Korku Filmleri Gerçekten de “Kan Dondurucu”

Yaşanılan korkunun şiddetini, yoğunluğunu ve o an üzerimizde yarattığı fiziksel-ruhsal etkiyi açıklayan bir çift kelime: kan dondurucu

Bunun dilimize özgü bir tanımlama olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Zira, İngilizce bloodcurdling,Almanca das blut in den Adern erstarrt, Fransızca à vous glacer le sang ve Flemenkçe bloedstollend kelimeleri ve tamlamaları “kanın fiziksel olarak donması, durması” şeklinde doğrudan çevrilebilecekken anlam açısından korkunun “çokluğunu” ifade ediyor, tıpkı dilimizdeki gibi. Peki, “kan dondurucu” gerçekten mecazi bir ifade mi?

Bu soruya yanıt arayan bir grup Hollandalı araştırmacının çalışması, itibarlı bir tıp dergisi olması yanında Noel zamanlarında biraz “uçarı” konulara değinmeyi âdet edinmiş, ama yine de tüm yayınlarını hakem gözetiminden geçiren British Medical Journal (BMJ) isimli dergide yayınlandı.

Gerilimin (stres) insan pıhtılaşma sistemi – ki hâlâ tüm detayları ortaya konamamış, anlaşılması için bazı bölümler halinde incelenen, şelâle şeklinde akıveren, hayran olunası olaylar dizisi olarak tanımlanabilir bu sistem- üzerinde büyük etkileri olduğu ve bu etkilerin klinik olarak önemli seviyelerde gerçekleşebileceği bilinen bir gerçek. Bazı heyecanlı sporların da kanı, laboratuvar belirteçleri açısından pıhtılaşmaya eğilimli hale getirdiği başka çalışmalarda gösterildi. Fiziksel aktivite yokluğunda, hızlı ortaya çıkan (akut) korkunun pıhtılaşma sistemi üzerine etkilerini inceleyen bu çalışma 30 yaşından küçük, bilinen hiçbir hastalığı olmayan 24 sağlıklı kişi üzerinde yürütüldü.

Anlaşılabilir şekliyle pıhtılaşma sistemi (Şekil kaynağı: BMC Bioinformatics, DOI: 10.1186/1471-2105-14-59)
Anlaşılabilir şekliyle pıhtılaşma sistemi (Şekil kaynağı: BMC Bioinformatics, DOI: 10.1186/1471-2105-14-59)

On dört kişilik ilk grup önce 2010 yapımı Insidious (Ruhlar Bölgesi) filmini, bir hafta sonra aynı gün, aynı saatte de 2014 yapımı bir belgesel olan A Year In Champagne filmini izlerken, on kişilik ikinci grup önce belgeseli, sonra korku filmini izledi. Gösterimlerden 15 dakika önce ve sonra alınan kan örnekleri (denek başına toplam 4 örnek) pıhtılaşmada görevli bazı maddeler açısından incelendi.

Korkunun biyokimyasal izlerini süren bu çalışma sonucunda kanı pıhtılaşmaya hazırlayan bir madde olan Faktör VIII (antihemofilik faktör) seviyesinin korku filmi seyretme ile anlamlı derecede yükseldiği belirlenirken, pıhtı oluşumu aşamalarında görevli trombin-antitrombin kompleksleri, D-dimer ve protrombin faktör 1 ve 2 gibi maddelerin seviyelerinde bir artış izlenmedi.

Yaninin de yanisi, korku hissi kanı pıhtılaşmaya hazır hale getirmek için bazı mekanizmaları uyarırken bunu damarı tıkayacak seviyelerin çok ötesindeki güvenli bir aralıkta yapıyor. Bu durumun oldukça basit bir evrimsel açıklaması olabilir: hayatta kalma şansını yükseltmek isteyen her organizma gibi insan da, korkuya neden olan etmen karşısında sahip olduğu iki seçenekten savaşmayı-fight (diğeri kaçmak-flight) tercih ederse (veya mecbur kalırsa) ve bu tercihinden dolayı fiziksel olarak hasar alması söz konusu olursa, olası kan kaybını en alt seviyede tutmak için bir ön hazırlık başlamış oluyor.

Bu çalışmanın, korkunun, venöz tromboz (toplardamarda pıhtı oluşumu) nedenlerinden biri olduğunu söylemek için yeterli bir kanıt oluşturmadığını ekleyelim.

 


Kaynak: 

  1. Bilimfili
  2. Bloodcurdling movies and measures of coagulation: Fear Factor crossover trial Banne Nemeth, medical doctor1 2, Luuk J J Scheres, medical doctor1 3, Willem M Lijfering, postdoctoral researcher1, Frits R Rosendaal, professor of clinical epidemiology1 4 BMJ 2015; 351 doi: http://dx.doi.org/10.1136/bmj.h6367 (Published 16 December 2015) Cite this as: BMJ 2015;351:h6367

D-Dimer

D-dimerler, kan pıhtılarının büyümesini ve sorunlu hale gelmesini önleyen biyolojik bir süreç olan fibrinoliz sırasında protein parçalandığında oluşan fibrin bozunma ürünleridir. Bu bozunma ürünleri çapraz bağlı fibrin plazmin tarafından parçalandığında ortaya çıkar ve kandaki varlıkları başta trombozla ilişkili olanlar olmak üzere çeşitli tıbbi durumların göstergesi olabilir.

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

“D-dimer” terimi molekülün yapısından kaynaklanır; fibrin proteininden birbirine bağlanmış iki “D” alanından oluşur, dolayısıyla “D-dimer”. D-dimerlerin tanımlanması ve incelenmesi, araştırmacılar kan pıhtısı oluşumu ve çözülme mekanizmalarını araştırırken, özellikle fibrinin yapısını ve pıhtılaşma kaskadındaki rolünü incelerken başlamıştır.

Fizyoloji

Fibrin bir pıhtının yapısal temelini oluşturur ve trombinin çözünür bir plazma proteini olan fibrinojen üzerindeki etkisiyle üretilir. Fibrinin D alanları daha sonra aktive edilmiş faktör XIII tarafından çapraz bağlanarak pıhtı yapısını stabilize eder. Bu sürecin düzenlenmesi aşırı pıhtılaşmanın önlenmesi açısından kritik önem taşır ve öncelikle fibrin polimerlerini parçalayan plazmin tarafından yönetilir. Bu parçalanma, daha sonra kan dolaşımında tespit edilebilen diğer parçaların yanı sıra D-dimerleri ile sonuçlanır.

This content is available to members only. Please login or register to view this area.

Test Sonuçlarının Yorumlanması

D-dimerler laboratuvarda ‘Fibrinojen Eşdeğer Birimleri’ (FEU) adı verilen birimler kullanılarak ölçülür. D-dimerlerin heterojen yapısı nedeniyle ölçüm zordur ve farklı test yöntemlerinde değişken sonuçlara yol açar. Bununla birlikte, tanısal yorumlama genellikle D-dimer seviyelerinin belirli bir eşiği aşıp aşmadığı etrafında döner ve derin ven trombozu (DVT) veya pulmoner emboli (PE) gibi durumların varlığına işaret eder.

Klinik Önem

D-dimer testleri ağırlıklı olarak, test sonuçları belirli bir sınır değerin altında olduğunda trombotik durumları ekarte etmek için kullanılır. Bu da testi, özellikle semptom gösteren ancak bu durumların klinik olasılığı düşük olan hastalarda DVT ve PE gibi durumların tanısını dışlamak için değerli bir araç haline getirmektedir.

D-dimer Testinin Sınırlamaları

D-dimer testinin özgüllüğü, aşağıdaki gibi belirli koşullar altında tehlikeye girebilir:

  • Mevcut antikoagülasyon tedavisi
  • Yakın zamanda geçirilmiş büyük travma veya ameliyat
  • Yaygın damar içi pıhtılaşma (DIC)
  • Kötü huylu neoplazmlar
  • Sepsis
  • Hamilelik
  • Yüksek CRP seviyeleri

Güncel Araştırma ve Uygulamalar

D-dimerlerle ilgili araştırmalar, yaşlanmaya ve pıhtılaşma sisteminin fizyolojik aktivasyonuna bağlı olarak D-dimer seviyelerindeki doğal artışları daha iyi yansıtmak için yaşa göre ayarlanmış kesme değerlerinin araştırılmasını içerir. Ayrıca D-dimerler, özellikle yoğun bakım bağlamında DIC’nin değerlendirilmesinde tanı kriterlerinin bir parçasıdır.

Tarih

Paul Morawitz (1910’lar) – Paul Morawitz pıhtılaşma sürecini tanımlayarak fibrinojen ve trombinin pıhtı oluşumundaki rolünü aydınlattı. Doğrudan D-dimerleri keşfetmemiş olsa da, çalışmaları kanın pıhtılaşma mekanizmalarının temel anlayışını ortaya koymuştur.

Astrup ve Müllertz (1950’ler) – T. Astrup ve S. Müllertz fibrinolizi derinlemesine araştıran ilk kişiler arasındaydı. Fibrinolitik aktiviteyi ölçmek için yöntemler geliştirdiler ve bu yöntemler daha sonra D-dimerler de dahil olmak üzere fibrin yıkım ürünlerinin anlaşılmasını ve ölçülmesini etkiledi.

Didisheim ve Lewis (1960’lar) – P. Didisheim ve J.L. Lewis, fibrinoliz sırasında fibrin bozunma ürünlerini tanımlayan ve tarif eden temel araştırmalar yürütmüştür. Çalışmaları, D-dimerleri içeren bu ürünlerin karakterize edilmesine yardımcı olmuştur.

Sherry ve Alkjaersig (1960’lar) – Samuel Sherry ve Nils Alkjaersig, ilgili enzimatik süreçlere ve bunların düzenlenmesine odaklanarak fibrinoliz çalışmalarını ilerletmiştir. Fibrin yıkım ürünlerinin klinik öneminin tanımlanmasına katkıda bulunmuşlardır.

Merskey ve Johnson (1970’ler) – C. Merskey ve A.J. Johnson, fibrin yıkım ürünlerinin yaygın damar içi pıhtılaşma (DIC) ve diğer trombotik durumlar için belirteç olma potansiyelinin farkına varılmasında öncü olmuşlardır.

ELISA tabanlı testlerin geliştirilmesi (1980’ler) – 1980’lerde D-dimerler için enzime bağlı immünosorbent testlerinin (ELISA) kullanılmaya başlanması D-dimer testinin klinik uygulamasında devrim yaratmıştır. Bu testler D-dimerlerin ölçümü için daha spesifik ve hassas bir yöntem sağlayarak derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli (PE) gibi durumların teşhisinde kullanımlarını kolaylaştırmıştır.

Gravenstein ve diğerleri (1990’lar) – Bu grup, D-dimer testlerinin klinik ortamlarda, özellikle de trombotik durumların hızlı bir şekilde değerlendirilmesinin çok önemli olduğu acil tıpta kullanımının geliştirilmesinde etkili olmuştur.

Son gelişmeler (2000’ler ve sonrası) – Devam eden araştırmalar, D-dimer testlerinin tanı eşiklerini ve özgüllüğünü iyileştirmeye devam etmektedir. Yenilikler arasında, trombotik olaylar açısından daha yüksek risk altındaki bir demografik grup olan yaşlı popülasyonlar için tanısal doğruluğu artırmak amacıyla yaşa göre ayarlanmış D-dimer eşik değerlerinin geliştirilmesi yer almaktadır.

Kaynak

  1. Adam, S.S., Key, N.S., & Greenberg, C.S. (2009). D-dimer antigen: Current concepts and future prospects. Blood, 113(13), 2878-2887.
  2. Favaloro, E.J., & Lippi, G. (2015). Laboratory testing in the clinical management of patients with suspected or clinically evident venous thromboembolism. International Journal of Laboratory Hematology, 37(3), 297-307.
  3. Righini, M., Van Es, J., Den Exter, P.L., Roy, P.M., Verschuren, F., Ghuysen, A., Rutschmann, O.T., Sanchez, O., Jaffrelot, M., Trinh-Duc, A., Le Gall, C., Moustafa, F., Principe, A., Van Houten, A.A., Ten Cate, H., & Douma, R.A. (2014). Age-adjusted D-dimer cutoff levels to rule out pulmonary embolism: the ADJUST-PE study. JAMA, 311(11), 1117-1124.
  4. Astrup, T., & Müllertz, S. (1952). The fibrin plate method for estimating fibrinolytic activity. Archives of Biochemistry and Biophysics, 40(2), 346-351.
  5. Didisheim, P., & Lewis, J.L. (1962). Fibrinogen catabolism in rabbits with plasmic degradation products of fibrin. Journal of Clinical Investigation, 41(3), 520-531.
  6. Sherry, S., & Alkjaersig, N. (1964). The fibrinolytic enzyme system and its role in the etiology and differential diagnosis of hemorrhagic diatheses. Annals of Internal Medicine, 61(6), 1163-1176.
  7. Merskey, C., & Johnson, A.J. (1975). Fibrin degradation products: A review of clinical applications. British Journal of Haematology, 30(4), 465-470.
  8. Gravenstein, N., Blackshear, R.H., et al. (1990). A comparison of two D-dimer assays in patients suspected of deep vein thrombosis. Chest Journal, 98(3), 672-675.

Click here to display content from YouTube.
Learn more in YouTube’s privacy policy.