‘Normal’ seks diye bir şey var mı?

Aseksüellik

Aseksüellik, bireylerin başkalarına karşı çok az cinsel çekim hissettiği veya hiç hissetmediği bir cinsel yönelimdir. Kesin yaygınlık oranları değişmekle birlikte, son çalışmalar nüfusun yaklaşık %1’inin kendini aseksüel olarak tanımladığını göstermektedir. Birleşik Krallık’tan ulusal bir olasılık örnekleminde, aseksüelliğin yaygınlığının yaklaşık %1.05 olduğu tahmin edilmiştir. Bu rakam, aseksüelliği tanımlamak için kullanılan belirli kriterlere (örneğin, çekim, davranış veya kimlik) bağlı olarak farklılıklar olsa da, diğer çalışmalar tarafından desteklenmiştir. Birçok aseksüel birey hala romantik ilişkilere girmekte veya cinsel aktiviteye katılmaktadır, bu da bu yönelimin anlaşılmasını daha da karmaşık hale getirmektedir.

Kiminle Seks Yapıyorsunuz?

2009 yılında ABD’de 18-59 yaşları arasındaki 3.990 kişiyi kapsayan kapsamlı bir araştırma, cinsel ilişkilerin basmakalıp tek gecelik ilişkilerin ötesine geçtiğini ortaya koymuştur. Anket verileri, cinsel aktivitenin çoğunluğunun uzun süreli ilişkilerde gerçekleştiğini, arkadaşlarla veya geçici partnerlerle yapılanlar gibi diğer cinsel ilişki biçimlerinin ise daha az yaygın olduğunu göstermektedir. Dağılım aşağıdaki gibidir:

  • Uzun süreli ilişki: 53%
  • Geçici ilişki: %24
  • Bir arkadaşla: 12%
  • Bir tanıdıkla: %9
  • Bir seks işçisiyle: %2

Bu, uzun süreli veya daha kararlı ilişkiler içinde seksin hala norm olduğunu, gündelik karşılaşmaların ise yaygın olmasına rağmen genel cinsel davranışın daha küçük bir oranını temsil ettiğini göstermektedir.

Ne Sıklıkta Seks Yapıyorsunuz?

Cinsel aktivite sıklığı, ABD’de gerçekleştirilen ve 18 yaş ve üstü 50.000’den fazla katılımcının yanıtlarını içeren Küresel Seks Anketi gibi çeşitli büyük ölçekli anketlerde araştırılmıştır. Sonuçlar, insanların ne sıklıkta cinsel aktivitede bulunduğuna dair anlık bir görüntü sunmaktadır:

  • Geçen yıl hiç seks yapılmadı: 18%
  • Yılda bir kez: 8%
  • Ayda 1-2 kez: 28%
  • Haftada 1-3 kez: 40%
  • Haftada 4 veya daha fazla kez: 6.5%

Bu istatistikler nüfusun önemli bir kısmının (yaklaşık %40) düzenli cinsel aktivitede bulunduğunu (haftada 1-3 kez), daha küçük bir kısmının ise daha sık cinsel ilişkiye girdiğini göstermektedir. Seks sıklığı yaşla birlikte azalma eğilimindedir, ancak bu azalma genellikle algılandığı kadar keskin değildir.

Cinsel Davranış Araştırmalarında Uyarılar

Cinsel davranış üzerine yapılan araştırmalar, konunun hassas doğası nedeniyle genellikle sınırlamalarla karşılaşmaktadır. Anketler ve çalışmalar önyargılara açıktır, çünkü katılımcılar mahrem ayrıntıları açıklamaktan rahatsızlık duyabilir, bu da eksik raporlamaya veya abartmaya yol açabilir. Ayrıca, kültürel farklılıklar ve değişen sosyal normlar, farklı toplumlarda cinsel aktivitenin doğru ve kapsamlı bir resmini yakalamayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, veriler eğilimlerin geniş bir şekilde anlaşılmasını sağlarken, bireysel farklılıkları tam olarak yansıtmayabileceklerini kabul ederek bu rakamları dikkatle yorumlamak önemlidir.

Güncelleme 2016-2024

2016 yılından bu yana, insan cinselliği çalışmalarında birçok önemli dönüm noktası, cinsel davranış, tercih, yönelim ve eğilimlerin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmuştur. Bu kilometre taşları, cinsel çeşitliliğe yönelik toplumsal tutumlarda süregelen değişimi, yeterince temsil edilmeyen cinsel yönelimlerin artan görünürlüğünü ve özellikle veri toplama ve analiziyle ilgili olarak araştırmalardaki gelişmiş metodolojileri yansıtmaktadır.

1. Aseksüellik Üzerine Daha Fazla Tanınma ve Araştırma

2016’yı takip eden yıllarda aseksüellik hem akademik araştırmalarda hem de kamusal söylemde giderek daha fazla kabul görmeye başladı. Çalışmalar aseksüelliğin yaygınlığını araştırmaya devam etti ve nüfusun yaklaşık %1’inin aseksüel olduğunu tahmin eden daha önceki çalışmalardan elde edilen bulguları pekiştirdi. Özellikle, araştırmacılar aseksüel deneyimlerin nüanslarına odaklanmaya başlamış, birçok aseksüel bireyin romantik ilişkiler kurduğunu ve bazılarının cinsel çekim eksikliğine rağmen cinsel faaliyetlerde bulunduğunu vurgulamıştır. Bu dönem aynı zamanda aseksüellere destek ve görünürlük sağlayan savunuculuk gruplarının ve çevrimiçi toplulukların yükselişine tanıklık etti ve bu da aseksüelliğin ayrı bir yönelim olarak meşrulaştırılmasına yardımcı oldu.

2. Değişen Cinsel Eğilimler: Cinsel Sıklıkta Düşüş

Bu dönemin en çok tartışılan eğilimlerinden biri, özellikle genç yetişkinler arasında cinsel sıklıkta bildirilen düşüştür. Aralarında 2016 Cinsel Davranış Arşivleri çalışmasının da bulunduğu bir dizi araştırma, Y kuşağı ve sonraki kuşaklar arasında cinsel aktivitenin eski kuşaklara kıyasla azaldığını belgelemiştir. Bu eğilim, ekonomik baskılar, dijital teknoloji kullanımının artması, değişen ilişki normları ve anksiyete ve depresyon gibi ruh sağlığı sorunları hakkında daha fazla farkındalık gibi çeşitli faktörlere bağlanmıştır. Cinsel aktivitedeki düşüş, değişen öncelikler, sosyal medyanın yakınlık üzerindeki etkisi ve genç nüfus arasında büyüyen bir “seks durgunluğu” potansiyeli hakkında yaygın tartışmalara yol açmıştır.

3. Veri Toplamadaki Gelişmeler: Büyük Veri ve Çevrimiçi Anketlerin Kullanımı

2016’dan itibaren insan cinselliği araştırmaları, flört uygulamaları, sosyal medya platformları ve büyük ölçekli çevrimiçi anketlerden elde edilen büyük verilerin kullanımı da dahil olmak üzere daha sofistike veri toplama tekniklerinden yararlanmaya başladı. Bu yöntemler, araştırmacıların farklı demografilerdeki insanların cinsel davranışları ve tercihleri hakkında daha dinamik ve kapsamlı bilgiler elde etmelerini sağladı. Çalışmalar ayrıca, sosyal arzu edilebilirlik önyargısının etkilerini hafifleten ve katılımcıların cinsel deneyimleri hakkında daha samimi yanıtlar vermelerine olanak tanıyan anonim çevrimiçi ortamlardan da yararlanmıştır. Metodolojideki bu değişim, ağırlıklı olarak yüz yüze görüşmelere ve daha küçük örneklem boyutlarına dayanan önceki araştırmalara kıyasla bulguların doğruluğunu önemli ölçüde artırmıştır.

4. Tek Eşli Olmayan ve Farklı İlişki Yapılarının Yükselişi

2016’dan sonra cinsellik araştırmalarındaki önemli bir gelişme, rızaya dayalı tek eşlilik dışı, çok eşlilik ve açık ilişkiler de dahil olmak üzere geleneksel olmayan ilişki yapılarının artan görünürlüğü ve kabulü olmuştur. Akademisyenler, özellikle Batı ülkelerinde rızaya dayalı tek eşlilik dışı ilişki biçimlerini açıkça uygulayan kişilerde bir artış olduğunu belgelemiş olup, araştırmalar yetişkinlerin yaklaşık %4-5’inin bir tür açık veya çok eşli ilişki içinde olduğunu bildirdiğini göstermektedir. Bu uygulamalar, tek eşli ilişkilerin geleneksel tanımlarına meydan okumakta ve hem araştırmacıları hem de klinisyenleri cinsel münhasırlık, aşk ve bağlılıkla ilgili uzun süredir devam eden varsayımları yeniden gözden geçirmeye sevk etmektedir.

5. Toplumsal Cinsiyet ve Cinsel Akışkanlık Anlayışının Genişletilmesi

2016’dan bu yana insan cinselliği çalışmalarında bir diğer önemli dönüm noktası, cinsiyet akışkanlığına artan ilgi ve cinsel yönelimin her zaman sabit olmadığının kabul edilmesi olmuştur. Genel Sosyal Anket (GSS) gibi büyük ölçekli anketler, genç nesillerin biseksüel veya panseksüel olarak tanımlanma olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koyarak, akışkan cinsel kimlikleri kabul etmeye yönelik daha geniş bir toplumsal değişimi yansıtmaktadır. Çalışmalar ayrıca, birçok birey ikili kategorilere tam olarak uymadığından, cinsel davranış, çekim ve kimlik arasında ayrım yapmanın önemini vurgulamıştır. Araştırmacılar, cinsel yönelimin zaman içinde değişebileceğini ve “gey” veya “heteroseksüel” gibi etiketlerin bir bireyin deneyimlerini tam olarak kapsamayabileceğini kabul ederek bu karmaşıklığı yakalamak için çalışmışlardır.

6. Cinsel Sağlık ve Refah: Zihinsel ve Duygusal Faktörlere Daha Fazla Vurgu

2016’yı takip eden dönemde cinsel sağlık ve ruhsal esenlik arasındaki kesişime giderek daha fazla odaklanıldı. Araştırmacılar ve klinisyenler, ruh sağlığının cinsel tatmin, sıklık ve davranıştaki rolü de dahil olmak üzere cinselliğin psikolojik yönlerine daha fazla dikkat etmeye başladılar. Çalışmalar depresyon, anksiyete ve stres gibi ruh sağlığı sorunlarının daha düşük cinsel istek ve tatmin düzeyleriyle bağlantılı olduğunu göstermiştir. Odak noktasındaki bu değişim, cinselliğe daha fazla önem verilmesini teşvik etmiştir.

İleri Okuma
  1. BBC
  2. Richters, J., de Visser, R. O., Rissel, C. E., Grulich, A. E., & Smith, A. M. A. (2003). Sexual practices and the duration of last heterosexual relationship: Findings from the Second Australian Study of Health and Relationships. Sexual Health, 10(6), 549-554.
  3. Durex Global Sex Survey. (2005). Global sex survey statistics, trends, and behaviors. Retrieved from Durex Website.
  4. Bogaert, A. F. (2004). Asexuality: Prevalence and associated factors in a national probability sample. Journal of Sex Research, 41(3), 279-287.
  5. Ritch C. Savin-Williams , Geoffrey L. Ream Prevalence and Stability of Sexual Orientation Components During Adolescence and Young Adulthood Archives of Sexual Behavior June 2007, Volume 36, Issue 3, pp 385-394 First online: 29 December 2006
  6. Herbenick, D., Reece, M., Schick, V., Sanders, S. A., Dodge, B., & Fortenberry, J. D. (2010). Sexual behavior in the United States: Results from a national probability sample of men and women ages 14–94. Journal of Sexual Medicine, 7(s5), 255-265.
  7. Debby Herbenick, PhD, MPH,* Michael Reece, PhD, MPH, Vanessa Schick, PhD,*Stephanie A. Sanders, PhD,Brian Dodge, PhD, and J. Dennis Fortenberry, MD, MS An Event-Level Analysis of the Sexual Characteristics andComposition Among Adults Ages 18 to 59: Results from aNational Probability Sample in the United States The Journal of Sexual Medicine Volume 7, Issue Supplement s5, Article first published online: 4 OCT 2010 DOI: 10.1111/j.1743-6109.2010.02020.x
  8. Muehlenhard CL, Shippee SK Men’s and women’s reports of pretending orgasm. J Sex Res. 2010 Nov;47(6):552-67. doi: 10.1080/00224490903171794.
  9. Aicken, Catherine R H, Mercer, Catherine H and Cassell, Jackie A (2013) Who reports absence of sexual attraction in Britain? Evidence from national probability surveys. Psychology & Sexuality, 4 (2). pp. 121-135. ISSN 1941-9899
  10. Tim Wadsworth Sex and the Pursuit of Happiness: How Other People’s Sex Lives are Related to our Sense of Well-Being Social Indicators Research March 2014, Volume 116, Issue 1, pp 115-135 First online: 28 February 2013
  11. Bogaert, A. F. (2015). Toward a conceptual understanding of asexuality. Review of General Psychology, 19(1), 1-13.
  12. GSS (General Social Survey). (2016). Trends in sexual orientation and identity. National Opinion Research Center.
  13. Twenge, J. M., Sherman, R. A., & Wells, B. E. (2017). Declines in sexual frequency among American adults, 1989–2014. Archives of Sexual Behavior, 46(8), 2389-2401.
  14. Casey E. Copen, Ph.D.; Anjani Chandra, Ph.D.; and Isaedmarie Febo-Vazquez, M.S., Division of Vital Statistics Sexual Behavior, Sexual Attraction, and Sexual Orientation Among Adults Aged 18–44 in the United States: Data From the 2011–2013 National Survey of Family Growth National Health Statistics Reports, Number 88, January 2016
  15. Haupert, M. L., Gesselman, A. N., Moors, A. C., Fisher, H. E., & Garcia, J. R. (2017). Prevalence of experiences with consensual nonmonogamous relationships: Findings from two national samples of single Americans. Journal of Sex & Marital Therapy, 43(5), 424-440.
  16. Kohut, T., Fisher, W. A., & Campbell, L. (2017). Sexual behavior and the Internet: Observations from a large-scale online survey. Journal of Sex Research, 54(1), 43-54.

Kadınlar Viagra İçerse Ne Olur?

1. Giriş
Sildenafil sitrat, ilk olarak erkeklerde erektil disfonksiyon (ED) tedavisi için geliştirilmiş ve “Viagra” ticari adıyla 1998’de ruhsatlanmıştır. Halk arasında “küçük mavi hap” olarak anılan bu molekül, fosfodiesteraz-5 (PDE-5) inhibitörü olarak çalışır ve cGMP birikimini artırarak düz kas gevşemesine, dolayısıyla genital dokularda kan akışının artmasına yol açar. İlacın popülerliği ve espri konusu olması, işlevinin geniş kitlelerce bilinmesine neden olmuş; kadınlarda kullanım potansiyeli ise ancak son yıllarda sistematik olarak araştırılmıştır.


2. Erkeklerde Sildenafil’in Farmakodinamiği

  • NO–cGMP Yolu: Cinsel uyarılma sırasında nitrik oksit (NO) salınımı, guanilat siklazı aktive ederek cGMP üretimini sağlar.
  • Düz Kas Gevşemesi: Yükselen cGMP düzeyi, penisteki düz kas hücrelerinin gevşemesini tetikler ve penis arterleri genişleyerek ereksiyon oluşumunu destekler.
  • PDE-5 İnhibisyonu: Sildenafil, PDE-5’i bloke ederek cGMP yıkımını önler, böylece ereksiyon kalitesinde ve süresinde artış sağlar.

3. Kadınlarda Potansiyel Mekanizma
Kadın genital anatomisi de kan akışına bağlı mekanizmalarla çalışır: klitoral ve vajinal dokularda NO–cGMP ekseninin aktif rolü vardır. Sildenafil’in hedef aldığı PDE-5 enzimi, klitoral korpus kavernozum ve vajinal mukozada da bulunur. Bu nedenle ilacın, genital dokularda vazodilatasyonu artırarak arousal (uyanıklık), lubrikasyon ve orgazm kalitesini iyileştirme potansiyeli teorik olarak mevcuttur.


4. Klinik Çalışmalar

  1. 2003 UC Davis Çalışması (Oral Sildenafil)
    • Tasarım: Menopoz öncesi sağlıklı kadınlarda 50 mg sildenafil ve plasebo karşılaştırması.
    • Bulgular: Sildenafil grubunda uyarılma sırasındaki genital hassasiyet ve tatmin artışı gözlendi; ancak plaseboya kıyasla istatistiksel olarak sınırlı farklar kaydedildi. Baş ağrısı, yüz kızarması ve bulantı gibi yan etkiler daha sık bildirildi .
  2. Topikal Sildenafil Kremi (Faz 2b RESPOND Çalışması, 2024)
    • Tasarım: Premenopozal, birincil tanısı FSAD (Female Sexual Arousal Disorder) olan kadınlarda, genital bölgeye uygulanan %3,6 sildenafil kremi vs. plasebo krem; 12 haftalık randomize, çift-kör çalışma.
    • Sonuçlar:
      • Ana ITT Popülasyonu: SFQ28 Arousal Sensation ve FSDS-DAO başlıklarının co-primer uç noktalarında anlamlı fark saptanmadı.
      • Keşifsel Alt Grup (FSAD ± Azalmış Arzu): Sildenafil krem kullananlarda arousal duyusu, libido ve orgazm skorlarında plaseboya göre anlamlı artış; cinsel sıkıntı ve ilişkisel güçlüklerde azalma kaydedildi (P≤.04).
    • Güvenlik: 1.357 sildenafil kremli ve 1.160 plasebolu cinsel deneyimde ciddi yan etki oranı benzerdi; lokal tahriş nadirdi.
  3. Antidepresan Kaynaklı Seksüel Disfonksiyon Çalışmaları
    • Antidepresan kullanımına bağlı kadınlarda oral sildenafil, vajinal vasküler dolgunluğu ve klitoral yanıtı artırarak lubrikasyon ve ereksiyon benzeri tepkiyi iyileştirdiğine dair veriler bulunmakla birlikte çalışmalar küçük ölçekli ve tek dozludur.

5. Güvenlik Profili ve Yan Etkiler

  • Sistemik Kullanım (Oral): Baş ağrısı, yüz kızarması, flushing, dispepsi, hafif görsel değişiklikler (mavi bulanık görme).
  • Topikal Kullanım: Genellikle iyi tolere edilmiş; hafif lokal yanma veya tahriş bildirilmiş; sistemik maruziyet düşük olduğundan baş ağrısı ve flushing oranları oral forma göre daha az.
  • Ebeveyn/Partner Maruziyeti: Topikal uygulamada partner maruziyeti de güvenli bulunmuştur.

6. Onay Durumu ve Klinik Uygulama

  • Onay Durumu: FDA veya EMA tarafından kadın kullanımı için herhangi bir sildenafil ürünü henüz onaylanmamıştır.
  • Off-Label Preskripsiyon: Doktorlar, FSAD veya antidepresan kaynaklı cinsel disfonksiyon gibi spesifik durumlarda olası fayda/riski değerlendirerek tedaviyi deneyebilir.
  • Araştırma İleri Adımları: Faz 3 çalışmaları planlanmakta olup, hangi hasta alt gruplarının en çok yarar sağlayacağı araştırılmaktadır.

7. Alternatif Farmakoterapiler

  • Flibanserin (Addyi): Premenopozal HSDD (Hypoactive Sexual Desire Disorder) için FDA onaylı (günde bir kez).
  • Bremelanotid (Vyleesi): Premenopozal HSDD için on-demand SC enjeksiyon (cinsel aktiviteden 45 dak. önce).
  • Ospemifen (Osphena): Menopoz sonrası vajinal atrofi ve ilişkili ağrı için seçici östrojen reseptör modülatörü.
  • Yaşam Tarzı ve Psikososyal Yaklaşımlar: Eş ile iletişim, psikoterapi, cinsel terapistler.

Keşif

1. Başlangıç Noktası: Kardiyovasküler Tedavi Arayışı (1980’lerin sonu)

1980’li yılların sonlarına doğru, İngiltere’nin Kent bölgesinde faaliyet gösteren Pfizer araştırma merkezinde görevli bir farmakolog grubu, hipertansiyon (yüksek tansiyon) ve anjina pektoris (eforla gelen göğüs ağrısı) gibi kardiyovasküler rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmak üzere yeni bir molekül ailesi üzerinde çalışıyordu. Araştırmanın hedefi, kan damarlarını gevşeterek miyokardın oksijen ihtiyacını azaltabilecek bir bileşik bulmaktı. Bu doğrultuda geliştirilen ve UK-92480 kod numarasıyla anılan bileşik, daha sonra sildenafil sitrat adını alacaktır.

Bu molekülün temel etki mekanizması, fosfodiesteraz tip 5 (PDE-5) enzimini inhibe etmesidir. PDE-5, damar düz kaslarında cGMP’yi yıkar; bu nedenle inhibisyonu, damar gevşemesiyle sonuçlanır. Teorik olarak, bu mekanizma anjina tedavisi için son derece uygun görünüyordu.


2. Klinik Denemeler ve Beklenmedik Gözlemler (1991–1993)

İlk faz I klinik denemelerde, sildenafil oral yoldan çeşitli dozlarda gönüllülere verildi. Denekler ilacı genel olarak iyi tolere ettiler. Ancak en dikkat çekici sonuç, hedeflenmeyen bir yan etki olarak ortaya çıktı: erkek deneklerin bir kısmı penil ereksiyon bildiriminde bulundu. Bu etki, planlanan farmakolojik etki alanından bağımsız olsa da araştırma ekibinin dikkatini çekti.

1993 yılına gelindiğinde, Pfizer’daki araştırmacılar bu “yan etkiyi” fırsata çevirebileceklerini fark etti. Kardiyak endikasyon arka plana atılarak, ilacın yeni bir terapötik hedefe yönlendirilmesine karar verildi: erektil disfonksiyon.


3. Terapötik Yön Değişikliği ve Etkinlik Kanıtları (1993–1996)

Pfizer, 1993 yılında erektil disfonksiyon hastaları üzerinde ilk çift-kör randomize kontrollü çalışmalara başladı. Sonuçlar son derece etkileyiciydi: sildenafil, erkeklerde cinsel uyarıya yanıt olarak yeterli ereksiyon sağlama kapasitesini belirgin şekilde artırıyordu. İlacın etkinliği, özellikle vaskülojik nedenlere bağlı ED hastalarında anlamlıydı.

Bu dönemde yapılan çalışmalarda, sildenafil’in sadece fizyolojik değil, psikoseksüel memnuniyet üzerinde de olumlu etkileri olduğu gözlemlendi. İlaç, cinsel aktivitenin doğal fizyolojisi ile uyumlu çalıştığı için kullanıcılar tarafından “doğal” bir çözüm olarak algılandı.


4. Ruhsatlandırma ve Tarihe Geçiş (1996–1998)

Pfizer, bu etkileyici sonuçların ardından 1996 yılında FDA’ya başvurdu. 27 Mart 1998 tarihinde ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından erektil disfonksiyon tedavisi amacıyla onaylandı. “Viagra” adıyla ticarileştirilen ilaç, kısa sürede dünya genelinde büyük bir başarıya ulaştı.

Viagra, onaylanmasının ardından ilk yılında yalnızca ABD’de 400 milyon dolardan fazla gelir elde etti. Aynı zamanda tıpta cinsel sağlık üzerine yapılan konuşmaların tabu olmaktan çıkmasına da önemli bir katkı sağladı.



İleri Okuma

  1. Boolell, M., Allen, M. J., Ballard, S. A., Gepi-Attee, S., Muirhead, G. J., Naylor, A. M., Osterloh, I. H., & Gingell, C. (1996). Sildenafil: an orally active type 5 cyclic GMP–specific phosphodiesterase inhibitor for the treatment of penile erectile dysfunction. International Journal of Impotence Research, 8(2), 47–52.
  2. Goldstein, I., Lue, T. F., Padma-Nathan, H., Rosen, R. C., Steers, W. D., & Wicker, P. A. (1998). Oral sildenafil in the treatment of erectile dysfunction. New England Journal of Medicine, 338(20), 1397–1404.
  3. Jackson, G., Benjamin, N., Jackson, N., & Allen, M. J. (1999). Effects of sildenafil citrate on human hemodynamics. The American Journal of Cardiology, 83(5), 13C–20C.
  4. Berman, J. R., Berman, L. A., Toler, S. M., Gill, J., & Maldonado, R. (2003). Safety and Efficacy of Sildenafil Citrate for the Treatment of Female Sexual Arousal Disorder: A Double-Blind, Placebo Controlled Study. The Journal of Urology, 170(6), 2333–2338. https://doi.org/10.1097/01.ju.0000090966.74607.34
  5. DeNoon, D. J. (2004, January 7). Viagra Improves Sex for Some Women. WebMD. http://www.webmd.com/sexual-conditions/news/20040107/viagra-improves-sex-for-some-women
  6. Osterloh, I. H. (2004). The discovery and development of Viagra: an unexpected story of medical innovation. Nature Reviews Drug Discovery, 3(7), 663–669.
  7. McMurray, J. J., & Pfeffer, M. A. (2005). Heart failure: Sildenafil in heart failure with preserved ejection fraction—hope or hype? European Heart Journal, 26(16), 1463–1465.
  8. Go Ask Alice. (2009, August 7). Viagra’s Effects on Women. Columbia University. http://goaskalice.columbia.edu/viagras-effects-women
  9. British Pregnancy Advisory Service (BPAS). (t.y.). Viagra (Sildenafil) Facts. https://www.bpas.org/bpasman/viagra


Kinsey Skalası: Düzcinsellikten, Eşcinselliğe Yelpaze

Her ne kadar halen halk arasındaki baskın kanı cinsiyetlerin “erkek” ve “dişi”, cinsel yönelimin ise “erkek dişiyi sever” ile “dişi erkeği sever”den ibaret olduğu ise de, bilimsel camia giderek bu fikirden uzaklaşmaktadır. Hem doğayı giderek daha iyi tanımamız, buna bağlı olarak kendimizi daha iyi anlamamız, hem evrimsel biyoloji gibi bilim dallarının bilimsel algı ufkumuzu katlayarak arttırması sayesinde, bazı “kategorik tanımlamalarımızın” hatalı olduğu sonucuna varmaya başladık.

Bu değişim yeni başlamadı. Cinsel yönelimin tek yönlü ve katı bir kategorizasyona sahip olamayacağına dair seslerini yükseltip, bilim camiasının dikkatini çekmeyi başaran bilim insanlarının tarihi yüzlerce yıl geriye gidiyor. Bunlardan birisi, 1948 yılında yayınlanan“İnsan Erkeklerinde Cinsel Davranışlar”, 1953 yılında yayınlanan “İnsan Dişilerinde Cinsel Davranışlar” isimli kitapların yazarı olan Alfred Charles Kinsey’dir. Bu iki kitap, bilim tarihindeki ve insandaki seks davranışlarındaki önemli başyapıtlardan birisi olması bakımından toplu bir şekilde Kinsey Raporları olarak anılmaktadır.1894-1956 yılları arasında yaşamış ünlü biyolog, psikolog, entomolog, zoolog ve seksolog Kinsey, bu iki kitabında cinsel yönelimlerin sadece “erkek dişiyi, dişi erkeği sever” şeklinde kategorize edemeyeceğimizi net bir şekilde ispatlamış, bilim camiasını bu antik yaklaşımdan uzaklaştırmak konusunda en büyük adımlardan birini atmış isimdir. Hatta Kinsey, bir adım daha öteya giderek “düzcinsellik” ve “eşcinsellik” kategorizasyonunu da bu kadar katı bir şekilde yapamayacağımız gerçeğini görmüş, insanlardaki cinsel yönelimleri geniş bir yelpazeye bölmüştür.
Görseldeki, Kinsey’in bu kitaplarda ileri sürdüğü ve günümüzdeki çok sayıda psikolog tarafından yeterince kapsamlı olduğuna kanaat getirilen Kinsey Skalası‘dır. Skalada, bir erkeğin veya bir dişinin yaşamı boyunca cinsel olarak çekildiği cinsiyetlere göre belli bir değer yer alır. Buradan da anlaşılacağı üzere, bir insan illa tam eşcinsel veya tam düzcinsel olmak zorunda da değildir. Yapılan araştırmalar, erkeklerde ve dişilerde hayatın ezici bir çoğunluğunda düzcinsellik görülürken, arada sırada da olsa eşcinsellik görülebildiğini göstermiştir. Benzer şekilde, kendilerini tamamen eşcinsel olarak tanımlayan bazı kişilerin aslında arada sırada (veya dikkate değer miktada da olabilir) düzcinsel davranışlar sergileyebildiği de gösterilmiştir. Kinsey, kitaplarında bu skalanın doğruluğunu gösteren çok fazla sayıda araştırmaya yer vermektedir.
Kinsey Raporları ile ilgili çok fazla şey söylenebilir; ancak 2 önemli bilgiye yer vermek istiyoruz: ilki, Kinsey’in yaptığı kapsamlı araştırmaların bir özeti:
Araştırmalarına göre 20-35 yaş arası erkeklerin %11.6’sı, bu yaş aralığında kendilerini skalada 3 değerinde görüyor. Araştırmaya katılan Amerikalı deneklerin %10’u, 16-55 yaşları arasında kendilerini 5-6 skalasında görüyorlar. Dişilerde de durum benzer: 20-35 yaş arasında evli olmayan kadınların %7’si ve daha önceden evli olup boşanan kadınların %4’ü kendilerini bu yaş aralığındayken skalada 3 değerinde görüyorlar. 20-35 yaş arası kadınların %2-6 arası 5 değerinde, evlenmemiş kadınların %1-3 arası ise kendilerini 6 değerinde görüyor. Dolayısıyla popülasyon içerisinde eşcinsellik-heteroseksüellik yelpazesinin farklı noktalarında yer alan çok sayıda insan bulunuyor.
İkinci ve son olaraksa, Kinsey’in bu skalayı ilk kitabında ilk defa tanımlarken kullandığı ve günümüzde halen geçerli olan cümlelere yer vermek istiyoruz:
“Erkeklere baktığımızda heteroseküel ve homoseksüel olarak iki gruba bölünmediklerini görüyoruz. Dünya, koyunlar ve keçiler olarak ikiye bölünemez. Doğanın temel sınıflandırması çok nadiren katı kategorilere yer verir… Yaşadığımız dünya, her bir açısı bakımından bir süreklilik halindedir. 
 
Tamamen eşcinsel ve tamamen düzcinsel insanlar arasındaki süreklilikten bahsederken, kişilerin kendi tarihlerine bakarak yelpazede göreli bir noktada bulunduklarını fark edebilecekleri bir çeşit skala oluşturmak gerekti. Bir birey, ömrünün her bir kısmında bu skalada farklı bir noktada yer alabilir. Bu 7 parçalı skalada gerçekten farklı noktalarda bulunan insanlar keşfetmek, bu tür bir sürekliliğin gerçekten de var olduğunu göstermeye yaklaştığımızın işaretidir.”
 
Günümüzde 10 parçalı bazı diğer skalalar bulunuyor olsa da, Kinsey Skalası tek başına yeterince geniş bir aralığı kapsamakta ve sürekliliği göstermeye yetmektedir. Bu nedenle Kinsey’in bu skalası, seksoloji alanında önemli bir dönüm noktası olarak kabul görmektedir.
Cinsiyetler, cinsel yönelimler, eşcinsellik ve evrim ile ilgili daha fazla bilgi almak için buraya tıklayabilir, aseksüellik için daha fazla bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz. Eğer Kinsey Skalası’nda nereye düştüğünüzü öğrenmek istiyorsanız buraya tıklayarak örnek bir testi yapabilir ve sonucu görebilirsiniz. Bu sayfanın en altında, testin Türkçeye çevrilmiş halini görebilirsiniz. Adım adım takip ederseniz, kolaylıkla dil bariyerini aşabilirsiniz.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
Kinsey Skalası Testinin Türkçesi:
 
  1. Yaşınız kaç? (Kutuya giriniz)
  2. Cinsiyetiniz nedir? (Erkek, Kadın)

    Lütfen aşağıdaki soruları “Doğru” (True) ya da “Yanlış” (False) olarak cevaplandırınız (yukarıda verdiğiniz cinsiyet cevabına bağlı olarak, aşağıdaki sorularda göreceğiniz “erkeksem” ve “dişiysem” kalıpları otomatik olarak ayarlanacaktır; biz genel olarak yazdık):

  3. Asla cinsel istek/haz duymadım.
  4. Hangi cinsiyete daha fazla ilgi duyduğuma karar veremiyorum.
  5. Kendi cinsiyetimden biriyle seks yapmayı itici/iğrenç buluyorum.
  6. Hem erkekler, hem kadınlarla seks deneyimi yaşamadan ölmek istemezdim.
  7. Kimseyle hiçbir cinsel ilişki isteğim yok.
  8. Bir toplu sekse dahil olanların cinsiyet dağılımları benim katılıp katılmayacağıma karar vermemde önemsizdir.
  9. Erkeksem “gay”, dişiysem “lezbiyen” pornosu izlemekten kaçınırım.
  10. Doğru şartlar sağlandığında herhangi birine cinsel ilgi duyabilirim.
  11. Cinsel yönelimimle ilgili olarak her zaman çok rahat olmuşumdur.
  12. Erkeksem erkekleri, dişiysem dişileri diğer cinsiyetten daha çekici bulurum.
  13. Bir çiftle 3 kişilik seks (threesome) yapmayı tuhaf bulurum, çünkü kendi cinsiyetimden biri de bulunacaktır.
  14. Dişiysem sadece dişilere, erkeksem sadece erkeklere ilgi duyarım.
  15. Seks sırasında partnerime teslim olurum.
Sonrasında SCORE (Puanla) tuşuna basabilirsiniz. Çıkan sonuç, ana görselimizdeki tabloyla paralel olacaktır ve cinsel yöneliminizi buna göre öğrenebilirsiniz. Unutmayın ki bu oldukça kısıtlı bir testtir ve doğru sonuçları yansıtmayabilir. Sizin kendi hissiyatınız, spesifik olarak bu sitedeki, bu testin sonuçlarından daha güvenilirdir.

Ortalama Seks Süresi ve Erken Boşalma

Eğer ki orta okul ya da liseye hayatınızda en azından birkaç günlüğüne uğradıysanız ve erkek gruplarından herhangi birinin içerisinde 10 dakikadan fazla bulunduysanız, çok büyük ihtimalle konunun seks süresine geldiğini göreceksinizdir. Bu gençler ve hatta kimi zaman üniversite öğrencileri bile, abartılı seks sürelerinden bahsederek “erkekliklerini” birbirine ispatlamaya çalışırlar. Bu sayılar 20-30 dakika gibi abartılı sayıları bulabildiği gibi, kimi zaman “saatler” ile bile ifade edilmektedir. Hayvan davranışları açısından bu “rekabet” oldukça anlaşılır olsa da, seksin süresinin objektif ortalamasını elbette ki değiştirmemektedir.Dahası, porno sektörü ve popüler kültürün de bu abartılı süreleri körüklüyor olması, özellikle genç erkekler üzerinde seks süresi baskısı yaratmakta, öz güvensizlik sorunlarını doğurabilmektedir. Peki insanlar arasında gerçekte ortalama bir seks ne kadar sürmektedir?

Dr. Harry Fisch’in akademik makalelerden derlediği çalışmaya göre, ortalama seks süresi 7.3 dakika sürüyor. Ancak bu bile çoğu zaman ulaşılan bir süre değildir. Çiftlerin %43’ünün seks süresi 2 dakika civarındadır.
Dolayısıyla ergen ve genç erkek grubundan kimi zaman duyabileceğiniz “onlarca dakika” klişe ve şişirilmiş bir yalandan ibarettir. Elbette bireylerin seks yapma sıklığı, beden eğitimi, psikolojik durumları bu süreyi azaltıp arttırabilir; kimi zaman gerçekten 10-15 dakikayı bulan seks deneyimleri yaşamak olasıdır. Lakin sıradan bir bireyin genel ortalaması alınacak olursa, bu süre 2-7 dakika arasında değişiyor olacaktır.
“Erken boşalma”, penisin vajinaya ilk girişinden sonraki 60 saniye içerisinde boşalma demektir. Buradan da anlaşılabileceği gibi, 3-4 dakikada boşalan biri “erken boşalma” olarak nitelendirilemez; bu gayet normaldir. Karikatürler, popüler kültür ve porno sektörü bu süreleri yanlış ve abartılı bir biçimde sundukça, erkekler arası seks güvenliği, kendine güven, vb. konular sıkıntılı olmaya devam edecektir.
Boşalma süresinin bu kadar olması, evrimsel açıdan da son derece mantıklıdır. Günümüzde seks birçok farklı amaçlarla kullanılıyor olsa da, asıl amacını unutmamak gerekmektedir: üremek! Üremek için zevk almak, keyif duymak, uzun ön sevişme sürecinden geçmek, vs. gerekmemektedir. Amaç, spermleri vajina kanalına boşaltabilmektir. Bu nedenle 2-3 dakika fazlasıyla yeterlidir (ki birçok hayvanda bu aslında birkaç saniyeyle ölçülmektedir).
 
Kaynak:
  1. USA Today
  2. Miller SA, Byers ES. Actual and desired duration of foreplay and intercourse: discordance and misperceptions within heterosexual couples J Sex Res. 2004 Aug;41(3):301-9. PMID:15497058
  3. Antonio Luigi Pastore, G Palleschi , Antonino Leto, Luca Pacini , F Iori,  Costantino Leonardo, A prospective randomized study to compare pelvic floor rehabilitation and dapoxetine for treatment of lifelong premature ejaculation International Journal of Andrology (Impact Factor: 3.7). 02/2012; 35(4):528-33. DOI: 10.1111/j.1365-2605.2011.01243.x