile temas dağılımı optimize edilir. Monolitik zirkonya yüksek dayanım; lityum disilikat yüksek estetik sağlar. Dijital üretimde marjin okuması, suprakrestal ataşmana saygı ve proksimal kontak doğrulaması kritik adımlardır.
Klinik İpuçları (Özet İlkeler)
- Anatomik taç mineyle; klinik taç dişetiyle tanımlanır—tedavi planında ikisini ayırın.
- Oklüzal yükler tüberkül eğimleri üzerinden DEJ-dentin kompleksine yönelir; restorasyonlar bu mimariyi taklit etmelidir.
- Suprakrestal doku ataşmanını ihlal etmeyen marjin yerleşimi, uzun dönem periodontal stabilite için zorunludur.
- Genç dişlerde pulpa boynuzları belirgindir; preparasyon derinliklerini konservatif tutun.
- Pit-fissür bölgeleri çürüğe yatkındır; fissür örtücü ve temas anatomisinin doğru kurulumu koruyucudur.
Keşif
Latince corona dentis ifadesi, “dişin tacı” anlamına gelir; yani sementle kaplı kök bölümünden semento-mine birleşimi (CEJ) ile ayrılan ve mine tarafından örtülen üst bölüm. Bu kavram, tek bir “keşif anı” veya tek bir kâşifin adıyla anılabilecek bir buluş değil; antik doğa gözlemlerinden mikroskobinin doğuşuna, endüstri devriminin malzeme bilimine ve günümüz dijital teknolojilerine eklemlenen, disiplinlerarası bir izlek.
Antik Dünyada Taç Fikrinin İlk İzleri
Antik Mısır papirüsleri ve Grek-Roma yazınında dişlerin görünür, parlak ve çiğnemeyle doğrudan ilişkili kısmı, doğal olarak ilgi odağı oldu. Hippokrates ve Aristoteles, dişlerin şekil ve işlev farklılıklarına değinirken, Aulus Cornelius Celsus ağız-diş sağlığına dair pratik betimlemeler yaptı. O çağın diliyle “taç” henüz histolojik bir varlık olarak tanımlanmamıştı; ama yeme, konuşma ve görünüşteki belirleyici rolü nedeniyle dişin üst bölümünün ayrı bir bütünlük olduğuna dair sezgisel bir ayrım çok erken bir tarihte yerleşti.
İslam Dünyası ve Ortaçağ Avrupası: Aletler, Onarımlar, Gözlem
Ebu’l-Kasım Zehrâvî (Albucasis) ve İbn Sînâ (Avicenna) gibi hekimler, diş çekimleri, restoratif girişimler ve protez yaklaşımıyla ilgili ayrıntılar verirken, dişin görünen kısmının klinik değeri giderek daha net tanımlandı. Ortaçağ Avrupası’nda berber-cerrah geleneği, diş tedavilerini zanaatkâr bir pratik olarak sürdürdü. Taç, bu dönemde daha çok mekanik bir parça olarak—kırılan ya da çürüyen kısımların yerine geçen “örtü”—düşünülüyordu; ama bilimsel sınıflandırma ve mikroyapı bilgisi henüz ufukta bile değildi.
Rönesans ve Erken Modern Dönem: Anatomik Dilin Kurulması
Andreas Vesalius ile insan anatomisinin sistematik betimi, dişlerin kemiklerle ve yumuşak dokularla ilişkisini daha berrak kıldı. Rönesans sonrasında Ambroise Paré gibi cerrahlar, klinik deneyimi sistematik anlatımla birleştirdiler. Yine de corona dentis bu evrede esasen makroskopik bir gerçeklikti: parlak, sert ve yeme sırasında yükü karşılayan kısım.
“Modern Dişhekimliğinin Babası”: Pierre Fauchard ve 18. Yüzyıl
Pierre Fauchard’ın 1728 tarihli kapsamlı eseri, dişlerin sınıflandırılmasını, hastalıklarını ve tedavilerini bütüncül bir düzlemde ele aldı. Fauchard ile taç, yalnızca doğal bir yapı değil, aynı zamanda onarıma ve yerine koymaya açık bir klinik hedef olarak da tasarlandı: bandlar, yapay parçalar ve erken protez kavramları, doğal tacın işlevsel ve estetik yerine konulmasını amaçladı. Taç artık yalnızca görünen bir parça değil, planlanabilir bir “tasarım”dı.
Aydınlanma ve Doğa Tarihi Geleneği: John Hunter ve Ardılları
John Hunter’ın 1771 tarihli dişlerin doğa tarihine ilişkin çalışması, morfoloji, erüpsiyon ve işlevi sistematik bir dile taşıdı. Tacın topografisi—tüberküller, sırtlar, fissürler ve temas noktaları—artık betimsel bir envanter halinde ele alınıyordu. Bu dil, taç anatomisinin fonksiyonel biyomekaniğe (yüklerin tüberküller ve sırtlar üzerinden DEJ-dentine aktarımı) bağlanmasını kolaylaştırdı.
Mikroskobinin Yükselişi: Tomes, Retzius ve Mine-Dentin Paradigması
- yüzyıl, taç kavramını kökten dönüştüren mikroyapı keşiflerine sahne oldu.
- Sir John Tomes, dentin tübüllerini ve mine oluşumundaki hücresel süreçleri tarif ederek taç-kök ayrımının yalnızca anatomik değil, histogenetik bir karşılığı olduğunu gösterdi.
- Gustaf Retzius, minede artım çizgilerini betimledi; yüzeydeki perikimata ile birlikte bu çizgiler, tacın büyüme tarihini mine üzerinde adeta bir “zaman yazısı” gibi bıraktı.
- Mine içindeki optik bantlaşmalar, lameller, tufts (tutamlar) ve spindles (iğcikler) gibi oluşumların fark edilmesi, tacın kırılma örüntülerini ve çatlak yönelimlerini açıklayan bir malzeme bilimi dilinin önünü açtı.
Böylece corona dentis, “parlak kabuk” olmaktan çıkıp, prizma yönelimleriyle yük dağıtan, DEJ’de girintili-çıkıntılı kilitlenme ile çatlak ilerlemesini saptıran bir kompozit olarak anlaşıldı.
Endüstri Devrimi ve Protez: Malzemeyle Şekillenen Taç
- sonu–19. yüzyıl boyunca metal işçiliği, porselen teknolojisi ve döküm yöntemleri hızla gelişti. İnce metal kabuklar, porselen “jaket” yaklaşımları ve döküm altın restorasyonlar, doğal tacın form-işlev ikiliğini taklit etmeye çalıştı. Bu dönem, taç tasarımının iki eksenini kalıcı biçimde birleştirdi: estetik topoğrafya (tüberküller, marjinal sırtlar, embrasürler) ve mekanik süreklilik (yük yolları, çatlak durdurma).
Standartların Doğuşu: G.V. Black ve Bilimsel Klinik
- yüzyıl sonu–20. yüzyıl başında Greene Vardiman Black, kavite sınıflandırmaları ve preparasyon ilkeleriyle restoratif bilginin omurgasını kurdu. “Önleme için genişletme” tartışmalı kalsa da, minenin asit pürüzlendirmeyle güçlü bağ kurabildiği daha sonra gösterilince, koronal dokunun maksimum korunması idealine giden yol açıldı. Taç artık preparasyonla “oyulan” bir kütle değil, adezif tekniklerle tamamlanan bir kompozite dönüşüyordu.
20. Yüzyıl Ortası: Adeziv Devrim ve Periodontal Boyutlar
1950’lerde Michael Buonocore’un mine asitle pürüzlendirmesi, 1960’larda Rafael Bowen’ın Bis-GMA reçinesini formüle etmesiyle, kompozit-adeziv sistemler tacın konservatif restorasyonunu mümkün kıldı. 1961’de periodontal dokuların dikey boyutlarına ilişkin ölçümler, kron marjinlerinin suprakrestal doku ataşmanına saygılı yerleşiminin uzun dönem stabilite için zorunlu olduğunu ortaya koydu. Aynı yıllarda döküm ve porselen-metal füzyon tekniklerinin olgunlaşması, tam kronları yüksek dayanımla günlük pratiğe taşıdı.
Elektron Mikroskobu ve Yüzey Bilimi: Enamelin İçine Yolculuk
Alan Boyde ve çağdaşlarının taramalı elektron mikroskobu çalışmaları, minenin rölyefini—prizma uçları, interprizmatik alanlar, mikroçatlaklar—üç boyutlu olarak gözler önüne serdi. Bu, oklüzal aşınma, erozyon ve adezif bağlanmanın gerçek yüzey morfolojisi üzerinden anlaşılmasını sağladı. Böylece tacın klinik ömrü, yalnızca “materyal seçimi” değil, yüzey hazırlığı ve mikromekanik kilitlenme stratejileriyle de yönetilir hale geldi.
Dijital Döneme Geçiş: CAD/CAM, Kütüphaneler ve Sandalyebaşı Üretim
1980’lerden itibaren CAD/CAM sistemleri, koronal morfolojiyi intraoral tarama ile yakalayıp kütüphane tabanlı oklüzal şablonlarla eşleştirmeyi mümkün kıldı. Sandalyebaşı üretimle lityum disilikat ve monolitik zirkonya gibi seramikler, tek randevuda anatomik olarak zengin taçlar şeklinde üretilebildi. Bu aşama, tacın “taklit edilmesi” fikrini, veriyle yönetilen bir yeniden üretim düşüncesine dönüştürdü.
21. Yüzyılın Eşiğinde: Endokronlar, Hibrid Bağ ve Zirkonya
Endodontik tedavili posterior dişlerde endokron yaklaşımı, koronal boşluğu retansiyon odası olarak kullandı ve minimal invaziv protez felsefesini güçlendirdi. Self-etch ve evrensel adezif jenerasyonları, dentin-mine alt katmanlarında hibrit tabaka oluşumunu öngörülebilir hale getirdi. Zirkonyada dönüşümle sertleşme ve yeni translusent taneli kompozisyonlar, estetik-dayanım dengesini ileri taşıdı.
Günümüzde Araştırma Eksenleri: Biyomimetik, Biyomalzemeler ve Yapay Zekâ
Bugün corona dentis üzerine çalışmalar birkaç ana hatta yoğunlaşıyor:
- Biyomimetik remineralizasyon: Amelogenezden ilham alan amelogenin/türev peptit sistemleri, kalsiyum-fosfat çekirdeklenmesi ve iyon salan camlar/bioaktif doldurucular ile yüzey sertliğini ve çatlak dayanımını artırma arayışları.
- Nano-mekanik karakterizasyon: Nanoindentasyon, mikro-CT, Raman/FTIR ve EBSD gibi yöntemlerle mine ve dentinin yerel elastisite, çatlak başlatma ve yönlü sertlik haritaları.
- Aşınma ve triboloji: Zirkonya-mine çiftlerinin karşı aşındırıcılığı, tüberkül eğimlerinin aşınma kinetiğine etkisi ve cilalama/ısı işlemlerinin tribolojik yanıtı.
- Dijital oklüzyon ve tasarım yapay zekâsı: Temas noktalarının öngörücü simülasyonu, artikülatör modellerinin sanal ortama taşınması ve otomatik oklüzal morfoloji sentezi.
- 3B yazdırma ve seramik işleme: Rezin bazlı geçici taçların yanı sıra, seramik ve kompozitlerin yazdırılabilir formülasyonları üzerine deneysel çalışmalar.
- Klinik adezyonun dayanımı: Tükürük kontaminasyonu, yaşlandırma döngüleri, çoklu mod etkileşimli adezifler ve MMP inhibisyonu gibi parametrelerin uzun dönem marjinal bütünlüğe etkisi.
Klinik Dilin Olgunlaşması: Tacın Tasarımı, Dokuya Saygı ve Fonksiyon
Bu uzun serüvenin pratik sonucu, bugün tacı üç düzeyde birlikte düşünmemizdir:
- Anatomik-histolojik düzey: Mine/dentin kompozit mimarisi ve DEJ’in çatlak saptıran geometrisi.
- Biyomekanik düzey: Tüberkül-sırt topografisinin yükleri noktasal temaslar üzerinden güvenli kanallara aktarması.
- Periodontal-estetik düzey: Marjin konumunun suprakrestal ataşmana saygısı; gingival zenith, embrasür hacmi ve mikrotekstürün ışık yönetimi.
Bütün bu eksenler, corona dentis’i bir “parça” olmaktan çıkarıp, canlı doku-malzeme-tasarım arayüzünde işleyen bir sistem olarak kavramamızı sağladı. Antik yazarların parlak ve sert yüzey olarak ayırt ettiği taç, mikroskopiyle prizma yönelimlerine, malzeme bilimiyle faz dönüşümlerine, dijital çağda ise veri temelli tasarıma açıldı. Bugün bir tacı planlarken, Albucasis’in alet hassasiyeti, Fauchard’ın sistematik bakışı, Hunter’ın morfolojik disiplini, Tomes ve Retzius’un mikroyapı sezgisi, 20. yüzyılın adeziv devrimi ve çağdaş dijital-biyomimetik yaklaşım aynı hazırlık masasının üzerinde buluşuyor.
İleri Okuma
- Vesalius, A. (1543). De humani corporis fabrica. Basel: Oporinus.
- Celsus, A. C. (ca. 1. yüzyıl). De medicina. Roma.
- Al-Zahrawi (Albucasis). (10.–11. yy). Al-Tasrif.
- Fauchard, P. (1728). Le Chirurgien Dentiste. Paris: Chez l’Auteur.
- Hunter, J. (1771). The Natural History of the Human Teeth. London: J. Johnson.
- Tomes, J. (1859). A System of Dental Surgery. London: John Churchill.
- Fox, J. (1803–1806). The Natural History and Diseases of the Human Teeth; The History and Treatment of the Diseases of the Teeth. London.
- Retzius, G. (1895–1897). Çeşitli makaleler; mine artım çizgilerinin betimi. Stockholm.
- Black, G. V. (1896). Operative Dentistry (Vol. 1–2). Chicago: Medico-Dental Publishing.
- Land, C. H. (1903). Porselen “jacket” kron tasarımı üzerine patent ve raporlar. Detroit.
- Taggart, W. H. (1907). Kaybolan mum tekniği (lost-wax) döküm yöntemi bildirimleri. Dental Cosmos.
- Gargiulo, A. W., Wentz, F. M., Orban, B. (1961). Dimensions and relations of the dentogingival junction in humans. Journal of Periodontology, 32(3), 261–267.
- Buonocore, M. G. (1955). A simple method of increasing the adhesion of acrylic filling materials to enamel surfaces. Journal of Dental Research, 34(6), 849–853.
- Bowen, R. L. (1962). Dental filling material comprising vinyl-silane treated silica and a binder consisting of the reaction product of bisphenol-A and glycidyl methacrylate (Bis-GMA). Journal of the American Dental Association, 66(1), 57–64.
- Boyde, A. (1964–1970’ler). SEM ile mine/dentin yüzey morfolojisi üzerine makaleler.
- Mörmann, W., Brandestini, M. (1987). CEREC’in klinik bildirileri. Quintessence International.
- Bindl, A., Mörmann, W. (1999). Clinical evaluation of adhesively placed ceramic endocrowns. Journal of Adhesive Dentistry, 1(3), 255–265.
- Nakabayashi, N., Kojima, K., Masuhara, E. (1982). The promotion of adhesion through hybridization of dentin. Journal of Biomedical Materials Research, 16(3), 265–273.
- Kelly, J. R., Denry, I. (2008). Stabilized zirconia as a structural ceramic: An overview. Dental Materials, 24(3), 289–298.
- Siqueira, W. L., et al. (2018). Biomimetic approaches for enamel remineralization. Current Oral Health Reports, 5, 242–251.
- Schwendicke, F., et al. (2020). Artificial intelligence in dentistry. Journal of Dental Research, 99(7), 769–774.
- Zhang, Y., et al. (2022). Translucent zirconia in dentistry. Dental Materials, 38(7), 1015–1031.