Neden Bronzlaşırız?

Tatil sezonun bitimine yaklaştıkça, önceden sarışın olan birçok insanın artık etrafta esmer dolaşmaya başladığına daha da çok şahit oluruz. Bunun sebebinin ne olduğunu tabii ki biliyoruz, güneşlenerek ya da bir şekilde güneş ışığına maruz kalarak bronzlaşıyorlar. Yalnızca çevrenizle de sınırlı değil; eğer tatile gidebilen şanslı kişilerdenseniz ve güneşlenmeyi seviyorsanız, teninizdeki bu renk değişimine doğrudan tanıklık etmişsinizdir. Peki nasıl oluyor da güneş ışığına maruz kaldığımızda tenimizin renginde değişim meydana geliyor?

Konuya geçmeden önce, güneş ışığının ne olduğunu detaylandırmak gerekiyor.

Güneş ışığı, Dünya’ya 3 farklı formda ulaşır: kızılötesi, görünür ışık ve morötesi ışık. Morötesi ışık da 3 kategoriye ayrılır.

  • 315-400 nm aralığında olan, bronzlaşma ile ilişkili olan ve siyah ışık olarak da bilinen UVA.
  • 280-315 nm aralığında olan, güneş yanıklarına sebep olabilecek UVB.
  • 100-280 nm aralığında olan ve bize hiç ulaşamadan Dünya’nın atmosferi tarafından filtrelenen UVC.

Deniz seviyesindeki morötesi ışımanın %99’u aslında UVA’dır. Genellikle UVB’nin güneş ışığına maruz kalındığında meydana gelebilecek tehlikelerden sorumlu olduğunu görüşü yaygın olsa da; kırışıklıklar, kanser ve yaşlanma gibi bu tehlikeli sonuçları yaratmada UVA’nın da etkili olabileceği düşünülüyor. Morötesi ışıma ile ilgili ilginç şeylerden birisi de, değişik yüzeyler tarafından yansıtılabiliyor olması. Bu yansımalar, morötesi ışığa maruz kalındığında ortaya çıkacak etkileri artırıyor. Mesela kar, morötesi ışığı %90’a kadar yansıtabiliyor. Güneşli bir günde kayak yapanların vücutlarında oluşan güneş yanıklarının ve kar körlüğünün sebebi de bu. Kum da UVB ışığı %20’ye kadar yansıtabiliyor. Yani deniz kenarındayken daha çok morötesi ışığa maruz kalıyorsunuz.

Diğer bir taraftan da, bazı maddeler morötesi ışımayı kısmen ya da tamamen absorbe edebiliyorlar. Cam da bu maddelerden birisi. Cam çeşitlerinin birçoğu, morötesi ışığı iyi absorbe eder. Cam sera içerisinde güneş yanığı olmamanın sebebi de budur. Birçok güneş kremi içerisinde de, güneş ışığını absorbe eden kimyasallar kullanılır.

Güneş ışığı ile ilgili bilgilerin yer aldığı bu kısa girişin ardından, neden bronzlaştığımız sorusunun cevabına geçebiliriz. Çünkü bronzlaşma, derimizin morötesi ışığa verdiği tepkiden kaynaklanıyor. Güneş ışığına ışığa maruz kalan melanositler, bu ışığın içerisindeki morötesi ışığa tepki olarak melanin pigmenti üretiyor. Yani morötesi ışığın melanin üretimini tetiklediğini söyleyebiliriz. Vücudumuzun tepki olarak ürettiği melanin pigmenti, güneş ışığı içerisindeki morötesi ışığı absorbe edebiliyor ve hücreleri morötesi ışığın zararlarından koruyor.

Melanin üretimi de tabii ki bir anda gerçekleşmiyor ve belirli bir zaman alıyor. Bu sebeple, insanların çok büyük bir çoğunluğu tek günde bronzlaşamaz. Yani melanositleri aktifleştirmeniz için kendinizi morötesi ışığa kısa bir süre maruz bırakırsınız ve melanositlerin melanin üretimi saatler sürer. Bu süreci 5 ila 7 gün arasında tekrar ettiğinizde, hücrelerinizin içerisindeki pigment sayısı koruyucu seviyeye gelir.

Bir önceki paragrafın genel olarak beyaz ırk için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Fakat, farklı birçok ırkta, melanin üretimi devamlıdır. Bundan dolayı, deride her zaman bir ölçüye kadar pigment bulunur. Bu ırklarda deri kanseri riski de oldukça düşüktür. Çünkü hücrelerdeki melanin seviyesi, morötesi ışığa karşı sürekli bir koruma sağlar.

Melanositler aslında iki farklı pigment üretirler, eumelanin(kahverengi) ve phaeomelanin(sarı ve kırmızı). Kızıl saçlılar daha çok phaeomelanin ve daha az eumelanin üretmeye yatkındırlar. Bu sebeple, iyi bronzlaşamadıklarını söyleyebilir. Aynı zamanda albinolarda da, tirozinaz enzimi olmadığından melanin üretiminin kimyasal yolu işlemez. Albinoların saçlarında, derilerinde ya da irislerinde melanin bulunmaz.

Melanosit uyarıcı hormon da(MSH) hipofiz bezi tarafından üretilir. MSH kan dolaşımı boyunca akıp melanositlere ulaşarak melanin üretiminin gerçekleşmesi için uyarımda bulunur. Örneğin eğer bir insana yüksek dozda MSH enjekte ederseniz, esmerleşmeye başladığına şahit olabilirsiniz.


Bu yazı HowStuffWorks’de yayımlanan How Sunburns and Sun Tans Work yazısından derlenmiştir.

Orjinal yazı: Bilimfili

Güneş Kreminin İçinde Ne var?

Güneş Kreminin İçinde Ne var?

Yaz ayları belli bir kesim için dinlenme, eğlenme veya tatil yapmaktan fazlasını ifade edebilir. Örneğin, diğer mevsimler boyunca büyük çoğunlukla kapalı kalmış tenin, görece soluk olan rengini tekrar canlandırma, bronzlaştırma veya yakma gibi. Güneş ışığının değerli bir takım ışın cinslerinden yararlanarak karşılayabildiğimiz bu ihtiyaç her defasında bizi bir ikileme maruz bırakır: Derimizi yakmamızı ve dolayısıyla bronzlaşmamızı sağlayan ultraviyole (UV- mor ötesi) ışınlarla savaşan veya başka bir deyişle zararlı etkilerine karşı duran bir krem ile vücudumuzu kaplamak ya da bronzlaşmak için deri kanseri riskini artırmak (yalnızca beş güneş yanığı deri kanseri riskini iki katına çıkarmaktadır). 

Şimdi ise ünlü bir kozmetik markası adına araştırmalar gerçekleştiren bilim insanları Micromesh teknolojisine dayanan bir formül geliştirerek klasik yapışkan ve kalın dokulu kremlerin aksine; hafif, ancak deriyi ultraviyole ışınlardan aynı şekilde korumayı  başardı. Ne var ki, gün içinde terledikçe etkisini kaybedebilen bu kremi aynı etki için iki saatte bir yeniden uygulanması gerekiyor.

Kendi içinde zararları olmasına karşılık bu tip gelişmeler sürekli olarak kaydediliyor. Peki, güneş kremlerinin başarısını ne sağlıyor veya güneş kremlerinin içinde hangi madde veya moleküller bulunuyor? Bunlardan etken olan bazılarını aşağıda sizlerle paylaşıyoruz :

Avobenzone (Avobenzon)

Deriye zarar veren UV (ultraviyole) radyasyonun, UVA ve UVB olmak üzere 2 çeşidi vardır. UVA ışınları Dünya’ya ulaşan ultraviyole ışınlarının yüzde 95’ini oluşturmakta ve deriye derinlemesine işleyebilmektedir. Avobenzone maddesi ise UVA radyasyonu absorbe edebilmekte ve bu vesileyle önemli oranda birincil koruma sağlamaktadır.

Bu maddenin tek sorunu ise, bir kez güneş ışığı ile karşılaştığı anda form değiştirerek UVA radyasyona karşı etkisiz hale gelmesidir. Bu noktada da yardıma oktokrilen koşuyor.

Octocrylene (Oktokrilen)

Bu yağlı sıvı avobenzon (avobenzone)un UVA’yla savaşına devam etmesine imkan sağlayan bir formda kalmasına yardımcı bir stabilizatördür.
Tocopheryl Acetate (Tokoferil Asetat)

UVA ışınları deriye nüfuz ettiğinde, oksidatif strese neden olabilmektedir. Bu da UVA ışık hüzmelerinin, moleküller arası bağların düzensiz şekilde kopması; dolayısıyla eşlenmemiş elektronları bulunan atomların vücuda yayılması anlamına gelmektedir. Moleküler düzeyde hem genetik, hem epigenetik hem de reaksiyon dengesi açısından olumsuz sonuçlar doğurabilecek bu durum, bahsedilen yollar vasıtasıyla başka bir takım sağlık sorunlarına da yol açabilmektedir.

Bu tip, kararsız serbest radikallerin vücuda yayılıp diğer moleküllerden elektron çalmalarını engellemek için, tokoferil asetat olarak bilinen E-vitamini temelli antioksidan molekül, bu serbest radikallere elektron bağışı yapar. Böylelikle nötralize olan radikaller; zarar verici potansiyellerini kaybetmiş olur.

Acrylates/Dimethicone Copolymer (Akrilat / Dimetikon Kopolimeri)

Film yapıları oluşturan bu moleküler ajan, birçok kozmetik ürününde bulunmakta ve UV ışınlara karşı savaşabilen moleküllerin homojen bir biçimde dağılmasını sağlar. Komik olan şu ki, bu maddeyi oluşturan birimlerden dimetikon molekülü oyun hamuru yapımında da kullanılıyor ve sıradan güneş kremlerinin kalın katmanlı yapıda olmasına sebep oluyor.

Silika (Silisyum Dioksit)

“Do Not Eat (Yemeyiniz)” jel paketlerinin içerisindekilere benzer şekilde, bu havalı mineral, kalıntıları bir sünger gibi içine çekerek losyonun parlak iz bırakmasına engel olur (Ürünün birçoğu temelde yağ içerisine hapsedilmiş su halindedir.) Uygulama sonrasında, su buharlaşır ve terlerin kaçmasına olanak sağlayan mikrokanalları oluşturur (Markanın Micromesh teknolojisi olarak adlandırdığı uygulama)

PEG-30 Dipolihidroksistearat

Bir emülsiyonlaştırıcı olan bu madde, yağsı ve stabil bir madde halinde krem içeriğinin çözelti olarak sabitleştirilmesini sağlar. Aynı zamanda kremin vücutta yapışkan bir etki yapmasını da engelleyen bileşik (veya başka PEG bileşikleri) diş macunu gibi diğer banyo malzemelerinin de içinde bulunmaktadır.


Kaynak :

  • Bilimfili,
  • Wired Science, VICTORIA TANG, What’s Inside Sunscreen? The Same Stuff That’s in Silly Putty, 9 Temmuz 2106, www.wired.com/2016/07/whats-inside-sunscreen-stuff-thats-silly-putty/?mbid=social_fb